H
hüma-gül
Guest
Hz. Âişe, Efendimizin Hastalığını Anlatıyor
Hz. Âişe Vâlidemiz, Efendimizin hastalığı esnasındaki bir hatırasını şöyle anlatır:
"Resûlullah (a.s.m.) eve geldiği sırada başımda bir ağrı belirmişti. Ağrının şiddetinden 'Vay başım, vay başım' diye söylendim. Resûlullah bunu duyunca, 'Ne ehemmiyeti var? Neden üzülüyorsun? Eğer benden evvel dünyadan göçüp gidersen seni teçhiz ve tekfin eder namazını da kılarım' diye konuştu. Ben de, 'Benim ölümümü mü istiyorsunuz?' dedim."
Hz. Âişe, Peygamberimizin latife yaptığını birden anlayamayıp böyle konuşmuştu. Resûl-i Ekrem latifesinin sonunu şu ciddi sözlerle bağladı:
"Ey Âişe Senin başının ağrısı geçer gider. Asıl baş ağrısı benim başımın ağrısıdır. Artık ondan kurtulmak çok zor."879
Peygamberimiz ve Sıddık-ı Ekber
Her yerde her zaman Allah ve Resûlüne sadakâtın zirvesinde bulunan Sıddık-ı Ekber, Resûl-i Ekremin huzuruna çıkarak kendisine hizmet etmekten şeref duyacağını şöylece dile getirdi:
"Yâ Resûlallah, müsâade buyurursanız, hastalığınızda size hizmet etmek isterim!"
Resûl-i Ekrem, Sıddık-ı Ekberin arzusuna müsâade etmedi, ama cevabı gönlünü fethedici idi.
"Ey Ebû Bekir! Bu niyetinle bile yapacağın hizmetin sevap ve mükâfatına şimdiden nâil oldun. Ancak ben, hastalığım esnasında hizmetlerimi kızımla, zevcelerimden başkasına gördürecek olursam, onları üzmüş olurum!"
En Ağır Hastalık, En Fazla Iztırap
Hastalığın şiddeti, ateşin yüksekliği sebebiyle Peygamber Efendimiz yatağında bile rahat edemiyordu. Bir o tarafa, bir bu tarafa dönüyordu.
Başucunda bulunanlar, bu durum sebebiyle, "Yâ Resûlallah! Eğer bizden birisi bu derece ıztırap çektiğini izhar etseydi, muhakkak bizi tekdir ederdin" dediler.
Resûl-i Ekrem cevabıyla durumunu şöylece izah etti:
"Benim hastalığım bildiğiniz gibi değil, oldukça zordur. Allah Taâlâ, salih ve mü'min kullarını belânın, hastalığın ve musibetin en şiddetlilerine mübtelâ eder. Fakat o belâ, o musîbet ve o hastalık vasıtasıyla o mü'min salih kulunun derecesini yükseltir, günahlarını yok eder."
Ve Hz. Âişe Vâlidemiz şöyle der:
"Hakikaten Resûlullahın hastalığından daha zor, daha şiddetli bir hastalık görmedik."
İbni Mes'ud Anlatıyor
Abdullah ibni Mes'ud (r.a.) ise Peygamberimizin hastalığının şiddetini şöyle dile getirir:
"Nebînin (a.s.m.) hastalığında vücudu hummanın hararetinden şiddetli sarsıldığı sırada huzuruna varmıştım.
"Yâ Resûlallah! Humma hararetinden çok ıztırap çekiyorsunuz!
"Yâ Resûlallah! Bu hummanın iki kat ıztırabı var, elbette sizin için iki kat ecri ve mükâfatı vardır, dedim.
"Resûlullah, 'Evet' diyerek beni tasdik etti. Sonra da şöyle buyurdu: 'Hastalığa tutulan hiç bir Müslüman yoktur ki; Allah Taâlâ onun hata ve günahlarını, ağacın yapraklarını döktüğü gibi dökmesin."880
Ümmü Bişr anlatıyor
Hastalığı sırasında Resûl-i Ekremin ziyaretine giden Bişr bin Bera'nın annesi Ümmü Bişr de gördüklerini şöyle anlatır:
"Resûlullahı ziyarete gitmiştim. Vücudundaki şiddetli harareti görünce sormadan edemedim:
'Yâ Resûlallah! Ben böyle sıtma hiç görmedim.'
"Resûlullah (a.s.m.) bana cevaben şöyle buyurdu: 'Bizim hastalığımız herkesten daha şiddetli ve daha ziyâde olur. Fakat bunun mukabilinde kazandığımız sevap ve mükâfat da o nisbette fazla olur!'"881
Resûl-İ Ekrem Yazı Yazdırmak İçin Kâğıt Kalem İstiyor
Rebiülevvel ayının sekizi, Perşembe günü.
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hastalığının en şiddetli anları. Etrafında Hz. Ömer gibi bazı zâtlar bulunuyordu. Bu sırada, "Bana kâğıt kalem getiriniz, size bir yazı yazayım. Tâ ki bundan sonra hiçbir zaman yolunuzu şaşırmayasınız" buyurdu.882
Hz. Ömer, "Resûlullaha (a.s.m.) hastalığı baskın gelmiştir. Yanınızda Kur'an var. Allah'ın Kitabı bize yeter" dedi.
Kâğıt kalem getirip getirmemekte tereddüt ettiler.
Bazıları Hz. Ömer'in sözlerini doğruladı. Kimisi de kâğıt kalemin getirilmesini istiyordu. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, onların anlaşmazlığa düştüklerini fark edince, "Yanımdan kalkınız, yanımda münakaşa, gürültü etmeyiniz. Beni kendi halime bırakınız"883 buyurdu.
Böylece Resûl-i Kibriyâ Efendimizin yazdırmasını arzu ettiği şey, yazılmamış oluyordu.
Hastalığının Hafiflediği Gün
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hastalığı gün gün, saat saat şiddetini artırıyordu. Bir ara soğuk su getirilmesini emretti. Getirilen suyu mübârek vücudlarına döktürdü.
Bundan sonra biraz hafifleyip rahatlık hissetti. Bunun farkına varır varmaz Hz. Ali ve Hz. Fazl bin Abbas'a dayanarak Hâne-i Saadetinden Mescid-i Şerife gitti. Minbere çıkıp oturdu. Ashab-ı Kirama şu hitabede bulundu:
"Ey insanlar! Duydum ki, vefât edeceğimi düşünüp telâş ediyormuşsunuz. Hangi Peygamber ümmeti içinde ebedî kaldı ki, ben de kalayım? Bilesiniz ki, ben yakında Rabbime kavuşacağım. Ona siz de kavuşacaksınız.
"Ey Ensar! İlk Muhacirlere iyilik etmenizi tavsiye ederim.
"Ey Muhacirler! Size de Ensara iyilikte bulunmanızı tavsiye ederim. Onlar size yardımda bulundular. Sizi memleketlerine getirdiler. Sizi evlerinde ağırladılar, barındırdılar. Geçimde sıkıntı içinde oldukları halde sizi kendilerine tercih ettiler. Her kim onların üzerine hâkim durumuna geçerse onlara iyilikte bulunsun.
"Ey İnsanlar!
"Her şey Cenab-ı Hakkın ezelî idaresi dairesinde cereyan eder. Allah-ı Teâlânın kaza ve kaderine galebe etmek sevdasına kapılmayınız, çünkü mağlûp olursunuz. Cenab-ı Hakka hile yapmaya kalkışmayınız, zira zarar ve ziyana siz uğrarsınız.
"Ben size, şefkatli ve merhametliyim. Sizler yine bana kavuşacaksınız. Buluşacağımız yer, Kevser Havuzu kenarıdır. Her kim Kevser Havuzu kenarında buluşmak isterse elini ve dilini lüzumsuz şeylerden sakınsın.
"Ey İnsanlar!
"Bilmelisiniz ki, günah işlemek, nimet ve kısmetlerin değişmesine sebep olur. İnsanların ekserisi salih olursa, onların âmirleri, idarecileri de adl ve insafla muamele ederler. Halk, isyan ve günaha meylederse onların idarecileri, hâkimleri de zulm ve adaletsiz iş görmeye yönelirler."884
Bu hitabesinden sonra tekrar Hz. Âişe Vâlidemizin evine gitti ve yatağına yattı.
879. Sîre, 4:292; Tabakât, 226; Taberî, 3:191.
880. Tabakât, 2:207-208.
881. A.g.e., 8:314.
882. Tabakât, 2:243; Buharî, 3:91; Müslim, 3:1259.
883. Tabakât, 2:242; Buharî, 3:91; Müslim, 3:1258.
884. Sîre, 4:300; Tabakât, 2:251-252; Müsned, 3:272; İnsanü'l-Uyûn, 3:464.
Hz. Âişe Vâlidemiz, Efendimizin hastalığı esnasındaki bir hatırasını şöyle anlatır:
"Resûlullah (a.s.m.) eve geldiği sırada başımda bir ağrı belirmişti. Ağrının şiddetinden 'Vay başım, vay başım' diye söylendim. Resûlullah bunu duyunca, 'Ne ehemmiyeti var? Neden üzülüyorsun? Eğer benden evvel dünyadan göçüp gidersen seni teçhiz ve tekfin eder namazını da kılarım' diye konuştu. Ben de, 'Benim ölümümü mü istiyorsunuz?' dedim."
Hz. Âişe, Peygamberimizin latife yaptığını birden anlayamayıp böyle konuşmuştu. Resûl-i Ekrem latifesinin sonunu şu ciddi sözlerle bağladı:
"Ey Âişe Senin başının ağrısı geçer gider. Asıl baş ağrısı benim başımın ağrısıdır. Artık ondan kurtulmak çok zor."879
Peygamberimiz ve Sıddık-ı Ekber
Her yerde her zaman Allah ve Resûlüne sadakâtın zirvesinde bulunan Sıddık-ı Ekber, Resûl-i Ekremin huzuruna çıkarak kendisine hizmet etmekten şeref duyacağını şöylece dile getirdi:
"Yâ Resûlallah, müsâade buyurursanız, hastalığınızda size hizmet etmek isterim!"
Resûl-i Ekrem, Sıddık-ı Ekberin arzusuna müsâade etmedi, ama cevabı gönlünü fethedici idi.
"Ey Ebû Bekir! Bu niyetinle bile yapacağın hizmetin sevap ve mükâfatına şimdiden nâil oldun. Ancak ben, hastalığım esnasında hizmetlerimi kızımla, zevcelerimden başkasına gördürecek olursam, onları üzmüş olurum!"
En Ağır Hastalık, En Fazla Iztırap
Hastalığın şiddeti, ateşin yüksekliği sebebiyle Peygamber Efendimiz yatağında bile rahat edemiyordu. Bir o tarafa, bir bu tarafa dönüyordu.
Başucunda bulunanlar, bu durum sebebiyle, "Yâ Resûlallah! Eğer bizden birisi bu derece ıztırap çektiğini izhar etseydi, muhakkak bizi tekdir ederdin" dediler.
Resûl-i Ekrem cevabıyla durumunu şöylece izah etti:
"Benim hastalığım bildiğiniz gibi değil, oldukça zordur. Allah Taâlâ, salih ve mü'min kullarını belânın, hastalığın ve musibetin en şiddetlilerine mübtelâ eder. Fakat o belâ, o musîbet ve o hastalık vasıtasıyla o mü'min salih kulunun derecesini yükseltir, günahlarını yok eder."
Ve Hz. Âişe Vâlidemiz şöyle der:
"Hakikaten Resûlullahın hastalığından daha zor, daha şiddetli bir hastalık görmedik."
İbni Mes'ud Anlatıyor
Abdullah ibni Mes'ud (r.a.) ise Peygamberimizin hastalığının şiddetini şöyle dile getirir:
"Nebînin (a.s.m.) hastalığında vücudu hummanın hararetinden şiddetli sarsıldığı sırada huzuruna varmıştım.
"Yâ Resûlallah! Humma hararetinden çok ıztırap çekiyorsunuz!
"Yâ Resûlallah! Bu hummanın iki kat ıztırabı var, elbette sizin için iki kat ecri ve mükâfatı vardır, dedim.
"Resûlullah, 'Evet' diyerek beni tasdik etti. Sonra da şöyle buyurdu: 'Hastalığa tutulan hiç bir Müslüman yoktur ki; Allah Taâlâ onun hata ve günahlarını, ağacın yapraklarını döktüğü gibi dökmesin."880
Ümmü Bişr anlatıyor
Hastalığı sırasında Resûl-i Ekremin ziyaretine giden Bişr bin Bera'nın annesi Ümmü Bişr de gördüklerini şöyle anlatır:
"Resûlullahı ziyarete gitmiştim. Vücudundaki şiddetli harareti görünce sormadan edemedim:
'Yâ Resûlallah! Ben böyle sıtma hiç görmedim.'
"Resûlullah (a.s.m.) bana cevaben şöyle buyurdu: 'Bizim hastalığımız herkesten daha şiddetli ve daha ziyâde olur. Fakat bunun mukabilinde kazandığımız sevap ve mükâfat da o nisbette fazla olur!'"881
Resûl-İ Ekrem Yazı Yazdırmak İçin Kâğıt Kalem İstiyor
Rebiülevvel ayının sekizi, Perşembe günü.
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hastalığının en şiddetli anları. Etrafında Hz. Ömer gibi bazı zâtlar bulunuyordu. Bu sırada, "Bana kâğıt kalem getiriniz, size bir yazı yazayım. Tâ ki bundan sonra hiçbir zaman yolunuzu şaşırmayasınız" buyurdu.882
Hz. Ömer, "Resûlullaha (a.s.m.) hastalığı baskın gelmiştir. Yanınızda Kur'an var. Allah'ın Kitabı bize yeter" dedi.
Kâğıt kalem getirip getirmemekte tereddüt ettiler.
Bazıları Hz. Ömer'in sözlerini doğruladı. Kimisi de kâğıt kalemin getirilmesini istiyordu. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, onların anlaşmazlığa düştüklerini fark edince, "Yanımdan kalkınız, yanımda münakaşa, gürültü etmeyiniz. Beni kendi halime bırakınız"883 buyurdu.
Böylece Resûl-i Kibriyâ Efendimizin yazdırmasını arzu ettiği şey, yazılmamış oluyordu.
Hastalığının Hafiflediği Gün
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hastalığı gün gün, saat saat şiddetini artırıyordu. Bir ara soğuk su getirilmesini emretti. Getirilen suyu mübârek vücudlarına döktürdü.
Bundan sonra biraz hafifleyip rahatlık hissetti. Bunun farkına varır varmaz Hz. Ali ve Hz. Fazl bin Abbas'a dayanarak Hâne-i Saadetinden Mescid-i Şerife gitti. Minbere çıkıp oturdu. Ashab-ı Kirama şu hitabede bulundu:
"Ey insanlar! Duydum ki, vefât edeceğimi düşünüp telâş ediyormuşsunuz. Hangi Peygamber ümmeti içinde ebedî kaldı ki, ben de kalayım? Bilesiniz ki, ben yakında Rabbime kavuşacağım. Ona siz de kavuşacaksınız.
"Ey Ensar! İlk Muhacirlere iyilik etmenizi tavsiye ederim.
"Ey Muhacirler! Size de Ensara iyilikte bulunmanızı tavsiye ederim. Onlar size yardımda bulundular. Sizi memleketlerine getirdiler. Sizi evlerinde ağırladılar, barındırdılar. Geçimde sıkıntı içinde oldukları halde sizi kendilerine tercih ettiler. Her kim onların üzerine hâkim durumuna geçerse onlara iyilikte bulunsun.
"Ey İnsanlar!
"Her şey Cenab-ı Hakkın ezelî idaresi dairesinde cereyan eder. Allah-ı Teâlânın kaza ve kaderine galebe etmek sevdasına kapılmayınız, çünkü mağlûp olursunuz. Cenab-ı Hakka hile yapmaya kalkışmayınız, zira zarar ve ziyana siz uğrarsınız.
"Ben size, şefkatli ve merhametliyim. Sizler yine bana kavuşacaksınız. Buluşacağımız yer, Kevser Havuzu kenarıdır. Her kim Kevser Havuzu kenarında buluşmak isterse elini ve dilini lüzumsuz şeylerden sakınsın.
"Ey İnsanlar!
"Bilmelisiniz ki, günah işlemek, nimet ve kısmetlerin değişmesine sebep olur. İnsanların ekserisi salih olursa, onların âmirleri, idarecileri de adl ve insafla muamele ederler. Halk, isyan ve günaha meylederse onların idarecileri, hâkimleri de zulm ve adaletsiz iş görmeye yönelirler."884
Bu hitabesinden sonra tekrar Hz. Âişe Vâlidemizin evine gitti ve yatağına yattı.
879. Sîre, 4:292; Tabakât, 226; Taberî, 3:191.
880. Tabakât, 2:207-208.
881. A.g.e., 8:314.
882. Tabakât, 2:243; Buharî, 3:91; Müslim, 3:1259.
883. Tabakât, 2:242; Buharî, 3:91; Müslim, 3:1258.
884. Sîre, 4:300; Tabakât, 2:251-252; Müsned, 3:272; İnsanü'l-Uyûn, 3:464.