insanı felakete götüren nefsidir. Firavun, Şetv dat, Karun gibi tanrılık davasında bulunan ve helake gidenler hep nefsleri yüzünden felaketlere uğradılar. Nefsleri büyüdü sonunda ilahlık davasına kalkıştı. Çünkü nefs, kendinden üstün bir varlığın bulunmasını istemez. Büyüyüp, terakki edip elde etmek isteyebileceği hiç bir şey kalmayınca
davasına başlar, işte onlar haddini aşmış, azgınlaşmış nefslerinin iddiasına uydular. Sanki firavun kendisinin ilah (tanrı) olmadığını biliyormu idi. Biliyordu tabii Fakat maalesef bu iddiaya kalkışan nefsine de uyuyordu. Halbuki Firavun evvelce fakir bir kimse idi. Bir çobanın oğlu idi. Kendisi ise bekçiydi. Bir gece inkılap yaptı padişahın sadık adamlarını ortadan kaldırarak tahta geçti. Nefsi azgınlaştı ve neticede büyük felaketler başına açtı.
insan biraz düşünsün ki Allah'ın Azameti ve büyüklüğü karşısında ne kıymetli olabilir.
insanın değeri Azameti Huda karşısında bir pire kadar bile olamaz. Yaradılışına baksın, neydi? nasıl meydana geldi Allah C.C. kendisini nasıl yarattı, insan, kendi fakirliğini, aczini, biçareliğini görür ve bilirse Allah'u Teala o zaman onu yükseltir. Ona mertebeler ihsan eder.
Şayet insan kendini bir şey olmuş zannederse o insan yok sayılır, insan kendini adam olmuş olarak görmemeli. Nefsine bu payeyi vermemeli vücudunu ve nefsini yok bilmeli. Her türlü günah, kullara yapılan zulüm ve hakaret hepsi nefsten geliyor. Ne zaman ki insan fakirliğini, aczini, kendinden aşağı bir mahluk olmadığını (nefsani yönden) idrak etse insanda kibir ve azamet kalmaz, işte o zaman Allah'ın emirlerine göre hareket etmeye başlar. Mesela insan 1000 kişilik bir kabilenin içinde tek başına bulunsa, onlara mücadele etmeye (karşı gelmeye)* gücü yeter mi? Tabii ki yetmez. Onlara karşı biçare ve kuvvetsizdir. Zavallıdır. Ve dolayı-sıyle her emirlerine uymak mecburiyetinde kalır. Öyleyse Azameti Hudaya karşıda insanın boynu bükük mahzun olması lazımdır. Kendinden kuvvet ve kudretin olmadığını bilmesi lazımdır. Ve ona göre hareket etmesi, her emre mutlaka uyması lazımdır
KENDİ KENDİMİZE DÜŞÜNME iyi ve kötüyü ayırt edemiyene deli denir. Deli iki türlüdür:
Dünya delisi; Bunlar üstlerini başlarını yırtarlar, abuk sabuk konuşurlar. Lüzumsuz şeyler söylerler, boş işlerle uğraşırlar. Çünkü akıldan yoksundurlar.
Ahiret delisi; Ahiretle ilgili iyi ve kötüyü ayırt edemeyenlerdir. Yüzlerini Allah'a çevirmeyen, Allah'ın hakikat yolunda gitmeyen kimselere denir.
Dünya delisine gülünüyor, alay ediliyor Aklına. işine şaşılıyor.
Ahiret delisi içinde durum aynıdır.
islamlık sadece isimle olmaz. Müslüman ismi almakla hiç kimse islam olamaz Rabbul Alemin insanın niyetine bakar, itikadına bakar. Ameline bakar. Eğer bunlar yoksa isim ne iş görebilir.
insan için imandan daha makbul, daha şerefli, daha kıymetli bir şey yoktur. Çünkü iman, ebedi kurtuluşun anahtarıdır. Allah'ın huzuruna çıkmaya cennete girmeye, insanlara nail olmaya hep iman sebeptir. Öyle ise insan imanını iyi muhafaza etmeli, hırsızlara çaldırmamaya dikkat etmelidir. insan nasıl kıymetli eşyalarını korumakta dikkat ediyorsa, [manini da aynı dikkatle muhafaza etmelidir.
imanını çaldırmamak için Allah'ın Askerleri olan Evliyalardan (Mürşitlerden) yardım istemelidir. Allah'ın evliyaları ile irtibat kurmalı, devamlı onlara yönelmeli (Manevi rabıta) onları çağırmalı, onlara ricada bulunmalıdır. Feryat ve figan etmeliki, Evliyanın ve dolayısı ile Peygamber (S.A.V.) in insandan haberi olmalıdır.
davasına başlar, işte onlar haddini aşmış, azgınlaşmış nefslerinin iddiasına uydular. Sanki firavun kendisinin ilah (tanrı) olmadığını biliyormu idi. Biliyordu tabii Fakat maalesef bu iddiaya kalkışan nefsine de uyuyordu. Halbuki Firavun evvelce fakir bir kimse idi. Bir çobanın oğlu idi. Kendisi ise bekçiydi. Bir gece inkılap yaptı padişahın sadık adamlarını ortadan kaldırarak tahta geçti. Nefsi azgınlaştı ve neticede büyük felaketler başına açtı.
insan biraz düşünsün ki Allah'ın Azameti ve büyüklüğü karşısında ne kıymetli olabilir.
insanın değeri Azameti Huda karşısında bir pire kadar bile olamaz. Yaradılışına baksın, neydi? nasıl meydana geldi Allah C.C. kendisini nasıl yarattı, insan, kendi fakirliğini, aczini, biçareliğini görür ve bilirse Allah'u Teala o zaman onu yükseltir. Ona mertebeler ihsan eder.
Şayet insan kendini bir şey olmuş zannederse o insan yok sayılır, insan kendini adam olmuş olarak görmemeli. Nefsine bu payeyi vermemeli vücudunu ve nefsini yok bilmeli. Her türlü günah, kullara yapılan zulüm ve hakaret hepsi nefsten geliyor. Ne zaman ki insan fakirliğini, aczini, kendinden aşağı bir mahluk olmadığını (nefsani yönden) idrak etse insanda kibir ve azamet kalmaz, işte o zaman Allah'ın emirlerine göre hareket etmeye başlar. Mesela insan 1000 kişilik bir kabilenin içinde tek başına bulunsa, onlara mücadele etmeye (karşı gelmeye)* gücü yeter mi? Tabii ki yetmez. Onlara karşı biçare ve kuvvetsizdir. Zavallıdır. Ve dolayı-sıyle her emirlerine uymak mecburiyetinde kalır. Öyleyse Azameti Hudaya karşıda insanın boynu bükük mahzun olması lazımdır. Kendinden kuvvet ve kudretin olmadığını bilmesi lazımdır. Ve ona göre hareket etmesi, her emre mutlaka uyması lazımdır
KENDİ KENDİMİZE DÜŞÜNME iyi ve kötüyü ayırt edemiyene deli denir. Deli iki türlüdür:
Dünya delisi; Bunlar üstlerini başlarını yırtarlar, abuk sabuk konuşurlar. Lüzumsuz şeyler söylerler, boş işlerle uğraşırlar. Çünkü akıldan yoksundurlar.
Ahiret delisi; Ahiretle ilgili iyi ve kötüyü ayırt edemeyenlerdir. Yüzlerini Allah'a çevirmeyen, Allah'ın hakikat yolunda gitmeyen kimselere denir.
Dünya delisine gülünüyor, alay ediliyor Aklına. işine şaşılıyor.
Ahiret delisi içinde durum aynıdır.
islamlık sadece isimle olmaz. Müslüman ismi almakla hiç kimse islam olamaz Rabbul Alemin insanın niyetine bakar, itikadına bakar. Ameline bakar. Eğer bunlar yoksa isim ne iş görebilir.
insan için imandan daha makbul, daha şerefli, daha kıymetli bir şey yoktur. Çünkü iman, ebedi kurtuluşun anahtarıdır. Allah'ın huzuruna çıkmaya cennete girmeye, insanlara nail olmaya hep iman sebeptir. Öyle ise insan imanını iyi muhafaza etmeli, hırsızlara çaldırmamaya dikkat etmelidir. insan nasıl kıymetli eşyalarını korumakta dikkat ediyorsa, [manini da aynı dikkatle muhafaza etmelidir.
imanını çaldırmamak için Allah'ın Askerleri olan Evliyalardan (Mürşitlerden) yardım istemelidir. Allah'ın evliyaları ile irtibat kurmalı, devamlı onlara yönelmeli (Manevi rabıta) onları çağırmalı, onlara ricada bulunmalıdır. Feryat ve figan etmeliki, Evliyanın ve dolayısı ile Peygamber (S.A.V.) in insandan haberi olmalıdır.