nicksizadam
New member
Allahû Tealâ'ya sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha Yüce Rabbimiz bizleri bir zikir sohbetinde, bir dîni sohbette bir araya getirdi. Dînimize giren hurafelerden bahsediyorduk. İşte hurafelerden birisi de "Dînde zorlama vardır." ifadesidir.
Sevgili kardeşlerim, dîn Allah ile olan ilişkilerin esas yolunu çizdiği bir dizaynı içerir. Biz insanlar diğer insanlarla ve Allah'la ilişki içersindeyiz. Allah ile kul arasındaki ilişiklerde hiç kimsenin zorlanması söz konusu olamaz. Örneğin namaz kılmak, Allah ile kul arasındaki bir ilişkiyi ifade eder.
Allah'ın emri, Allah'a ibadet etmektir. Allah'ın emri, Allah'a kul olmaktır. İbadet etmek de kul olmak da aynı kökten geldiği için; insanlar asırlar boyunca bu iki kelimeyi hep birbirine karıştırmışlardır. Dolayısıyla ibadet etmekle abd olmayı aynı şey olarak kabul edenler ortaya çıkmıştır. Zariyat Suresinin 56. âyet-i kerimesini “İnsanlar dünyaya ibadet etsin diye gelirler.” şeklinde yorumlayanlar olmuştur. Allahû Tealâ Zariyat-56'da şöyle buyuruyor:
51/ZARİYAT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Biz, insanları ve cinleri başka bir şey için değil; Bize, kul olsunlar diye yarattık.
"Biz insanları ve cinleri başka bir şey için yaratmadık. Sadece kul olsunlar diye yarattık." diyor.
“li ya'budûn: Sadece Allah'a kul olsunlar diye.” buyuruyor.
İbadet, kulluğun mutlak gerekli olan şartlarını içerir. Tamam, ama bir insan Allah'a ulaşmayı dilemedikçe ibadetin bütününü yapsa, 80 yaşında ölen bir insan hayatının 65 yılında İslâm'ın 5 şartının 5’ini de gerçekleştirse; o kişinin kurtuluşu mümkün değildir. O kişi sadece ibadet etmiştir ama abd olamamıştır, Allah'a kul olamamıştır.
Öyleyse taguta kul olmaktan kurtulmak ve Allah'a kul olmak ne zaman başlıyor? Allah'a ulaşmayı dilediğiniz zaman başlıyor. Ondan evvel insanoğlu tagutun kuludur. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:
39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
Allahû Tealâ sahâbe için şöyle söylüyor: “Onlar taguta kul olmaktan içtinap ettiler, kaçındılar. Kendilerini kurtardılar.”
Nasıl kurtardılar? Allah'a ulaşmayı dilediler, Allah'a yöneldiler ve taguta kul olmaktan kurtuldular.
Allahû Tealâ "ibâdi: kullarım” ifadesini kullanarak “Ve Allah'a kul oldular. Kullarımı müjdele.” diyor.
“Ya’budû” kul olma fiili "a’budû" kul demektir. Öyleyse ya'budû kelimesinin başlangıçtaki y'si fiildir, kul olmak fiili. "en ya' budûhâ" mastar şeklidir. Burada kul kelimesi "a'bud" kelimesiyle ifade ediliyor. "ibâdî" kullarım oluyor.
Zariyat Suresinin 56. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ'nın kullandığı ifade neydi? Allahû Tealâ “Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn: Biz insanları ve cinleri başka bir şey için yaratmadık. Sadece bize kul olsunlar diye yarattık." diyordu. Öyleyse Allah'a kul olmak bir müessesedir.
Sadece Allah'a kul olabilenler kurtuluşa ulaşır. Hiç kimse başka bir kimseyi Allah'a inansın diye, Allah'a ibadet etsin diye, Allah'a kul olsun diye zorlayamaz. Bu, Allah'la kul arasındaki bir ilişkidir. Allahû Tealâ başka hiç kimsenin müdahalesine müsaade etmez. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e de diyor ki: "Sen hiç kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Biz erdiririz. Hidayete erdirmek Bizim üzerimize vazifedir.”
Sevgili kardeşlerim, dîn Allah ile olan ilişkilerin esas yolunu çizdiği bir dizaynı içerir. Biz insanlar diğer insanlarla ve Allah'la ilişki içersindeyiz. Allah ile kul arasındaki ilişiklerde hiç kimsenin zorlanması söz konusu olamaz. Örneğin namaz kılmak, Allah ile kul arasındaki bir ilişkiyi ifade eder.
Allah'ın emri, Allah'a ibadet etmektir. Allah'ın emri, Allah'a kul olmaktır. İbadet etmek de kul olmak da aynı kökten geldiği için; insanlar asırlar boyunca bu iki kelimeyi hep birbirine karıştırmışlardır. Dolayısıyla ibadet etmekle abd olmayı aynı şey olarak kabul edenler ortaya çıkmıştır. Zariyat Suresinin 56. âyet-i kerimesini “İnsanlar dünyaya ibadet etsin diye gelirler.” şeklinde yorumlayanlar olmuştur. Allahû Tealâ Zariyat-56'da şöyle buyuruyor:
51/ZARİYAT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Biz, insanları ve cinleri başka bir şey için değil; Bize, kul olsunlar diye yarattık.
"Biz insanları ve cinleri başka bir şey için yaratmadık. Sadece kul olsunlar diye yarattık." diyor.
“li ya'budûn: Sadece Allah'a kul olsunlar diye.” buyuruyor.
İbadet, kulluğun mutlak gerekli olan şartlarını içerir. Tamam, ama bir insan Allah'a ulaşmayı dilemedikçe ibadetin bütününü yapsa, 80 yaşında ölen bir insan hayatının 65 yılında İslâm'ın 5 şartının 5’ini de gerçekleştirse; o kişinin kurtuluşu mümkün değildir. O kişi sadece ibadet etmiştir ama abd olamamıştır, Allah'a kul olamamıştır.
Öyleyse taguta kul olmaktan kurtulmak ve Allah'a kul olmak ne zaman başlıyor? Allah'a ulaşmayı dilediğiniz zaman başlıyor. Ondan evvel insanoğlu tagutun kuludur. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:
39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
Allahû Tealâ sahâbe için şöyle söylüyor: “Onlar taguta kul olmaktan içtinap ettiler, kaçındılar. Kendilerini kurtardılar.”
Nasıl kurtardılar? Allah'a ulaşmayı dilediler, Allah'a yöneldiler ve taguta kul olmaktan kurtuldular.
Allahû Tealâ "ibâdi: kullarım” ifadesini kullanarak “Ve Allah'a kul oldular. Kullarımı müjdele.” diyor.
“Ya’budû” kul olma fiili "a’budû" kul demektir. Öyleyse ya'budû kelimesinin başlangıçtaki y'si fiildir, kul olmak fiili. "en ya' budûhâ" mastar şeklidir. Burada kul kelimesi "a'bud" kelimesiyle ifade ediliyor. "ibâdî" kullarım oluyor.
Zariyat Suresinin 56. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ'nın kullandığı ifade neydi? Allahû Tealâ “Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn: Biz insanları ve cinleri başka bir şey için yaratmadık. Sadece bize kul olsunlar diye yarattık." diyordu. Öyleyse Allah'a kul olmak bir müessesedir.
Sadece Allah'a kul olabilenler kurtuluşa ulaşır. Hiç kimse başka bir kimseyi Allah'a inansın diye, Allah'a ibadet etsin diye, Allah'a kul olsun diye zorlayamaz. Bu, Allah'la kul arasındaki bir ilişkidir. Allahû Tealâ başka hiç kimsenin müdahalesine müsaade etmez. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e de diyor ki: "Sen hiç kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Biz erdiririz. Hidayete erdirmek Bizim üzerimize vazifedir.”