Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Sizi yaratmış olan, sonra size rızık veren, sonra canınızı alacak olan, sonra yeniden diril-tecek olan Allah’tır. Ortaklarınız içinde bunlardan birini ya-pan var mıdır? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir.
İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulmalar ortaya çıktı. Bu, yaptıklarının bir kısmı-nı onlara tattırsın diyedir. Belki vazgeçerler.
De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın da bakın ki, bundan evvelkilerin sonu nasıl olmuştur?» Onların çoğu müşrik kimselerdi.
Sen yüzünü o doğru dine yönelt. Bunu Allah tarafından gelecek olan ve savma imkanı olmayan bir günden önce yap. İnsanlar o gün bölük bölük bölüneceklerdir.
Kim kâfir olursa kâfirliği kendi aleyhinedir. Kim de iyi iş yaparsa kendileri için hazırlık yapmış olurlar.” (Rum 30/40-44)
İnsanların çoğunun müşrik olması, çoğunun fıtrata uymaması demektir. Müşrik, ortak koşana denir. Ortaklık en az iki şey arasında olur. Bunlardan biri daima Allah’tır; ikincisi değişir. Bazen değer verilen bir varlık, bazen de bir ruhani olur. Allah’a ortak sayılan bu varlıklara, Allah’a ait özellikler yakıştırılır. Allah ile bitecek işin, ancak onların araya girmesi ile olacağına inanılır . Böylece kişi, Allah’tan önce bu aracıya kul olur. Çünkü aracılar yarı insan, yarı tanrı sayılırlar. Hıristiyanların 451’de Kadıköy’de toplanan dördüncü ökümenik konsil’de İsa aleyhisselamın “.. mükemmel Tanrılığa ve mükemmel insanlığa sahip, gerçek Tanrı ve gerçek insan olduğuna karar vermeleri bundandır. Bu, aklın ve fıtratın kabul edemeyeceği bir iddiadır. Bu sebeple bu tür inançlara sahip olanlar akıllarını kullanmaya yanaşmaz, uy-durma iddialar, telkinler ve manevi baskılarla insanları şartlan-dırmaya çalışırlar.
İnsanlardan bir kısmı da kendilerini tanrılaştırarak Allah’tan önce kendilerine kul olurlar. Yok, yok öyle değil, yapıp ettikleri şeyler kalpleri üstünde pas tabakası oluşturmuştur (83/14
İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulmalar ortaya çıktı. Bu, yaptıklarının bir kısmı-nı onlara tattırsın diyedir. Belki vazgeçerler.
De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın da bakın ki, bundan evvelkilerin sonu nasıl olmuştur?» Onların çoğu müşrik kimselerdi.
Sen yüzünü o doğru dine yönelt. Bunu Allah tarafından gelecek olan ve savma imkanı olmayan bir günden önce yap. İnsanlar o gün bölük bölük bölüneceklerdir.
Kim kâfir olursa kâfirliği kendi aleyhinedir. Kim de iyi iş yaparsa kendileri için hazırlık yapmış olurlar.” (Rum 30/40-44)
İnsanların çoğunun müşrik olması, çoğunun fıtrata uymaması demektir. Müşrik, ortak koşana denir. Ortaklık en az iki şey arasında olur. Bunlardan biri daima Allah’tır; ikincisi değişir. Bazen değer verilen bir varlık, bazen de bir ruhani olur. Allah’a ortak sayılan bu varlıklara, Allah’a ait özellikler yakıştırılır. Allah ile bitecek işin, ancak onların araya girmesi ile olacağına inanılır . Böylece kişi, Allah’tan önce bu aracıya kul olur. Çünkü aracılar yarı insan, yarı tanrı sayılırlar. Hıristiyanların 451’de Kadıköy’de toplanan dördüncü ökümenik konsil’de İsa aleyhisselamın “.. mükemmel Tanrılığa ve mükemmel insanlığa sahip, gerçek Tanrı ve gerçek insan olduğuna karar vermeleri bundandır. Bu, aklın ve fıtratın kabul edemeyeceği bir iddiadır. Bu sebeple bu tür inançlara sahip olanlar akıllarını kullanmaya yanaşmaz, uy-durma iddialar, telkinler ve manevi baskılarla insanları şartlan-dırmaya çalışırlar.
İnsanlardan bir kısmı da kendilerini tanrılaştırarak Allah’tan önce kendilerine kul olurlar. Yok, yok öyle değil, yapıp ettikleri şeyler kalpleri üstünde pas tabakası oluşturmuştur (83/14