fetih
New member
- Katılım
- 16 Şub 2007
- Mesajlar
- 1,994
- Tepkime puanı
- 355
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Giybetin En Kahredicisi
… Bildiginiz gibi; bir insani, onun giyabinda, duydugu zaman hosuna gitmeyecek sekilde anmaya “giybet” denir. Eger, soylenen soz dogru ise, o giybettir; fakat, yalan ise, hem giybet, hem de iftiradir ve kat kat cirkin bir gunahtir. Bununla beraber, giybetin de cesitleri ve derekeleri (asagi dogru inen basamaklari) vardir. Hak dostlari olumsuz duygu ve dusunceleri bile bu kategoride mutalaa etmis ve onlara “kalbin giybeti” demislerdir. Bir insani, hafife alir sekilde elle gostermek ve kas-goz isaretleriyle onu tahkir etmek de bir nevi giybettir. “Falanin boyu kisa” ya da “Filanin ceketi munasebetsiz duruyor” turunden sozlerin giybet oldugunda da suphe yoktur. Butun bu giybet cesitleri birer gunahtir ve burada hayatin bereketini goturdukleri gibi otede de insani rezil rusvâ ederler.
Fakat, giybetin oyle bir cesidi vardir ki, o, digerleriyle kiyaslanmayacak kadar tehlikeli ve kahredici bir gunahtir. Oyle ki, bir hadis-i serifte giybetin bu turunun yirmi kusur zinadan daha buyuk bir vebal oldugu ifade edilmistir. Mesela, bir toplulugu, bir hareketi ya da bir cemaati temsil eden bir zatin giybetini yapmak bu turden bir curumdur. Cunku, o insanin kaderi temsil ettigi cemaatle butunlesmistir; dolayisiyla onun hakkinda yapilan bir giybet butun cemaatin giybetini yapmak gibi sayilir.
Dahasi, sayet boyle bir giybet, herhangi bir insanla alakali degil de, diyelim ki, Sâh-i Geylanî gibi bir Hak dostu hakkinda, ya da herhangi bir hareket veya siradan bir cemaat degil de, mesela, Muhammed Bahauddin Naksibendî Hazretleri'nin temsil ettigi bir daire etrafinda yapilmissa, bir de kucuk bir giybet gibi baslayan bu kîl u kâller medya yoluyla ve ekran araciligiyla cok gecmeden koca koca iftiralara donusmus ve her yana yayilmissa, iste bu oyle korkunc bir cinayettir ki, -Allah korusun- o gunahta kufre acilan sadece bir degil pek cok yol vardir ve insanin imansiz gitmesine bâdî olabilir. Evet, bu oyle oldurucu bir curumdur ki, onun icinde Naksibendî Hazretlerinin hakki oldugu gibi, onun altin silsilesinde bulunan Ubeydullah Ahrâr, Muhammed Zahid, Imam-i Rabbânî, Abdullah Dihlevî, Mevlânâ Halid Bagdâdî gibi Hak erlerinin ve onlarin takipcilerinin de haklari vardir. Cunku bu zatlar, Ustadlarindan aldiklari isIkla kendi donemlerinden bugune kadar yeryuzunu aydinlatmis ve nurlarini surekli nesretmislerdir; belki farkli versiyonlariyla halkalar olusturmus ve hep irsada vesile olmuslardir.
Bir de, bu curmu isleyen kimse, “ci” ve “cu” ekleriyle o kotu fiilini biraz daha cirkinlestirirse, o zaman, o sozle isaret ettigi dairedeki butun fertlerden teker teker helallik almadiktan sonra Cennet'e girmesi cok zordur. Zira, Peygamber Efendimiz, “Giybetten sakinin; cunku giybet zinadan daha siddetlidir. Kisi zina edip tevbe eder de (bir daha yapmazsa), Allah Teâlâ onun tevbesini kabul eder. Fakat, giybet eden, giybet edilen tarafindan affedilmedikce, o gunahi bagislanmaz.” buyurmustur. Gerci, Hazret-i Rahman, ekstradan bir lutufta bulunup mahserde o mucrimi giybetini ettigi kimselerle karsilastirarak, “Benim su kuluma hakkinizi helal edin” diyebilir. Fakat, boyle bir talihlilik surpriz bir lutfa, ziyade bir ihsana vabestedir ve unutmamak lazimdir ki, ubudiyete dair meseleler ekstra lutuflar uzerine bina edilmez.
Bundan dolayidir ki, mu'minler oyle kotu bir akibete dusmemek icin giybetin her turlusunden uzak kalmaya bakmali ve dillerini o cirkin sozlerden arindirdiklari gibi zihinlerini de kotu duygu ve dusuncelerden temiz tutmaya calismalidirlar. Zinadan daha beter bir felaket olan giybet cesidinden korunmak icin kîl u kâlin en kucugunden bile kacinmalidirlar; farkina varmadan en buyugune maruz kalmamak icin en kucugunden de ictinab etmelidirler. Allah'in belasi olan o Cehennem zakkumunun kendi hisselerine dusmemesi icin surekli Cenâb-i Hakk'a siginmali ve dil afetlerinin hepsine karsi tetikte olmalidirlar.
… Bildiginiz gibi; bir insani, onun giyabinda, duydugu zaman hosuna gitmeyecek sekilde anmaya “giybet” denir. Eger, soylenen soz dogru ise, o giybettir; fakat, yalan ise, hem giybet, hem de iftiradir ve kat kat cirkin bir gunahtir. Bununla beraber, giybetin de cesitleri ve derekeleri (asagi dogru inen basamaklari) vardir. Hak dostlari olumsuz duygu ve dusunceleri bile bu kategoride mutalaa etmis ve onlara “kalbin giybeti” demislerdir. Bir insani, hafife alir sekilde elle gostermek ve kas-goz isaretleriyle onu tahkir etmek de bir nevi giybettir. “Falanin boyu kisa” ya da “Filanin ceketi munasebetsiz duruyor” turunden sozlerin giybet oldugunda da suphe yoktur. Butun bu giybet cesitleri birer gunahtir ve burada hayatin bereketini goturdukleri gibi otede de insani rezil rusvâ ederler.
Fakat, giybetin oyle bir cesidi vardir ki, o, digerleriyle kiyaslanmayacak kadar tehlikeli ve kahredici bir gunahtir. Oyle ki, bir hadis-i serifte giybetin bu turunun yirmi kusur zinadan daha buyuk bir vebal oldugu ifade edilmistir. Mesela, bir toplulugu, bir hareketi ya da bir cemaati temsil eden bir zatin giybetini yapmak bu turden bir curumdur. Cunku, o insanin kaderi temsil ettigi cemaatle butunlesmistir; dolayisiyla onun hakkinda yapilan bir giybet butun cemaatin giybetini yapmak gibi sayilir.
Dahasi, sayet boyle bir giybet, herhangi bir insanla alakali degil de, diyelim ki, Sâh-i Geylanî gibi bir Hak dostu hakkinda, ya da herhangi bir hareket veya siradan bir cemaat degil de, mesela, Muhammed Bahauddin Naksibendî Hazretleri'nin temsil ettigi bir daire etrafinda yapilmissa, bir de kucuk bir giybet gibi baslayan bu kîl u kâller medya yoluyla ve ekran araciligiyla cok gecmeden koca koca iftiralara donusmus ve her yana yayilmissa, iste bu oyle korkunc bir cinayettir ki, -Allah korusun- o gunahta kufre acilan sadece bir degil pek cok yol vardir ve insanin imansiz gitmesine bâdî olabilir. Evet, bu oyle oldurucu bir curumdur ki, onun icinde Naksibendî Hazretlerinin hakki oldugu gibi, onun altin silsilesinde bulunan Ubeydullah Ahrâr, Muhammed Zahid, Imam-i Rabbânî, Abdullah Dihlevî, Mevlânâ Halid Bagdâdî gibi Hak erlerinin ve onlarin takipcilerinin de haklari vardir. Cunku bu zatlar, Ustadlarindan aldiklari isIkla kendi donemlerinden bugune kadar yeryuzunu aydinlatmis ve nurlarini surekli nesretmislerdir; belki farkli versiyonlariyla halkalar olusturmus ve hep irsada vesile olmuslardir.
Bir de, bu curmu isleyen kimse, “ci” ve “cu” ekleriyle o kotu fiilini biraz daha cirkinlestirirse, o zaman, o sozle isaret ettigi dairedeki butun fertlerden teker teker helallik almadiktan sonra Cennet'e girmesi cok zordur. Zira, Peygamber Efendimiz, “Giybetten sakinin; cunku giybet zinadan daha siddetlidir. Kisi zina edip tevbe eder de (bir daha yapmazsa), Allah Teâlâ onun tevbesini kabul eder. Fakat, giybet eden, giybet edilen tarafindan affedilmedikce, o gunahi bagislanmaz.” buyurmustur. Gerci, Hazret-i Rahman, ekstradan bir lutufta bulunup mahserde o mucrimi giybetini ettigi kimselerle karsilastirarak, “Benim su kuluma hakkinizi helal edin” diyebilir. Fakat, boyle bir talihlilik surpriz bir lutfa, ziyade bir ihsana vabestedir ve unutmamak lazimdir ki, ubudiyete dair meseleler ekstra lutuflar uzerine bina edilmez.
Bundan dolayidir ki, mu'minler oyle kotu bir akibete dusmemek icin giybetin her turlusunden uzak kalmaya bakmali ve dillerini o cirkin sozlerden arindirdiklari gibi zihinlerini de kotu duygu ve dusuncelerden temiz tutmaya calismalidirlar. Zinadan daha beter bir felaket olan giybet cesidinden korunmak icin kîl u kâlin en kucugunden bile kacinmalidirlar; farkina varmadan en buyugune maruz kalmamak icin en kucugunden de ictinab etmelidirler. Allah'in belasi olan o Cehennem zakkumunun kendi hisselerine dusmemesi icin surekli Cenâb-i Hakk'a siginmali ve dil afetlerinin hepsine karsi tetikte olmalidirlar.