Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

dil de arınma

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
DİLDE ARINMA
DİLİN AFETLERİ
Dil; insanoğlunun iletişimi için gerekli olan en önemli unsurlardan biridir.

İnsan,dili sayesinde dünyasını ve ahiretini yönlendirir. Şöyle ki, dili ile kendisini meleklerden bile üstün duruma getirebileceği gibi, aşağılardan daha aşağılara da indirebilir. Konuşmalar, mahlukatın en üstünü olan insana yakışır ise, mertebesini Hakk'ın tecelliyatı olan İnsan-ı Kamil seviyesine çıkarır ki, bu durumda zaten düşünen Hakk olduğu kadar,söyleyen de Hakk'dır. Artık o dilde söylenen de sadece Hakk'dır.

Zaten Hakk yolu yolcusuna da Hakk'dan başka söz yakışmaz.

Ancak bunun tam tersi olarak hayvanî nefsin tezahürü olan dil de, akıl almaz ölçüde afetlere maruz kalacaktır.Bu durumda da o beşer'i mahlukat bütün güzelliklerin evi olan gönlünü örtecek ve artık dili, nefsinin adeta aynası durumuna gelecektir.

İşte dilin bu afetlerden arındırılması için, yıllar yılı tasavvuf mekteplerinde müridlerin dilde arınmaları için çaba harcanmış ve eğitimin ilk mertebesi olarak da bu arınma gösterilmiştir.

Bu konuda Kur'anı-Kerim'de;

KAF SURESİ/18: İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözeten yazmaya hazır bir melek bulunmasın

Kutsal kitabımızda da bahsedildiği gibi, ağzımızdan çıkan her sözün kayıt altına alındığını bizler genellikle unuturuz ve işte tekâmülümüzü etkileyecek en büyük hataları da böylece yaparız. "Söyledim oldu" gibi kolaycı bir prensibin, şuurlu, idrakli konuşmamanın, nefse hizmet eden bir dilin bilincine varabildiğimiz ölçüde tekamül edebiliriz.Çünkü bilinmelidir ki, insan imânı ölçüsünde konuşur. Eğer imânı zayıfsa dünyasaldır, haddi aşar, konuşmalarda gıybet, küfür, kibir v.s gibi unsurlar ön plâna çıkar. Ama eğer imânı güçlüyse, konuşacak yeri, zamanı, konuyu imânının tecellisi olarak tespit eder.

Burada unutulmaması gereken en önemli konu ise, insanın kalbinin ve dilinin imân bağı ile Allah'a bağlı olmasıdır. Aksi ise küfr'dür.

Peygamberimize sormuşlar;hangi amel daha hayırlıdır diye..Herşeyi özetleyen bir cümle buyuruyor efendimiz:

"Dili muhafaza etmek!!"

Nedir bu dili muhafaza etmek, maddeler halinde inceleyelim..

1. BEDDUA .

Beddua, adından da anlaşılacağı gibi kötü dua etmektir. Kişi veya kişilere yapılan kötü dua, insanı şirk batağına sürükler. Düşünüldüğünde görülecektir ki, beddua ederken kişi yada kişiler hakkında bu hüküm verilmiş ve bu hükmün uygulayıcısı olarak da Yüce Yaradan seçilmiştir. Oysa bizler yaradılmış aciz kullar olarak, kişi yada kişiler hakkında onların mahvolması, kahredilmesi, canının alınması, yada akla gelebilecek her türlü belâlara uğratılması konusunda aslâ hüküm verici değiliz. Bahsedilen konularda hüküm yalnız ve yalnız Allah'a aittir. İnanan bir kişi olarak buna kayıtsız şartsız teslim olmak zorundayız.

Oysa, beddua eden kişi, konunun bâtınına bakıldığında, kendisini Allah yerine koymuş ve muhatabının cezalandırılması gerektiğine karar vermiş, bununla da kalmayarak verdiği cezanın uygulayıcısı yani celladı olarak da kendisini yaradan Rabb'ini tayin etmiştir.

Dolayısıyla beddua, görünen anlamıyla kötü dua olarak kalmaz, batını anlamıyla da, Cenab-ı Hakk'ın asla affetmediği şirk batağına insanları sürükler.

Özetle beddua; insanları şirke götüren tek duadır.

2. KÜFR

Küfr; lûgat anlamıyla örtmek demektir. Kalbi örtmek anlamıyla da anılır. Aslında kalbe ait bir sıfat olmasına karşın, dünyasal anlamda dilde tecelli ettiği için dil bahsinde ele alınmıştır.

Hakk'ı inkar edene ve varlığını örtüp gizleyene de KÂFİR denir. Aynı kökten gelir. Kafirliğin alenî sıfatı ise Küfr'dür.

Küfr; iki ayrı manâda ve iki ayrı başlık altında incelenebilir.



a) Allah'a karşı küfr :Tamamen gönülden kaynaklanır. Gönlünü kapatan örten anlamındadır. Maneviyatı temsil eder.Allah'ın emir ve yasakları hilâfında davranmak ve bu emir ve yasaklara muhalif olmayı savunmakdır. Allah'a şer hükümler koşmak, Allah'lık taslamak v.s gibi örnekler Allah'a karşı küfr'ü anlatır.



b) Kul'a karşı küfr :Gönlün örtülü olmasının sonucunun dile aksetmiş halidir. Dilde söylenen kötü sözlerdir. Dünyasaldır ve pek çok örnekleri herkes tarafından bilinir.



3. YALAN .

Küfr, nasıl manevî anlamı ile kalbe ait ulvî duyguları örtmek anlamına geliyorsa, yalan da manâ olarak gerçekleri örtmek, kapamak anlamında kullanılmaktadır.Bir başka deyişle yalan, doğru ve gerçek olan herşeyin zıt anlamı olarak kabul edilir.
 
Z

zeynep_hearty

Guest
saygıdeğer Berfut 1. kısımda ifade ettiğiniz beddua olayını ben tümüyle kavramış değilim konuyu daha detaya indirirseniz ve kaynakla yaparsanız sevinirim ..örneğin bugün israilin veya abd nin zulumleri ortadadır zulum altında olan mazlumlar rabbim onların belasını versin ve kahruperişan etsin dediğinde bu beddua olmuyormu? o vakit kişi şirk mi işlemiş oluyor veya bu örneği bireyler arasında düşünebiliriz...rabbim razı olsun selam ve dua ile...
 

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
Kardeşim dikkatli okursan anlarsın beddua hiç bir zaman tastik edilmeyen bir dil ayıbı rabbim bunu şirk görüyorum diyor kaynak istiyorsun aşkın sahibi MEVLANA kaynagı. İnsanmı hukmeden yoksa rabbimmi Rabbim insana hukum verse idi duşüne biliyormusun dunyanın halini diyorsun zulüme karsı beddua kotülüge karsılık kötülükmü ben asıl sana anlam veremedi
m bu konuda selametle kardeşim.........

zeynep kardeşim
 
Z

zeynep_hearty

Guest
anlam veremediğiniz konu nedir anlamayıp masumhane bir şekilde sormuş olmammı?kaldıki yazımda zerre art niyet yok böyle bişeyi değil kaleme almak düşünmedim bile..gerçekten böyle bir durumda beddua etmek yine şirkmi oluyor sadece bunu merak etmiştim sanıyorum kendi araştırmam daha iyi olucak..tekrar herneyselerle rabbim razı olsun ....selam ve dua ile...
 
A

abdirabbih

Guest
Ya Hayır Söyle Yada Sus !!!

Ya Hayır Söyle Yada Sus !!!

DİLİ MUHAFAZA ETMEK … !



ALLAH (c.c.) insanları ruh ve beden kabiliyetleri bakımından, canlıların en mükemmeli kılmıştır. Bir ayrıcalık olarak da insana; düşünme ve konuşma yeteneği vermiş ve düşündüklerini ifade edebilmesi için de, ona özel bir organ olan DİL bahşetmiştir.

CENAB-I HAKK, insan için dilin büyük bir nimet olduğuna, “Biz ona bir dil ve iki dudak vermedik mi?” [1] mealindeki ayetinde işaret etmektedir.

Dil ile söylediğimiz her sözün, melekler tarafından kaydedilmekte olduğuna da şöyle işaret edilmektedir: “İnsan, hiç bir söz söylemez ki, onun yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek Bulunmasın.” [2]

Ayrıca Kur’an-ı Kerîm’de, dilimizin kıyamet günü lehimizde veya aleyhimizde şahitlik yapacağı da vurgulanmaktadır. [3]

Dil, bir anahtar gibidir. Hayrın da, şerrin de kapısını açabilir. Bu nedenle ağzımızdan çıkacak sözlere dikkat etmeli, AKLIN ve İMAN’ın terazisinde tarttıktan sonra söylemeliyiz. Düşünmeden söylediğimiz sözlerin, bazen kırgınlıklara, dargınlıklara, kavgalara, hatta çeşitli olumsuzluklara kapı açabileceğini ve insanî ilişkilerin bozulmasına sebep olabileceğini unutmamalıyız.

O halde sözlerin en güzelini söylemeli, yeri ve sırası gelmeden her akla geleni konuşmamalıyız. Yüce RABBİMİZ bu konuda meâlen şöyle buyurmaktadır: “Kullarıma söyle, en güzel olan sözü söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” [4]

ALLAH Âzze ve Celle, Nahl Sûresinin 125. âyetinde, insanları hikmetli ve güzel sözlerle dine davet etmemizi emretmiş ve tatlı dilin ne kadar önemli olduğunu belirtmiştir. [5]

Ayrıca salih amellerle birlikte güzel sözlerin, O (c.c.)’nun yüce huzuruna ulaşacağını bildirmekte [6] ve dilleriyle insanları incitenleri de yermektedir. [7]

Peygamberimiz (S.A.V.), insanı günaha en çok sevk eden organın dil olduğuna dikkat çekmiş ve ALLAH (c.c.) katında en değerli Müslümanın, eliyle ve diliyle başkalarına zarar vermeyen kişi olduğunu açıklamıştır.

Ashabından biri, “Ya Rasulallah ! Bana, titizlikle sarılmam gereken bir tavsiyede bulunur musunuz ?” dedi. Peygamberimiz de: “Rabbim ALLAH’tır de ve istikamet üzere ol” buyurdu.

Sahabi “Günah işleme bakımından benim en çok dikkat etmem gereken şey nedir ?” diye sorduğunda ise, Efendimiz (S.A.V.) eliyle dilini göstererek, “Budur” [8] demiştir.

Doğru ve güzel söz söylemeyi, dinimiz sadaka saymış ve bu tür sözlerin ALLAH katında sevap kazanmamıza vesile olacağını bildirmiştir.

Bunun için bir Müslümanın tatlı dilli, güler yüzlü, şirin sözlü olması ve kimseyi incitmemesi gerekir. Ona yakışan budur. İftira, yalan, anlamadan dinlemeden kırıcı sözler söyleme, insanlara sözleri ile baskı uygulama, gıybet, söz gezdirme, ara bozma, insanları birbirine düşürme gibi dinimizin haram kıldığı sözleri söylemekten ve dinlemekten kesinlikle kaçınmalı ve meâlini sunacağım şu Âyet-i Kerîme ve Hadis-i Şerif ile hep hatırımızda tutmalıyız;

Rahman’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) ‘Selâm’ derler (ve oradan geçer giderler). Onlar, yalan yere şahitlik etmezler ! Boş ve kötü sözlerle karşılaştıklarında vakar ile oradan ayrılırlar.” [9]

Resulullah (S.A.V.) buyurdular ki: "Allah`a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun." [10]

[1] Beled, 90/9
[2] Kâf, 50/17
[3] Nur, 24/25
[4] İsrâ, 17/53
[5] Nahl, 6/125.
[6] Fatır 35/10
[7] Ahzab, 33/19; Hümeze, 1-2.
[8] Riyazu’s-Salihin,s.534, H.No.524
[9] Furkan 25/63 ve 72.
[10] Kütübü Sitte Hadis No: 5910

Selam ve Dualarımızla…


alıntıdır............
 
Üst Alt