Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Gerçeksevgi kuran ahlakı ile birlikte yaşanır

hasret

New member
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
709
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
37
Gerçek sevgi Kuran ahlakı ile birlikte yaşanır

Allah'a gönülden bağlanan ve Allah'ı çok seven bir insan, O'nun yarattığı tüm güzelliklere karşı kalbinde bir sevgi hisseder; bir çiçek, kelebek, kuş, kedi ya da güzel bir manzara böyle bir kişinin içinde büyük bir heyecan uyandırır. Aynı şekilde güzel huylu, güzel yüzlü bir insan da kalpte samimi bir hayranlık oluşturur. Çünkü insanın tüm bu gördükleri Allah'ın tecellileridir. Allah'a duyulan coşkulu sevgi, O'nun sonsuz güzelliğinin, sanatının, aklının ve gücünün tecelli ettiği herşeye karşı insan ruhunda doğal bir sevgi ve muhabbet meydana getirir. Bu nedenle Allah'a gönülden bağlanan insanlar, gerçek sevgiyi yaşayabilen yegane kişilerdir.

Kuran ahlakı ise gerçek sevginin temelini oluşturur. Bir insanı ahlakıyla, kişiliğiyle ve sahip olduğu tüm özellikleriyle derin bir sevgiyle sevmek, ancak kişinin Kuran'a uymasıyla mümkün olabilir. Çünkü Kuran'a uyan bir insan, Allah'ın beğendiği ahlakı yaşamakla, pek çok sevilecek güzel özellik kazanmış olur. Allah'ın "...Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin Katı'nda sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır." (Meryem Suresi, 76) hükmünü bilerek tüm bu güzel ahlak özelliklerinde bir ömür boyunca sabır ve kararlılık gösterir; vefa, sadakat, saygı, sevgi, alçakgönüllülük, fedakarlık, dürüstlük, hoşgörü, bağışlayıcılık, merhamet, yumuşak huyluluk, cesaret, kararlılık gibi özellikler ancak Allah korkusunun ve Kuran ahlakının yaşanmasıyla süreklilik kazanabilir. Bu süreklilik, müminin sevgide de bir ömür boyunca sabır ve kararlılık göstermesini sağlar. Sevginin temeli iman, Allah korkusu ve Kuran ahlakına dayandığı ve Allah rızası için sevdiği için müminin sevgisi çok güçlü ve derindir. İman edenlerle yaşadığı dostluğun, ahirette sonsuza dek süreceğini bilmesi de sevgiyi güçlü ve daimi kılan bir başka nedendir.

Kuran'a uyan bir insanın yaşadığı bu üstün ahlak onu hem Allah Katı'nda hem de müminlerin gözünde çok değerli bir varlık haline getirir. Kuran'a uyan, takva sahibi bir mümin herşeyden önce Allah'ın sevgisini ve rızasını kazanacağını umar. Allah sevdiği kulunu, diğer müminlere de sevdirir, ona Kendi Katı'ndan bir nur, güzellik verir ve insanların kalplerinin ısınmasını sağlayacak özellikler kazandırır.

Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?
(Fussilet Suresi, 33)

İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. (Bakara Suresi, 207)
Kısa süreli, geçici sevgiler

Kuran'a dayalı olmayan sevgiler, kısa sürede biter. Söz gelimi, taraflardan biri karşısındakinden umduğu çıkarları elde edemeyeceğini gördüğünde, öncesinde duyduğu heyecan hemen bıkkınlığa dönüşür. Aynı şekilde bir acizliğini gördüğünde ya da bir hastalığına şahit olduğunda, o kişi onun için artık katlanılması gereken bir insan oluverir. Özellikle de, bu kişinin görünümünde bir bozulma olursa; örneğin bir kaza sonucunda yüzünde izler kalırsa, bu, o insan için sevginin sonu demektir. Çoğu insan çevresindeki insanlarda veya basında çıkan haberlerde rastlamış olabilir; çok iyi yürüyen bir evlilik gibi gösterilen ilişkilerin bitme sebepleri genellikle hastalık, acizlik veya iflastır. Eşi çok güzel veya zengin dahi olsa, onun hastalık sırasındaki acizliklerini gördüğü için aralarındaki sevginin bittiğini söyleyen ve bu nedenle birbirlerinden ayrılan pek çok çift vardır. Aynı şekilde zengin ve varlıklı günlerindeyken çok iyi anlaştıklarını düşünen bazı insanlar, mal varlıklarını yitirmeleriyle birlikte kendilerine gösterilen sevgi ve yakınlığın da bir anda sona erdiğini görürler.

Halbuki gerçek sevgi gün geçtikçe artar, asla azalmaz. Karşısındaki kişiye ahlakı için değer veren bir insan, bu ahlakın inceliklerini gördükçe ona olan sevgisi giderek artar. Bu insanın bir kaza sonucu sakat kalması, bütün servetini yitirmesi, bedenini yaraların kaplaması veya buna benzer bir zorluğun içine girmesi sevgiyi hiçbir şekilde etkilemez. Hatta bu zorluklar, karşı tarafın tevazusunu, olgunluğunu artırabileceği ve o kişiyi daha güzel ahlaklı bir insan yapacağı için, sevgisi daha da güçlenebilir. Bu tür olayların sevgiyi etkilememe sebebi, gerçek sevginin, kişinin yaşadığı Kuran ahlakına dayalı olmasıdır. Bir insanın Allah'tan içi titreyerek korkup sakınması, her an O'nun rızasını araması ve Kuran ahlakını en güzel şekilde yaşaması, sevgiyi oluşturan asıl sebeplerdir. Bu nedenle Kuran ahlakını yaşayan insanlar arasındaki sevgi, bu tür olaylardan hiçbir şekilde olumsuz olarak etkilenmez, hatta daha da güçlenerek artar.

…Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal Suresi,67)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
hemşerim HASRET..
valla dehşet yazmışın..
allah razı olsun uluırmaklı..;)
bunu arşivime alacağım haberin olsun..
 

Uhud daðý

New member
Katılım
2 Tem 2007
Mesajlar
796
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Yaş
40
kur an ahlakı nasıl yaşanır

kur an ahlakı nasıl yaşanır

Kuran Ahlakı Ne Demektir?
Kuran ahlakı, dünyada güzel bir hayat sürebilmek ve sonsuz ahirete hazırlık yapabilmek için Allah’ın insanlara bir lütfudur. Kişinin hayat boyu karşısına çıkabilecek her olaya karşı nasıl bir tavır içinde olması gerektiğini, Rabbimiz’in beğendiği davranışların hangileri olduğunu öğrenebileceği bir yaşam rehberidir. Bu ahlakı yaşamak son derece kolay, zevkli ve konforludur.
Dünyada ve Ahirette Güzel Bir Ahlak Yaşamanın Sırrı: Kuran Ahlakı
Kuran ahlakı insanın fıtratına uygun olan tek yaşam şeklidir. İnsanı yoktan var eden Allah, onun nelere ihtiyaç duyacağını, hangi ibadetleri uygulamaya güç yetirebileceğini, nasıl sağlıklı, huzurlu ve mutlu olacağını en iyi bilendir.
Din ahlakını yaşamak, insanların üzerindeki tüm külfeti, kısıtlayıcı ve insanlara zorluk getiren ağırlıkları kaldırır. İnsanın sadece sonsuz merhametli, şefkatli, bağışlayıcı, herşeyi hayırla yaratan, tüm gücün sahibi olan Allah'ın, kendisi için belirlediği kadere teslim olmasını, herşeyde sadece O'nun rızasını arayarak O'na yönelmesini bildirir.
Evrendeki her varlığın ve gerçekleşen her olayın sahibi olan Allah'a güvenip dayanmak ve O'nu dost edinmek, bir insanın hayatındaki tüm korkuların, endişelerin, sıkıntıların ve zorlukların da sonu demektir.
Bu gerçeği bilmeyen pek çok insan ise kendilerince din ahlakından uzaklaştıkları takdirde daha rahat yaşayacaklarını, ahlaki değerlere önem vermedikleri zaman özgür olacaklarını düşünürler. Ya da din ahlakının yaşamlarını zorlaştıracak birtakım kısıtlamalar getireceğini zannederler. Halbuki bütün bunlar insanların düştükleri çok büyük yanılgılar ve şeytanın aldatmacalarıdır. Çünkü Allah'ın buyurduğu din ahlakını yaşamak son derece kolaydır. Asıl zor olan, Allah'ın bildirdiği sınırları tanımayan insanlardan oluşan bir toplumda yaşamaktır. Böyle bir yaşantı son derece kötü sonuçları da beraberinde getirir.
Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda veya iman etmeyen insanların hayatlarında genellikle kaos, kargaşa, huzursuzluk, korku, mutsuzluk ve stres vardır.
Bununla beraber, bu topluluk içinde olup Allah'tan gerektiği gibi korkmayan bir insan her türlü ahlaksızlığı yapabilir, hiçbir konuda sınır tanımayabilir ve dejenere bir hayat sürebilir. Böyle bir hayatta insanlar birbirlerine karşı fedakarlık göstermez, sevgi, saygı bilmez, zor anlarında maddi ve manevi destek vermezler. Bu yüzden de böyle bir yaşam hiçbir zaman, hiçbir insana mutluluk getirmez. Din ahlakı yaşanmadığı zaman insanın huzur bulacağı ortamın tam tersi meydana gelir ve daha bu dünyadayken, cehennemin manevi azabı yaşanmaya başlanır.
Kuran Ahlakı nasıl Yaşanır
İnsanlar için en güzel örneklerin verildiği, her sorunun cevabının bulunduğu Kuran’da namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak gibi herkesçe bilinen ibadetlerin yanısıra tüm ayrıntılarıyla tarif edilen bir yaşam modeli ve ahlak anlayışı bulunmaktadır. Allah Katında karşılığı olan ve Rabbimiz’in hoşnut olacağı pek çok davranış biçimi Kuran ayetlerinde haber verilmiştir. Bu davranışların her biri aynı namaz kılmak gibi Yüce Allah’ın bir emridir ve ibadettir. Aynı şekilde Rabbimiz’in emirleri doğrultusunda kaçınılması gereken birçok olumsuz eylem ve tavır da haber verilmiştir.
Bununla beraber, dünya hayatı bir imtihan yeri olduğu için her insanın dünyada kaldığı süre boyunca çeşitli vesilelerle imtihan olacağı çok açıktır. İmtihanımız nefes aldığımız her an kesintisiz devam etmektedir. Allah’ın bizler için takdir ettiği ölüm vakti gelene kadar da devam edecektir. Dolayısıyla her insan her yeni gün farklı olaylarla sınanacak, göstereceği tavırlardan sorumlu tutulacaktır.
İşte, Kuran ahlakını yaşamak denildiğinde anlaşılması gereken, tüm bu bilgilerin ışığında bir yaşam sürmek olmalıdır.
Rabbimiz’i Razı Edecek Davranışlar Nelerdir?
Rabbimiz’i razı edecek tavırların neler olduğunu öğrenmek için bize sunulmuş çok değerli iki rehber vardır; Kuran-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetleri…
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in Kuran ahlakına dair uygulamaları ve tavsiyeleri hadisler vasıtasıyla bizlere ulaşmıştır. Sünnetler, Peygamberimiz (sav)’in Kuran ahlakını nasıl yaşadığının en güzel örnekleridir. Peygamberimiz "Din kolaylıktır." (Buhari, Iman: 29; Nesai, İman: 28; Musned, 5:69) şeklinde buyurarak, insanları din ahlakını yaşamaya davet etmiştir.
Hoşgörü, affedicilik, güleryüz, ince düşünce, fedakarlık, vefa, yardımseverlik, adalet, sadakat, tevekkül, ihlas, şevk, temizlik, insaniyet, dürüstlük, şefkat, vicdan, tevazu, kanaatkarlık, sabır… Tüm bu güzel ahlak özellikleri, Kuran ahlakının yaşanmasına vesile olan, insanın yaratılış fıtratına uygun, sahip olunduğunda kişiye mutluluk ve huzur veren, Yüce Allah’ın beğendiği ve övdüğü davranışlardandır.
Şirk, bencillik, kibir, kıskançlık, yalan, alaycılık, gıybet, pislik, fitne, bozgunculuk, israf, öfke gibi davranışlar ise bilindiği gibi sakınılması gereken kötü ahlak özelliklerindendir.
Yukarıda sayılan olumlu ve olumsuz pek çok özellik, tüm toplumlarda evrensel olarak geçerli olan ahlaki erdemlerden olsa da, genelde herkesçe bilinen bu tavırların uygulamaya geçirilmesinde ortaya çıkan eksiklikler vardır. Örneğin bazı insanlar toplum içinde iyi bilinmek adına birtakım olumsuz davranışlardan uzak durabilmekte; ancak tek başlarına kaldıklarında ve kimsenin bilemeyeceğini düşündükleri bir ortam oluştuğunda kaçındıkları olumsuz tavırları kendileri sergileyebilmektedir. Çünkü bu davranışların önemleri, karşılıkları ve kişiye yükleyeceği sorumluluklar yeterince iyi bilinmemekte, düşünülmemekte veya çoğu zaman gözardı edilmektedir. Çoğu zaman güzel ahlak özelliklerine “olsa iyi olur ama olmazsa çok da önemli değil” mantığıyla yaklaşılmaktadır. Oysa Kuran ahlakının temelinde Allah korkusu ve Allah’ın rızasını kazanma özlemi vardır. Bir mümin, Allah’a olan bağlılığı, sevgisi ve korkusundan dolayı O’nun emirlerini yerine getirme konusunda büyük bir titizlik, O’nun rızasını kazanma konusunda ciddi bir çaba içinde olur. Bu sebeplerden dolayı da mümin, herkesin bildiği ama çoğu zaman uygulayamadığı ahlaki erdemleri yerine getirirken belirli bir şuur ve amaç taşır. Bu amacında da samimi, kararlı ve sürekli olur. Yüce Rabbimiz yalnızca Kendisi’ne adanarak ihlasla yapılan sürekli ve salih davranışlardan razı olacağını Kuran-ı Kerim’de bildirmiştir:
“Allah, hidayet bulanlara hidayeti artırır. Sürekli olan salih davranışlar, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.” (Meryem Suresi, 76)
Birkaç örnek verecek olursak; güzel bir sözle bir Müslümanı onore etmenin, ona Allah’ı hatırlatmanın, bir mümin için fedakarlıkta bulunmanın ve buna benzer sayısız davranış göstermenin Allah Katında karşılığı bulunan birer ibadet hükmünde olduğunun unutulmaması gerekir.
Kuran Ahlakının Kişiye Kazandırdığı Üstün Özellikler
Kuran ahlakını, ancak gerçek iman sahipleri gereği gibi yaşar ve bu güzel hayatı yaşamaktan büyük haz duyarlar. Dolayısıyla Yüce Allah’a samimi bir kalple iman etmek önemlidir. İman şuuruyla hareket eden bir insan, tüm hayatını Yüce Rabbimiz’i razı etmeye adayacak, O’nun rızası için nefsinin kötü özelliklerinden kurtulacak, vicdanının sesini dinleyerek iyilikten ve güzellikten yana olacak, bu vesileyle de Kuran ahlakıyla ahlaklanacaktır.
Kuran ahlakını yaşamaya karar veren bir kimsenin kendini Allah’a teslim etmesi ve Kuran ahlakını kendisine rehber edinmesi gerekir;
- Böylelikle bu kişinin hayatında, davranışlarında, düşüncelerinde, kararlarında ve konuşmalarında son derece önemli değişiklikler meydana gelir.
- Bundan böyle -Allah’ın dilemesiyle- kalbine yerleşecek olan Allah korkusu sayesinde hesap gününde hesabını veremeyeceği hiçbir şeyi yapmamaya azami gayret gösterecektir. Çünkü bu kişi, Allah’ın her an kendisini gördüğüne ve dünya hayatındaki tüm işlerinden hesaba çekileceğine dair kesin bir inanca sahip olacaktır.
- Bu nedenle çevresindeki insanların herhangi bir hatası karşısında hoşgörülü ve affedici olacaktır. Küçük gibi görünen bir iyiliğin bile, ahirette karşılığının misliye verileceğini bildiği için çevresindeki insanlara karşı her zaman yardımsever, fedakar, alçakgönüllü, saygılı ve adil olmak için çaba gösterecektir.
- Olaylar planlandığı gibi gelişmediğinde bunun kendisi için hayırlı bir durum olduğunu bilmenin, Allah’a tevekkül etmenin ve kadere teslimiyetin konforunu yaşayacaktır.
- Öfkelendiğinde öfkesini yenmenin, merhametli ve şefkatli tavırlar göstermenin, sabırlı, adil ve alçakgönüllü olmanın lezzetini hissedecek, buna benzer tüm güzel ahlak özelliklerini sergilemekten büyük zevk alacaktır.
- Aldığı karar sonucu Kuran ahlakını kendisine rehber edinen kişinin geçmişteki değer yargıları da tamamen değişecektir. Örneğin artık, her zaman ve her durumda güçlünün değil haklının yanında olacak, adaletten ayrılmayacaktır.
- Çevresindeki insanları makamlarına, güzelliklerine, kültürlerine veya zenginliklerine göre değil Allah korkularına göre değerlendirecektir.
- Allah'tan başka kimseden medet ummayacak, korkuya, ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmayacaktır.
- İsraftan kaçınmak, nefsinin bencil tutkularından korunmak, temizliğe ve estetiğe önem vermek bu kişinin doğal olarak titizlik göstereceği konulardan olacaktır.
- Kendisine çeşitli nimetler lütfedildiğinde ve bolluk içinde yaşadığı anlarda olduğu gibi darlık, zorluk ve sıkıntı zamanlarında da şükredici olacaktır.
Tüm bu saydıklarımızdan kişinin ruhu zevk alacak, Allah’ın rızasını gözeterek yaptığı ve sıradan gibi gözüken her iş, yediği her yemek, seyrettiği her güzel manzara, sarf ettiği her güzel söz kendisi için bir ecir ve mutluluk kaynağı olacaktır.
Ayrıca bu güzel ahlak özelliklerinden haberdar olan bir insanın yapması gereken; Allah’tan bir sorumluluk olarak, İslam ahlakının insanlar arasında yayılması için çaba göstermek veya bu konuda çaba gösterenlere yardımcı olmaktır.
Unutmamak gerekir ki, Rabbimiz kullarından sürekli olan salih davranışlarda bulunmalarını istemiştir. Dolayısıyla din ahlakı ancak taviz vermeksizin kararlılık ve iradeyle yaşanabilir. Müslümanın görevi, Allah’ın vahyettiği bu üstün ahlakı en ince ayrıntısına kadar uygulamaktır.
Dünyada ve Ahirette Güzel Bir Ahlak Yaşamanın Sırrı başlığında: Barış, huzur, mutluluk, özgürlük, eşitlik, sevgi ve kardeşlik… Bunları elde etmek için Kuran ahlakından başka yol arayanlar onlarca, yüzlerce, hatta binlerce yıl geçse de hiçbir zaman aradıklarını bulamayacaklardır. İnsanın dünyada ve ahirette rahat etmesi için tek yol, Allah'ın insanlar için seçip beğendiği İslam ahlakını yaşamasıdır.

Kuran Ahlakını Yaşamayanların Gereksiz Bahaneleri
Buraya kadar anlatılanların doğruluğunu hiçbir vicdanlı insan kabul etmemezlik yapamaz. Ancak yine de kimi insanlar, dünyadaki davranışlarından hesaba çekilecekleri gerçeğini kabul ettikleri halde şeytanın başka bir aldatmacasına düşmektedirler. Şeytan birtakım geçersiz bahaneler üreterek insanların din ahlakını yaşama konusunda ciddi bir çaba göstermelerini engellemeye çalışmaktadır. Şeytanın bu çabası Kuran’da şöyle bildirilir:
Dedi ki: "Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım. Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç." (Sad Suresi, 82-83)
"Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Araf Suresi, 17)
Şeytanın yönlendirmesiyle ortaya çıkan bu hatalı mantıklardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:
Çevremizde kimi zaman rastladığımız bazı insanlar dindar olmak, ahlaklı olmak gibi kavramları bilinçli veya bilinçsiz bir biçimde farklı algılayabilmektedirler. Bu kimseler ahlaklı olmayı; adam öldürmemek, yalan söylememek, hırsızlık yapmamak ve buna benzer birkaç temel davranıştan ibaret sayabilmektedirler. Dindar olmak deyince birkaç ibadeti yerine getirip en çok bilinen haram fiillerden uzak durmayı anlamakta veya genellikle kolaylarına geldiği için bu şekilde uygulamaktadırlar. Oysa ki asıl kolaylık, Kuran ahlakının tam ve gereği gibi yaşanmasındadır.
Bu yanlış zihniyete sahip olan kimseler, Kuran'a uygun olmayan bir mantığa dayanarak Allah'ın hükümleri arasında yanlış bir önem ve öncelik sıralaması yapmışlardır. Hatta kimi hükümleri de tamamen hayatlarından çıkararak bir kenara bırakmışlardır. Kuran'da farz olduğu açıkça bildirilen birçok konu, "Yaparsan sevaptır, yapmazsan da bir şey olmaz" mantığıyla değerlendirilir. Sakınılması gereken yasaklar ise, "Allah affeder" mantığıyla rahatlıkla çiğnenebilmektedir. Oysa Kuran'ın hiçbir ayetinde böyle bir ölçüden bahsedilmemektedir. Namaz, oruç gibi ibadetler nasıl Allah'ın kesin emirleriyse, Kuran'da bildirilen diğer emir ve yasaklar da aynı şekilde tüm müminlerin uymaları gereken kesin hükümlerdir. Allah Kuran’da insanları buna karşı şöyle uyarmaktadır:
“... Yoksa siz, Kitab’ın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara Suresi, 85)
Bu konuyu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz:
Bir kimse toplumun ahlaki baskısının da etkisiyle zina veya hırsızlık gibi Kuran'da yasaklanan tavırlardan sakınıyor olabilir.
Ancak bu kişi vicdanını susturarak, rahatsızlık duymadan;
- Başkaları hakkında dedikodu yapabiliyorsa,
- Büyüklenip, insanları küçük görüyorsa,
- Yaptıklarını insanların rızasını kazanmak için yapıyorsa,
- Müminlere iftira atabiliyorsa,
- Yapmayacağı bir şeyi söylüyorsa,
- Kuran'da bildirilen vakitlerde ibadetlerini yerine getirmiyorsa,
- Kuran'da tarif edilen yasak tavırlardan sakınmayı kendince önemsiz görüyorsa,
bu kimsenin Kuran'da bildirilen güzel ahlakı tam olarak yaşadığını söylemek mümkün değildir.
Bu kimselerin düştükleri en büyük hatalardan biri ise, Kuran'da bildirilen hükümlerden birkaçını yerine getiriyor olmalarından dolayı kendilerini yeterli görmeleridir. Elbette ki Allah Katında Rabbimiz’in rızası hedeflenerek yapılan her bir ibadetin karşılığı vardır. Ancak bile bile gözardı edilerek bir kenara bırakılan ibadetlerin de büyük sorumluluğu vardır. Namazını kılan, orucunu tutan bir kimse eğer tüm bunları samimiyetle yapıyor ise Allah'ın izni ile ahirette yaptıklarının karşılığını alacaktır. Ama bilgisizlik ya da cahillik söz konusu olmadığı halde Kuran'daki diğer hükümleri bile bile önemsemiyor ve yerine getirmiyorsa, ahiret günü beklemediği bir durumla karşılaşabilir. (En doğrusunu Allah bilir).
Bir başka geçersiz bahane ise Kuran ahlakına dair tüm davranışların uygulanabilmesi için, sözde dünya işlerinden tamamen uzak durulması gerektiği düşüncesidir. Bu düşünceye sahip kimseler, bu üstün ahlakı ancak “peygamberler ve bazı özel ilim sahibi kişilerin yaşayabileceğini, kendilerinin bu sorumluluğu yerine getirmeye güçlerinin ve zamanlarının yetmeyeceğini” iddia ederler. Oysa ki, Allah insanlara güç yetiremeyecekleri yükü yüklemeyeceğini, müminlerin dünyadan kendilerine düşen payı unutmamaları gerektiğini ve insanlar için kolaylık dilediğini Kuran ayetlerinde açıkça bildirmiştir:
“… Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.” (Bakara Suresi, 185)
Kuran ahlakının Kişiye Kazandırdığı Üstün Özellikler başlığının altında bir yazı: Kuran ahlakını yaşamakta gösterilen titizlik, kişileri her türlü olumsuz tavırdan uzaklaştırıp güzel davranışlara yöneltmesinin yanında, müminlere üstün bir kalite anlayışı kazandırır.

Kuran Ahlakını Yaşamak Kolaydır
Allah’ın tüm emir ve hükümleri, insanların fıtratlarına en uygun şekildedir ve hiçbirinde bir zorluk bulunmamaktadır. Rabbimiz, Kuran'da din ahlakını yaşamanın kolay olduğunu ve bu ahlaka tabi olanların işlerini kolaylaştıracağını şöyle bildirir:
Ayetlerde de buyrulduğu üzere Kuran ahlakına uyularak sürdürülen bir yaşam, insan için Allah’ın izniyle olabilecek en güzel yaşam olmaktadır.
Sonuç olarak şunu hatırlatmak isteriz ki; İslam ahlakını, özünde olduğu gibi kolay olarak göstermek, insanların kalplerini Kuran ahlakına ısındırmak, insanlara ayetleri ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetlerini öğretip buna göre yaşamalarına vesile olmak her Müslümanın önemli bir sorumluluğudur.
"Ve seni kolay olan için başarılı kılacağız." (A'la Suresi, 8)
"… O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi)..." (Hac Suresi, 78)
 
Üst Alt