Evliya Çelebi'nin Rüyası

  • Konbuyu başlatan abdirabbih
  • Başlangıç tarihi
A

abdirabbih

Guest
Pîrimiz Evliyâ Çelebi mâlum olunduğu üzere gördüğü bir rüyâ üzere seyahatlerine başlamış ve meşhur şâheseri Seyahatnâmeyi kaleme almıştır. Rüyasında, Eminönü Zindankapı'daki Âhî Çelebi Camiinde İki Cihan Serveri Rasûlü Ekmelüt-Tehâyâ Fahr-i Kâinât Efendimiz hazretlerinin arkasında namaz kılar. Camiden çıkarken Peygamber-i Zîşân'ın mübârek ellerini öper ve “Şefâat Yâ Rasûlâllah” diyecekken heyecandan sürç-i lisân ederek “Seyahat Yâ Rasûlâllah” der. Ve Peygamber Efendimiz de hikmet-i İlâhî muktezâsınca söylenen bu söz üzerine “Seyahatin mübârek ola…” buyururlar. Artık Evliyâ Çelebi'ye düşen, diyar diyar gezmek ve gezilerini kaydetmektir.
Hülâsâsını verdiğimiz rüyâsını Evliyâ Çelebi şöyle anlatır:
“Önce saf, hakîr, fakir ve pürkusur nevniyâz, âlem seyyâhı, âdem nedîmi, Derviş Mehmet Zıllî oğlu bî-riyâ Evliyâ, dâimâ müessir duâlara devam, şerefli övgülere Râgıp ve mülâzım olup Rabb'ın hikmeti, Yezdân'ın hidâyeti, Kur'an-ı Kerim sûre ve âyetlerinin bereketiyle illetli dil, Cenâb-ı Hak tarafından yardım isteyip, doğum yerimiz olan İstanbul'da evimizin köşesinde değirmi yastık üzerinde murad uykusuna yaslanıp, 1040 Muharreminin Aşure gecesi idi ki bu hakir, uyku ile uyanıklık arasında iken gördüm ki Yemiş İskelesi yakınında Âhî Çelebi Camii adlı cami ki, helâl ve temiz mal ile yapılmış duâ kabul olunur eski bir câmidir.
Rüyamda kendimi o camide gördüm. Derhal caminin kapısı açılıp pür silâh asker ile nurlu caminin içi nurlu kalabalık cemaatle doldu ve sabah namazının sünnetini kılıp salavât-ı şerifeyle meşgul oldular.
Meğer hakîr minber dibinde oturup bu nurlu güzel yüzlü cemaati seyretmede hayran oldum. Hemen yanımda olan câna bakıp,
“Benim Sultânım! Mübârek zâtınız kimdir? Mübârek isminizi bize ihsan buyurunuz.” dedim. O zât,
“Aşere-i Mübeşşereden, kemankeşlerin (Okçuların) pîri Sa'd b. Ebî Vakkas'ım.” deyince mübârek elini öptüm.
“Yâ Sultanım, bu sağ tarafta nûra gark olmuş güzîde kalabalık kimlerdir?” dedim.
“Onların hepsi peygamberlerin ruhlarıdır. Geri saftakiler bütün evliyâ ve asfiyâ ruhlarıdır. Bunlar Sahâbe-i Kirâm, Muhâcirîn, Ensâr, Ashâbı Suffe, Kerbelâ şehitleri ve sâdıklardır. Mihrâbın sağındakiler Hazreti Ebu Bekir ve Hazreti Ömer'dir. Mihrâbın solundakiler Hazreti Osman ve Hazreti Ali'dir. Mihrap önündeki külâhlı zât Hazreti Risâlet Penâhî'nin dünya ve âhiret kardeşi Hazreti Üveys el-Karânî'dir. Caminin solunda duvar dibinde siyah-çehre zât senin pîrin, Hazret'in müezzini Bilâl-i Habeşî'dir. Bu ayak üzere cemaati saf saf bozan ve düzen kısa boylu adam Amr b. Ümeyye-i Damrî'dir. İşte şu âlem ile gelen asker ki kızıl kanlı esbâba gark olmuşlar, Hazreti Hamza ve bütün şehitlerin ruhlarıdır.” diye cami içindeki bütün cemaati birer birer bu hakîre gösterip hangisine bakışım isâbet ettiyse elimi göğsüme koyup, göz âşinâlığı edip taze can buldum.
“Yâ Sultanım, bu cemaatin bu camide toplanmalarının aslı nedir?” dedim.
“Azak taraflarında Müslüman askerlerden sabâ gidişli Tatar askeri sıkıntıda olduğundan Hazretin himayesinde olan bu İstanbul'a gelip ondan Tatar han'a yardıma gideriz.
Şimdi Hazreti Risalet de İmam Hasan, İmam Hüseyin ve On iki imamlar ile biz de başka Aşere-i mübeşşere ile gelip sabah namazının sünnetini kılıp sana kamet eyle diye işaret buyururlar, sen de yüksek sesle kamet getir, selamdan sonra Âyet el-kürsî'yi oku. Hazreti Bilâl “sübhânallah” desin sen “elhamdülillâh”, Bilâl “Allahu Ekber” desin, sen “amin” de. Bütün cemaat umumiyetle tevhid ederiz. Sonra sen “Ve salli alâ cemi'i'l-enbiyâi ve'l-mürselîn ve'l-hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn” deyip kalk, hemen mihrapta Hazreti Risâlet otururken mübarek elini öpüp ‘şefaat ya Rasulallah' deyip rica eyle” diye Ebî Vakkas oğlu Sa'd yanımda oturup hepsini öğretti.
Onu gördüm, cami kapısından açık bir nur şakıyıp cami içi nur iken nur üzere nur olunca bütün Sahabe-i Kirâm, peygamberler ve evliyaların ruhları ayak üzere hazır durdular.
Hazreti Risâlet saadetle yeşil sancağı dibinde, yüzünde örtüsü, elinde asası, belinde kılıcıyla, sağında İmam Hasan ve solunda İmam Hüseyin ile belirince mübarek sağ ayaklarını nurlu cami içine bismillah ile koyup mübarek yüzlerinden örtüsünü açarak,
“Esselâmü aleykum ey ümmetim” buyurdular. Mecliste hazır olanların hepsi,
“Ve aleyküm selâm ey Allah'ın Rasulü ve ey insanların efendisi” diye selam aldılar.
Hemen Hazret mihraba geçip iki rekat sabah sünnetini kıldı, beni bir dehşet kapladı ve vücuduma bir titreme geldi.
Fakat Hazret'in bütün eşkâline baktım. Hilye-i Hakânî'de yazıldığı gibi idi. Yüzünde örtüsü al şal idi. Mübarek sarığı on iki kolanlı şaş idi. Mübarek sarıya yakın deve yününden idi. Boynunda sarı renkli yün şalı var idi. Mübarek ayaklarında sarı çizmeleri var idi. Kutlu başlarında sarığı üzerine bir misvak sokulmuş idi.
Selâmdan sonra mübarek hakîre bakıp mübarek sağ ellerini dizlerine vurup hakîre hitaben “kamet eyle” dediler,
Hemen hakîr Ebî Vakkas oğlu Sa'd'ın öğrettiği gibi derhal segâh makamında “allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve alâ âli Muhammed ve sellim aleyh” diye kamet edip tekbir ettim.
Hazret de segah makamında yanık sesle Fatiha-i şerif okuyup zamm-ı sureyi Sâd suresinden “Biz Davud'a ve oğlu Süleyman'a ihsan ettik, Süleyman ne güzel kuldu, çünkü o daima Allah'a dönen bir zat idi”(Sad, 30) ayetlerini okudum, bütün cemaat dinledi ve Hazret imamet etti.
Selamdan sonra hakîr Âyet el-kürsî, Bilâl Subhanâllah, hakîr Elhamdülillah ve Bilal Allahu Ekber deyip Bilal-i Habeşi ile müselsel müezzinlik hizmetinde olup duadan sonra bir Tevhid-i Sultani olmuştur ki İlahi aşk ile sarhoş olup sanki uykudan uyandım.
Ebi Vakkas oğlu Sa'd öğretmesiyle hizmetimi tamam ettim. Hazreti Risalet mihrabda yakıcı sesle uzzâl makamında bir Yasin-i şerif, üç kere izâcâ'e ve Mu'avvizeteyn surelerini tamam okudu ve Bilal Fatihi dedi.
Hazret mihrabda ayak üzere dururken hemen Ebi Vakkas oğlu Sa'd hazretleri elimden yapışarak Hazretin huzuruna götürüp,
“Sadık aşığın ve müştak ümmetin Evliya kulun şefaatin rica eder” deyip Hazrete götürdü,
“Mübarek ellerini öp” deyince ağlamaklı olup mübarek ellerine küstahâne dudaklarımı vurup mehabetinden,
“Şefaat ya Rasulallah” diyecek yerde,
“Seyahat ya Rasulallah” demişim.
Hemen Hazret tebessüm edip,
“Allah'ım, şefaati, seyahati ve ziyareti sağlık ve esenlikle kolaylaştır.” deyip Fatiha dediler.
Bütün Sahabe-i kiram Fatiha okuyup toplantıdaki herkesin mübarek ellerini öperdim, her birinin hayır duasını alıp giderdim. Kiminin mübarek eli misk gibi, kimi amber, kimi sümbül, kimi gül, kimi reyhan ve kimi safran, kimi menekşe, kimi karanfil gibi kokardı.
Bizzat Hazreti Rasûl'ün kokusu safran açılmış gül gibi kokardı. Mübarek sağ elini öptüğümde sanki pamuk gibi kemiksiz mübarek bir el idi.
Fakat diğer peygamberlerin elleri ayva gibi kokardı.
Hazreti Ebu Bekir'in elleri kavun gibi kokardı.
Hazreti Ömer'in elleri amber kokusu gibi idi.
Hazreti Osman'ın menekşe gibi kokusu vardı.
Hazreti Ali'nin kokusu yasemin gibi idi.
İmam Hasan karanfil gibi İmam Hüseyin beyaz gül yaprağı gibi kokardı. Allah onların hepsinden razı olsun.
Bu hal üzere toplantıda bulunanların hepsinin mübarek ellerini öptüm. Yine Hazreti Peygamber Fatiha deyince bütün sahabe-i kiram yüksek sesle Fatihayı okudular. Hemen Hazreti Risalet-i Penah mihrabdan,
“Esselâmü aleyküm ey kardeşlerim” deyip camiden dışarı çıkınca bütün Sahabe-i kiram hakîre türlü türlü hayır dua ettiler ve camiden çıkıp gittiler
Hemen Ebi Vakkas oğlu Sa'd hazretleri belinden sadağını çıkarıp hakîrin beline kuşatıp tekbir edip,
“Yürü ok ve yay ile gaza eyle, Allah'ın koruması ve emniyetinde ol, müjde olsun sana bu mecliste ne kadar ruhlar ile görüşüp mübarek ellerini öptünse hepsini ziyaret etmek nasip olup dünya seyyahı ve insanların seçkini olursun, ama gezip dolaştığın memleketleri, kaleleri, acâip ve garip eserleri, her beldenin övüleceklerini, sanatlarını, yiyecek ve içeceklerini, arz ve tûllarını (paralel ve meridyenlerini) yazıp bir eser eyle ve benim silahımla amel edip dünya ve âhiret oğlum ol. Hak yolu elden koma, hile ve kötülüklerden uzak dur, ekmek ve tuz hakkın gözet, sadık dost ol, yaramazlarla dost olma, iyilerden iyilik öğren” diye öğütler verip alnımdan öperek Âhi Çelebi Camii'nden dışarı çıkıp gittiler.
Hakîr şaşırıp uykudan uyandım.”

Rüya burada bitiyor. Evliyâ Çelebi'nin kelâmı da. Aslında Çelebimizin söyleyecekleri bu rüyadan sonra başlıyor.
Âhî Çelebi Camiinde görülen bir rüyâ, Evliyâ Çelebiyi ortaya çıkarıyor. Bir sürç-i lisan târihimize bir seyyah ve bir de seyahatnâme kazandırıyor. Ne diyelim. Büyük adammış vesselâm…


Mahmut Sami Şimşek
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks