Mehmet_Aydin
New member
- Katılım
- 23 Ara 2006
- Mesajlar
- 16
- Tepkime puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 49
Hakikaten genelde tüm insanlığın, özeldede Müslümanların mevcut vakıasını incelediğimiz takdirde, karşımıza öyle vahim bir tablo çıkıyor ki, aklı olan her insanın dehşete düşmemesi mümkün değil. Özellikle Müslümanlara yapılan onca eza ve cefa karşısında müminlerin bunun müsebiblerine karşı İslami duruşu sergilemeden, Allah (c.c.)’nun mevcut küfür ve fısk kokan vakıamızı değiştireceğini mi zannediyoruz! Vallahi hayır! Bakınız, Allah (c.c.) bu konu ile alakalı ne buyurmaktadır:
Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur. (Rad:11)
Öyle ise bir şeylerin değişmesini istiyor isek, örneğimiz ve önderimiz Muhammed (s.a.v.)’in gittiği yoldan gitmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde istenilen değişimi, yani mevcut küfür hâkimiyetinden kurtulup İslam ile yönetilen Raşidi Hilafet Devletine geçişi elde etmemiz mümkün olamaz.
Bu gereklilik, yani Raşidi Hilafet Devletine olan gereklilik meselesine girmeden önce çok etraflıca mevcut dünya vakıasını irdeleme ve özelliklede vahşi kapitalizmden çok çekmiş olan sadece Müslümanların olmadığına vurgu yapmak istiyorum.
Şuan, yerkürede takriben altı milyar altıyüzyetmişbir milyon (6.671.000.000) insan yaşamaktadır. Buna mukabil her gün oniki milyar (12.000.000.000) insana yetecek miktarda gıda üretilmektedir. Yani her gün değil mevcut insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda gıda üretimi yapılıyor. Bilakis neredeyse iki katını rahatlıkla doyurabilecek miktarda gıda üretilmektedir. Evet, bu iki rakama binaen bir de şu rakamları irdeleyelim. Şuan dünyada açlık sınırına dayanmış olan, yani her an açlıktan ölebilecek olan, 852 milyon insan yaşamaktadır. Bu 852 milyon insandan her yıl ortalama 100 milyon, her gün 273000 ve her dakikada 190 insan hayatını açlık dolayısıyla kaybetmektedir. Bu 100 milyon insanında ortalama 6 milyonu çocukları teşkil etmektedir.
Bu adaletsiz dağıtımın yegâne sebebi İslam şeriatından meydana gelmeyen, beşeri bir mahlûk olan insan ürünü, küfür kanunlarıdır.
Bakınız bu vahşi kapitalizmin bir gereği olarak yeryüzündeki kaynakların %85 sadece yeryüzündeki insanların en zengin %20’sinin elinde bulunmaktadır. Yani insanlığın %80’ni dünya servetlerinin sadece %15’ni paylaşmak zorunda. Buda şu demek oluyor; takriben dünyanın en zengin bir milyar insanı 10,2 milyarın doyabileceği gıda ve servetlere sahip olmaktadır. Yine bunun doğal sonucu olarak mevcut rekabet ve kar endeksli hesaplar gereği sadece Türkiye’de her gün 12 milyon ekmek çöpe atılmaktadır. Ve yine birçok ülkede gıda piyasasını elinde bulunduran firmalar, mallarını mümkün mertebe yüksek fiyatlara pazarlamaya çalışmaktadır. Satamadığı malları da şayet bozulmaya yüz tutuyorsa tonlarca gıda çöpe atılmaktadır, ya da çöpten dahi alınmaması için yakılmaktadır. Yok, bozulmaya yüz tutmuyorsa o malı stok edip uygun zamanda yüksek fiyata satmak amaçlanmaktadır.
İşte tüm bunlar vahşi kapitalizmin isteği ve bilgisi dahilinde yapılmaktadır. Ve bu yapılırken gerektiğinde kendi halklarına da rahatlıkla yapılmaktadır. Bakınız Avrupa ülkesi olan Avusturya’da halkın %13’nü teşkil eden bir milyon insan açlık sınırında yaşamaktadır, yani her on Avusturyalının biri açlık sınırında yaşamaktadır.
Özellikle dünya sömürüsünü elinde bulunduran Amerika’nın bakınız kendi halkına yapmış olduğu şu muameleye: Dünyada süper güç olarak bilinen Amerika, gerçektende dünyanın birçok yeraltı kaynaklarını öyle veya böyle sömürmektedir ve buna mukabil yapmış olduğu illegal karlı alış verişten dolayı zengin ve refah seviyesi çok yüksek seviyelerde olduğu zannedilebilir. Velâkin özellikle Amerika’da bu böyle değildir. 2000 yılında Amerikan halkının sadece %1 halkın %40’ına mukabil daha fazla kazandığı düşünülecek olursa, kapitalist ülkelerindeki adalet kavramının ‘a’ sının bile mevcut olmadığını söylemek herhalde hiçte öyle zor olmayacak. Yine resmi rakamlara göre 2002 yılında Amerika’da 35 milyon insanın açlık sınırında yaşamakta oluğu söylenmektedir. Bu Amerikan halkının %12’sine tekabül etmektedir. Urban İnstitute adlı bir kuruluş Amerika’da her yıl ortalama 3,5 milyon insanın sokakta yaşamak zorunda olduğunu bildirmektedir. 3,5 milyon insandan yaklaşık 1,35 milyonu çocuk olduğu da söylenmektedir. Şuan Amerikan halkının %16,2 yani 39,2 milyonu (hasta olduğunda parası yok ise) sokağa atılmaktadır. Yani 39,2 milyon insanın hastalık güvencesi yok. 2001’de Amerika’da yaşayan halkın 195 milyonu beyaz ırk iken, 36 milyonu da siyah ırk olarak yaşamakta. Bu ırksal farkı zikretmemin sebebi; 200 yıldır köleleştirilen siyah ırkın durumu şuan itibarı ile köleleştirilmenin kaldırılmış olmasına rağmen, halen beyaz ırkın siyah ırka tahakküm ettiğini ve onları dışladığını, onlara karşı katı ırkçılık yapıldığından dolayı, bu rakamsal ayrımdan yola çıkarak bir kaç örnek daha vermek istiyorum:
Amerika’da en fakir beyaz ırk ailesi yılda 20212 $ kazanır iken, en fakir siyah ırk ailesi ise neredeyse bunun yarısını kazanmaktadır 10624 $. Beyaz ırk toplumunun 8%’i fakir iken siyah ırk toplumunun 23%’i fakir. (kaynak: Bureau of Justice, U.S. Census, Children Defense Fund).
Zina olaylarına gelecek olursak; insanlığın yüzkarası olan zaniler mevcut küfür toplumlarda adeta teşvik edilmektedir. Tabi ki Şer’i açıdan nitelendirecek olduğumuzda Türkiye’de neredeyse çoğunluğun zina yaptığı söylenebilir. Fakat tecavüz hadisesi dünyada gayet yaygın ve sadece Almanya’da yılda resmi rakamlara göre 7000 kız veya kadın tecavüze maruz kalıyor. Gayri resmi rakamların tabiî ki bunun çok üstünde olduğu bilinmektedir.
Bakınız 19 Kasımda Cnn’de yayınlanan şu tüyler ürperten makaleye:
Brezilya'da 300 bin kız çocuğu ensest kurbanı
Brezilya'da yılda yaklaşık 300 bin kız çocuğu ensest* ilişki kurbanı. 3'te 1'inin 6 yaşın altında olduğu bu kızlardan 100 bini ise intihar girişiminde bulunuyor. Açıklama, Brezilya Aile Hukuku Enstitüsü adlı sivil toplum kuruluşu örgütünden geldi. Başkent Brasilia'da dün sona eren yıllık kongreden sonra yapılan açıklamada, bu kızlardan 100 bininin intihar girişiminde bulunduğunu belirtti. Yetkililer, ensest vakalarının 3'te 1'inde kurbanların 6 yaşın altında olduğu ve bu vakaların yüzde 90'ında 'cinsel tacizi yapanın aileden biri, kurbanın sevdiği veya saygı duyduğu bir kişi' olduğuna dikkat çekildi. Bu vakalarda yüzde 69.6'sının kurbanın biyolojik babası, yüzde 29.8'inin ise annesinin arkadaşı olduğu belirtildi. 18 yaş altındaki her 4 kızdan 1'inin de cinsel taciz kurbanı olduğu ifade edildi. Sivil toplum örgütü, erkek çocukların maruz kaldığı cinsel taciz vakalarının saptanmasının daha güç olduğunu, ancak her 10 çocuktan 1'inin cinsel tacize uğradığı tahmininde bulundu. Yetkililer, bütün bu istatistiklerin ailelerin sessizliğini bozmalarında çekilen güçlük nedeniyle 'tahminlerin altında' olduğunu belirtti.
İslam bu problemi kökünden kazıyıp, bunun bütün önlemlerini almaktadır. İslam Devleti Raşidi Hilafet zinaya sebep olabilecek tüm vesile ve imkanları yasaklayacaktır. Evlenme çağına gelen tüm erkek ve kız çocuklarını evlenmelerini sağlayacaktır. Tüm İslam toplumunun fertlerine de iman ve takva elbisesini giydirdikten sonra evli olmayan zanilere 100 sopa had cezası, evli olanlara da recm yani ölesiye kadar taşlanması cezasını verecek. Ve böylelikle (İslam tarihinde olduğu gibi) zina hadisesini ve zinaya giden yolların sebep ortadan kaldırmış olacaktır.
Özellikle batı ülkelerinde intihar hadisesi oldukça yüksek ve düşündürücüdür. Düşündürücü oluşunun sebebi şu şekilde izah edilebilir. Bir çok insanın refah ve huzur için yegane unsurların, dünya malı ve makamı olduğu zannedilir. Hâlbuki batı ülkelerinde refah seviyesi çok yüksek olan veya mevki makam sahibi olan o kadar çok insan intihara teşebbüs ediyor ki, işte bu refah ve huzurun bunlarla mümkün olmayacağının çok önemli bir akli kanıtıdır. Yalnız Almanya’da yılda ortalama 120.000 kişi intihara teşebbüs ediyor, lakin yalnız eceli gelmiş olan ortalama 12.000 kişi intiharın sonucu olarak ölmektedir. Ölenlerin sayısı Almanya genelinde araba kazası sonucu ölenlerin sayısından iki kat daha fazla.
Devami Geliyor!!
Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur. (Rad:11)
Öyle ise bir şeylerin değişmesini istiyor isek, örneğimiz ve önderimiz Muhammed (s.a.v.)’in gittiği yoldan gitmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde istenilen değişimi, yani mevcut küfür hâkimiyetinden kurtulup İslam ile yönetilen Raşidi Hilafet Devletine geçişi elde etmemiz mümkün olamaz.
Bu gereklilik, yani Raşidi Hilafet Devletine olan gereklilik meselesine girmeden önce çok etraflıca mevcut dünya vakıasını irdeleme ve özelliklede vahşi kapitalizmden çok çekmiş olan sadece Müslümanların olmadığına vurgu yapmak istiyorum.
Şuan, yerkürede takriben altı milyar altıyüzyetmişbir milyon (6.671.000.000) insan yaşamaktadır. Buna mukabil her gün oniki milyar (12.000.000.000) insana yetecek miktarda gıda üretilmektedir. Yani her gün değil mevcut insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda gıda üretimi yapılıyor. Bilakis neredeyse iki katını rahatlıkla doyurabilecek miktarda gıda üretilmektedir. Evet, bu iki rakama binaen bir de şu rakamları irdeleyelim. Şuan dünyada açlık sınırına dayanmış olan, yani her an açlıktan ölebilecek olan, 852 milyon insan yaşamaktadır. Bu 852 milyon insandan her yıl ortalama 100 milyon, her gün 273000 ve her dakikada 190 insan hayatını açlık dolayısıyla kaybetmektedir. Bu 100 milyon insanında ortalama 6 milyonu çocukları teşkil etmektedir.
Bu adaletsiz dağıtımın yegâne sebebi İslam şeriatından meydana gelmeyen, beşeri bir mahlûk olan insan ürünü, küfür kanunlarıdır.
Bakınız bu vahşi kapitalizmin bir gereği olarak yeryüzündeki kaynakların %85 sadece yeryüzündeki insanların en zengin %20’sinin elinde bulunmaktadır. Yani insanlığın %80’ni dünya servetlerinin sadece %15’ni paylaşmak zorunda. Buda şu demek oluyor; takriben dünyanın en zengin bir milyar insanı 10,2 milyarın doyabileceği gıda ve servetlere sahip olmaktadır. Yine bunun doğal sonucu olarak mevcut rekabet ve kar endeksli hesaplar gereği sadece Türkiye’de her gün 12 milyon ekmek çöpe atılmaktadır. Ve yine birçok ülkede gıda piyasasını elinde bulunduran firmalar, mallarını mümkün mertebe yüksek fiyatlara pazarlamaya çalışmaktadır. Satamadığı malları da şayet bozulmaya yüz tutuyorsa tonlarca gıda çöpe atılmaktadır, ya da çöpten dahi alınmaması için yakılmaktadır. Yok, bozulmaya yüz tutmuyorsa o malı stok edip uygun zamanda yüksek fiyata satmak amaçlanmaktadır.
İşte tüm bunlar vahşi kapitalizmin isteği ve bilgisi dahilinde yapılmaktadır. Ve bu yapılırken gerektiğinde kendi halklarına da rahatlıkla yapılmaktadır. Bakınız Avrupa ülkesi olan Avusturya’da halkın %13’nü teşkil eden bir milyon insan açlık sınırında yaşamaktadır, yani her on Avusturyalının biri açlık sınırında yaşamaktadır.
Özellikle dünya sömürüsünü elinde bulunduran Amerika’nın bakınız kendi halkına yapmış olduğu şu muameleye: Dünyada süper güç olarak bilinen Amerika, gerçektende dünyanın birçok yeraltı kaynaklarını öyle veya böyle sömürmektedir ve buna mukabil yapmış olduğu illegal karlı alış verişten dolayı zengin ve refah seviyesi çok yüksek seviyelerde olduğu zannedilebilir. Velâkin özellikle Amerika’da bu böyle değildir. 2000 yılında Amerikan halkının sadece %1 halkın %40’ına mukabil daha fazla kazandığı düşünülecek olursa, kapitalist ülkelerindeki adalet kavramının ‘a’ sının bile mevcut olmadığını söylemek herhalde hiçte öyle zor olmayacak. Yine resmi rakamlara göre 2002 yılında Amerika’da 35 milyon insanın açlık sınırında yaşamakta oluğu söylenmektedir. Bu Amerikan halkının %12’sine tekabül etmektedir. Urban İnstitute adlı bir kuruluş Amerika’da her yıl ortalama 3,5 milyon insanın sokakta yaşamak zorunda olduğunu bildirmektedir. 3,5 milyon insandan yaklaşık 1,35 milyonu çocuk olduğu da söylenmektedir. Şuan Amerikan halkının %16,2 yani 39,2 milyonu (hasta olduğunda parası yok ise) sokağa atılmaktadır. Yani 39,2 milyon insanın hastalık güvencesi yok. 2001’de Amerika’da yaşayan halkın 195 milyonu beyaz ırk iken, 36 milyonu da siyah ırk olarak yaşamakta. Bu ırksal farkı zikretmemin sebebi; 200 yıldır köleleştirilen siyah ırkın durumu şuan itibarı ile köleleştirilmenin kaldırılmış olmasına rağmen, halen beyaz ırkın siyah ırka tahakküm ettiğini ve onları dışladığını, onlara karşı katı ırkçılık yapıldığından dolayı, bu rakamsal ayrımdan yola çıkarak bir kaç örnek daha vermek istiyorum:
Amerika’da en fakir beyaz ırk ailesi yılda 20212 $ kazanır iken, en fakir siyah ırk ailesi ise neredeyse bunun yarısını kazanmaktadır 10624 $. Beyaz ırk toplumunun 8%’i fakir iken siyah ırk toplumunun 23%’i fakir. (kaynak: Bureau of Justice, U.S. Census, Children Defense Fund).
Zina olaylarına gelecek olursak; insanlığın yüzkarası olan zaniler mevcut küfür toplumlarda adeta teşvik edilmektedir. Tabi ki Şer’i açıdan nitelendirecek olduğumuzda Türkiye’de neredeyse çoğunluğun zina yaptığı söylenebilir. Fakat tecavüz hadisesi dünyada gayet yaygın ve sadece Almanya’da yılda resmi rakamlara göre 7000 kız veya kadın tecavüze maruz kalıyor. Gayri resmi rakamların tabiî ki bunun çok üstünde olduğu bilinmektedir.
Bakınız 19 Kasımda Cnn’de yayınlanan şu tüyler ürperten makaleye:
Brezilya'da 300 bin kız çocuğu ensest kurbanı
Brezilya'da yılda yaklaşık 300 bin kız çocuğu ensest* ilişki kurbanı. 3'te 1'inin 6 yaşın altında olduğu bu kızlardan 100 bini ise intihar girişiminde bulunuyor. Açıklama, Brezilya Aile Hukuku Enstitüsü adlı sivil toplum kuruluşu örgütünden geldi. Başkent Brasilia'da dün sona eren yıllık kongreden sonra yapılan açıklamada, bu kızlardan 100 bininin intihar girişiminde bulunduğunu belirtti. Yetkililer, ensest vakalarının 3'te 1'inde kurbanların 6 yaşın altında olduğu ve bu vakaların yüzde 90'ında 'cinsel tacizi yapanın aileden biri, kurbanın sevdiği veya saygı duyduğu bir kişi' olduğuna dikkat çekildi. Bu vakalarda yüzde 69.6'sının kurbanın biyolojik babası, yüzde 29.8'inin ise annesinin arkadaşı olduğu belirtildi. 18 yaş altındaki her 4 kızdan 1'inin de cinsel taciz kurbanı olduğu ifade edildi. Sivil toplum örgütü, erkek çocukların maruz kaldığı cinsel taciz vakalarının saptanmasının daha güç olduğunu, ancak her 10 çocuktan 1'inin cinsel tacize uğradığı tahmininde bulundu. Yetkililer, bütün bu istatistiklerin ailelerin sessizliğini bozmalarında çekilen güçlük nedeniyle 'tahminlerin altında' olduğunu belirtti.
İslam bu problemi kökünden kazıyıp, bunun bütün önlemlerini almaktadır. İslam Devleti Raşidi Hilafet zinaya sebep olabilecek tüm vesile ve imkanları yasaklayacaktır. Evlenme çağına gelen tüm erkek ve kız çocuklarını evlenmelerini sağlayacaktır. Tüm İslam toplumunun fertlerine de iman ve takva elbisesini giydirdikten sonra evli olmayan zanilere 100 sopa had cezası, evli olanlara da recm yani ölesiye kadar taşlanması cezasını verecek. Ve böylelikle (İslam tarihinde olduğu gibi) zina hadisesini ve zinaya giden yolların sebep ortadan kaldırmış olacaktır.
Özellikle batı ülkelerinde intihar hadisesi oldukça yüksek ve düşündürücüdür. Düşündürücü oluşunun sebebi şu şekilde izah edilebilir. Bir çok insanın refah ve huzur için yegane unsurların, dünya malı ve makamı olduğu zannedilir. Hâlbuki batı ülkelerinde refah seviyesi çok yüksek olan veya mevki makam sahibi olan o kadar çok insan intihara teşebbüs ediyor ki, işte bu refah ve huzurun bunlarla mümkün olmayacağının çok önemli bir akli kanıtıdır. Yalnız Almanya’da yılda ortalama 120.000 kişi intihara teşebbüs ediyor, lakin yalnız eceli gelmiş olan ortalama 12.000 kişi intiharın sonucu olarak ölmektedir. Ölenlerin sayısı Almanya genelinde araba kazası sonucu ölenlerin sayısından iki kat daha fazla.
Devami Geliyor!!