
ESKİ YUNANCA ARABÇA’DAN MI DOĞDU?
Isus Theodoros
TERCÜME: OĞUZ YILDIRIM
Isus Theodoros
TERCÜME: OĞUZ YILDIRIM
N.P. Eleutheriades: Petra, Lesbos 1867 – Athens 1943
Aziz hatırasına…
Nikolaos Eleutheriades, Osmanlı hakimiyeti altındaki Lesbos/Petra’da Panagiotis Eleutheriades ve Aspasia Hatzinikoli’nin oğulları olarak 1867’de dünyaya geldi. Henüz küçük bir çocukken dahi öğrenebilme hassası bakımından fevkalade bir istidat sergiledi. Smyrna(İzmir)’da Evangelik (Protestan) mektebi ve Atina’da Hukuk tahsiline devam etmiş ve mezuniyetinin akabinde Londra ve Paris’te İslam Hukuku/Şeriat üzerinde çalışmıştır. Daha sonra Hukuk’u mevzu edinen birçok eserini de Smyrna’da avukat olarak çalıştığı sırada yayınladı. Bu eserlerden biri olan “Ekümenik Patrikliğe Tanınan İmtiyazlar” başlıklı kitabında; Fatih Sultan Mehmed’in Patrikhane’ye tanıdığı imtiyazların, Batılı araştırmacıların hemen hepsinin müşterek kanaati olduğu üzere; sadece siyasi sebeblerle değil, aynı zamanda İslam şeriatının bir ileri görüşlülüğü olduğunu savunmuştur. Bu eser, Eleutheriades’in Doğu’nun meseleleri bahsinde ne derece derin malumat sahibi hür bir araştırmacı olduğunun delili mahiyetindedir. Osmanlıca, Arabça ve Antik Yunanca’yı mükemmelen bilen Eleutheriades, İslam ve Roma Hukuku üzerinde söz sahibiydi. Daha sonraları, Yunanistan hükümetinin “Vakıf”/mülkiyet meseleleri üzerine resmi müsteşarlık ve kısa bir sure de Atina Üniversitesi’nin Hukuk bölümünde hocalık yaptı. Türkiye ve Yunanistan arasındaki hukuki meseleleri mevzu edinen birçok eseri neşretmeye devam ederek mezkur bahiste uzmanlaştı.
1931 senesinde neşredilen “Pelasgiki Ellas” isimli eseri, Eleutheriades’in dehasını mükemmelen isbat eder. Eleutheriades burada; bugüne kadar, Antik Yunan dilindeki kelimelerin mühim bir kısmının belirsiz bir etimolojiden doğduğu şeklinde bilinegelen malumatın aksine, hakikatte bu kelimelerin, proto-semitik bir lisan temelinden, hususiyetle de Antik Arab lisanından neş’et ettiğini müdafaa eder. Eleutheriades’e gore; bilhassa (Bedouin)/Bedevilerin konuştuğu Antik Arabça, semitik dillerin en eskisi ve en saf olanıdır. Onun bu muhteşem ilmi keşfinin mahiyetini anlayabilmek için Anadolu/Doğu dillerini ve Antik Yunanca’yı derinliğine bilmek elzemdir. Mezkur diller arası böyle bir münasebeti ilk olarak ileri süren kendisi olmuştur. Hakeza, Yunanistan’da ilk yerleşiklerin; Libyalılar, Etiyopyalılar ve Mısırlılar olduğunu ve Antik Yunandaki dinî ve mitolojik edebiyatın da bu halklardan geldiğini savunmuştur. Ancak, Eleutheriades’in çalışmaları, Arabça ve diğer semitik dilleri layıkıyla bilmeyen Yunan entelektüel çevrelerinde mühim bir dikkat uyandırmamış ve sonuç olarak, onun milletlerarası planda öncülüğünü yaptığı bu ilmi araştırma unutulmaya yüz tutmuştu. Bu durum, 50 yıl kadar sonra, Dr.Martin Bernal isimli araştırmacının bağımsız olarak aynı sonuca varmasına değin sürmüştür. Eleutheriades’in birçok tezi, misalen, Mısır dilinin semitik dillerle olan güçlü bağı, ilmi çevrelerde henüz yeni yeni –60 yıl sonra!- tartışılabilir hale gelmiştir. Bu çapta bir dehanın ilmi buluşlarının hakettiği itibarı görmemesi hakikaten utanç vericidir.
Eleutheriades 76 yaşındayken Alman işgali altındaki Atina’da 1943 yılında vefat etti. Ardında çocuk bırakmadı. Akrabalarından bazıları halen Petra’da yaşamaktadır. Onun kayıp arşivi birgün bulunacak olursa, lingüistik/dilbilim de yeni bir ışığa kavuşacaktır. Eleutheriades’in Mycenean yıllarından Roma’ya (Latin dilinin Antik Arabça’dan doğduğuna ve Roma ceza sisteminin aslında Anadolu/Doğu tarafından çok önceleri icad edildiğine inanıyordu.) kadar olan dönemi kapsayacak kadar engin çalışmasının sadece küçük bir kısmı günümüze kadar ulaşmış olmakla birlikte, bu küçük kısım dahi, bugüne dek Ari modeli merkez alan “Karşılaştırmalı Antik Yunan Dilbilimi” dayanaklarını sarsabilecek kadar büyüktür.
EK: Dr.Hakkı Açıkalın’ın Coyotte adlı eserinden:
ELEFTHERİADİS HAKKINDA...
Büyük bir dehânın anısına
İsus Theodoros
ELEFTHERİADİS HAKKINDA...
Büyük bir dehânın anısına
İsus Theodoros
Bu yazı, beni çok etkileyen büyük bir ustanın anısınadır. Onun adı, Nikolaos Eleftheriadis’di. İlk defa Eski Yunanca ile Arabca arasındaki ilişkileri araştıran, dilbilimin Alman Aryan üslûbunu bozan Yunanistan’daki kişiydi. Mesleği avukat olan, 1867 ile 1943 arasında yaşayan Eleftheriadis, ömürünün büyük bir kısmını İstanbul ve İzmir’de geçirdi. Aslında İstanbul’da doğdu. Patrikhâne imtiyâzları, Islâm fıkhı, Semitik diller üzerinde birçok eserler yazıp hukukî ve tarihî bir araştırmacı olarak temâyüz edildi.
Onun ustalığı hakkında kısa bir numûne sunmak istediğim için ‘Pelasgoi’ («Πελασγοί») adlı kitabının içerisinde yer alan Homeros’un İliada’sı üzerine Eleftheriadis’in tefsirini sunuyorum.
Söz ettiğimiz İliada’nın pasajı şu (İlias, B, 511-515):
Οἵ δ’ Ἀσπληδόνα ναῖον ἰδ’ Ὀρχομενὸν Μινύειον,
τῶν ἦρχ’ Ἀσκάλαφος καὶἸάλμενος, υἷες Ἄρηος,
οὓς τέκεν Ἀστυόχη δόμῳἌκτορος Ἀζεΐδαο,
παρθένος αἰδοίη, ὑπερώιον εἰσαναβᾶσα,
Ἄρηι κρατερῷ• ὁ δέ οἱ παρελέξατο λάθρῃ·
Klasik tercümesi şudur:
Miniai’ye âid Asplidona ve Orhomenos’da yaşayanların liderleri, Aris’in oğulları Askalafos ve Ialmenos idi. Azeus’ın oğlu Aktor’un evinde, muhterem bâkire Astiohi, evinin üst katına çıktı ve kuvvetli Aris ile gizlice yattıktan sonra, onları doğurdu.
Bu tercüme, Eleftheriadis’e göre çok faqirdir. Homeros’un derin ve şiirsel mânâlarını anlamak için Pelasgik dili yani eski Samîce’ye ulaşmamız lâzım.
Astiohi (Ἀστυόχη), Askalafos ve Ialmenos’un annesi, belki ἄστυ (asti = şehir) ve ἔχω (eho = var olmak) kelimelerinin bir bileşimdir, yani bu kadının bir şehri vardı. Bu klasik tefsir karşısında Eleftheriadis, Astiohi kelimesi ile Arab kök kelimesi sataha (سطح ) arasında bağlantı kurar. Sataha Arabca’da düzenli, yalız, alçak yüzey demek. Yani denizin düz yüzeyi anlamındadır. Satıh kelimesi aynı kökten geliyor.
Orhomenôs (Ὀρχομενός) kendi yüksek tepedeki kalesiyle çok ünlü eski bir şehirdi. Asplidona (Ἀσπληδόνα) ise Arap kök kelimesi safala (سفل ) bir türevidir. Safala Arabcada alçalmak demek. Sefil kelimesi de buradan. Yani Asplidona, Orhomenos’un karşıtı, alçak, denizin yakınındaki yer anlamındadır. Yani Homeros, Minîe (Μινύαι) halqının egemenliğinin yüksek tepelerden denize kadar yaygın olduğunu söylemek istiyor.
Askâlafos (Ἀσκάλαφος) kelimesi Arabca kalafa (كلف) dan geliyor. Kalafa’nın Arabca’da bir anlamı gemilerin yapıcısı ve düzeltmenidir ki Askâlafos, ‘s’ harfinin araya girmesiyle, bu anlama geliyor. ‘S’ harfi eski Yunanca’da kelimelerin arasına sıklıkla girer. Meselâ epos (söylenti), espos da var, mikros (küçük), smikros da var.
Ialmenos (Ἰάλμενος) Arabca kök kelimesi a’lama (عام) çoğuludur (a’lamoun). Yani sık sık seyâhat eden, ve dış dünyâ’dan ilm kazanan biridir.
Aktor (Ἄκτωρ) Yunanca bir kelime, ago (ἄγω) fiilinden geliyor ve taşıyan, nakleden kişi anlamındadır. Kontekst’e göre mallar nakleden, idhâl eden kişi anlamındadır.
Azevs (Ἀζευς) kelimesi, Minîe halqının kralı Erginos (Ἐργίνος) kelimesini aklımıza getiriyor. İkisi de büyük bir ihtimâlle Arab kök kelimesi raca‘a’dan (رجع) geliyor, yani gidip gelmek, seyâhat etmek anlamındadır. Erginos ve Azevs ticâret ve denizcilik ile uğraşan ve bunlardan para kazanan insanlar anlamına gelir.
Şimdi pasajın tüm güzelliğini anlayabiliriz: Orhomenos’un yüksek kulesinin tepesinde, ticâret ve savaş harekâtlarını işleten Erginoslar’ın amiralliği bulunduğu ve Aris tarafından korunan saray’ın çatı katında, bir karanlık gecede, fırtınalı ve köpüren deniz ayyuka çıktı ve bir ân süren, Aris ile gizlice yapılan konuşmadan sonra, Askâlafos ve Ialmenos, iki bilge ve kuvvetli delikanlı doğdu. Onlar sonra kendi halqına, Minîe, Troia savaşına lider olarak yol gösterdiler.
İşte sevgili okuyucular, Eleftheriadis’in keşfettiği ve insanlığa sunduğu Homeros’un İlida’sının batınî anlamı. Ne yazık ki Yunanistan’da bu bilge herkes tarafından unutulmuştur ve onun kitabları tozlarla kaplıdır. Diliyorum ki, mümkünse, bu insan üzerine Akademya tarafından bir araştırma yapılsın.