Fil Suresinde Ebrehe nin Kabeye saldırması ve buna karşın Allah'ın Ebrehe'ye verdiği büyük ceza anlatılır..
Saldırganların yok edilişi bir “mucize olay”dır, sıradan ve tesadüfen meydana gelmiş bir hadise değildir.
Olayın o gününü anlamak istersek, Yüce Allah`ın “ beyti/evim” dediği Kâbe`nin himayesini müşriklere bırakmadığını, evini savunmak için olaya el koyduğunu görürüz. Böylece Allah, sonsuz güç ve kudretiyle, hem Kâbe`yi hem de kısa bir süre sonra içinde âlemlere rahmet olarak göndereceği ahir zaman peygamberinin doğacağı şehri, düşman taarruzundan korumuştur.
Yine bu olay göstermiştir ki, Yüce Allah, ehlikitab (Ebrehe ve ordusu) için Allah`ın kutsal evini yıkmayı ve kutsal yurda hâkim olmayı takdir etmemiştir.
Fil suresinde anlatılan bu kıssayı ibretle düşünmek gerekir. Tarihte ve günümüzde bir çok İslâm düşmanı sistem ve insan Allah`ın dinine tuzak kurmak için çalışıp durmaktadır. Ama Yüce Allah, geçmişte mümin insanların bu tuzakları bozmakta âciz kalması hâlinde nasıl o zalimleri kendi tuzakları içinde bozguna uğrattıysa, her zaman da uğratabilir. Bu husus hiç unutulmamalıdır.
Surenin bu güne mesajı:
İslâm`ın ve mücahitlerinin karşısındaki güçler, hangi seviyede (süper, hiper, ultra süper vs.) olursa olsunlar, kesinlikle İslâm`a zarar veremezler, perişan olur giderler.
Bunun böyle olduğunu müminler bilip rahat olmalıdırlar. Onlar, Allah`ın ayetlerinin (Kur`an), Kâbe gibi korunacağından emin olmalı ve sadece kendilerini kurtarmayı düşünmelidirler. Kâfirler de bu mucize olayı unutmamalı, “ashab-ı fil”in başına gelen felâketin veya benzerlerinin kendi başlarına gelmesinin hiç de uzak bir ihtimal olmadığını akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Savaş stratejisi açısından bakıldığında hava gücünün, en üstün kara gücünden daha etkin olduğunu bildiren bu sure, Müslümanlara bu anlayışla savunma gücü hazırlamaları konusunda da örnek olmalıdır.
Şu Mübarek ramazan ayında, ABD'nin Irak işgalini bir de bu persfektiften tefekkür edin, görün, yarının gerçek muzafferi hangi ülke olacaktır...
Saldırganların yok edilişi bir “mucize olay”dır, sıradan ve tesadüfen meydana gelmiş bir hadise değildir.
Olayın o gününü anlamak istersek, Yüce Allah`ın “ beyti/evim” dediği Kâbe`nin himayesini müşriklere bırakmadığını, evini savunmak için olaya el koyduğunu görürüz. Böylece Allah, sonsuz güç ve kudretiyle, hem Kâbe`yi hem de kısa bir süre sonra içinde âlemlere rahmet olarak göndereceği ahir zaman peygamberinin doğacağı şehri, düşman taarruzundan korumuştur.
Yine bu olay göstermiştir ki, Yüce Allah, ehlikitab (Ebrehe ve ordusu) için Allah`ın kutsal evini yıkmayı ve kutsal yurda hâkim olmayı takdir etmemiştir.
Fil suresinde anlatılan bu kıssayı ibretle düşünmek gerekir. Tarihte ve günümüzde bir çok İslâm düşmanı sistem ve insan Allah`ın dinine tuzak kurmak için çalışıp durmaktadır. Ama Yüce Allah, geçmişte mümin insanların bu tuzakları bozmakta âciz kalması hâlinde nasıl o zalimleri kendi tuzakları içinde bozguna uğrattıysa, her zaman da uğratabilir. Bu husus hiç unutulmamalıdır.
Surenin bu güne mesajı:
İslâm`ın ve mücahitlerinin karşısındaki güçler, hangi seviyede (süper, hiper, ultra süper vs.) olursa olsunlar, kesinlikle İslâm`a zarar veremezler, perişan olur giderler.
Bunun böyle olduğunu müminler bilip rahat olmalıdırlar. Onlar, Allah`ın ayetlerinin (Kur`an), Kâbe gibi korunacağından emin olmalı ve sadece kendilerini kurtarmayı düşünmelidirler. Kâfirler de bu mucize olayı unutmamalı, “ashab-ı fil”in başına gelen felâketin veya benzerlerinin kendi başlarına gelmesinin hiç de uzak bir ihtimal olmadığını akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Savaş stratejisi açısından bakıldığında hava gücünün, en üstün kara gücünden daha etkin olduğunu bildiren bu sure, Müslümanlara bu anlayışla savunma gücü hazırlamaları konusunda da örnek olmalıdır.
Şu Mübarek ramazan ayında, ABD'nin Irak işgalini bir de bu persfektiften tefekkür edin, görün, yarının gerçek muzafferi hangi ülke olacaktır...