Abdullah b. Revâha (r.a.), İslâm’a girişiyle birlikte, Peygamberimiz’in (s.a.s.) şairi olma payesine yücelmişti. Müşriklerin Efendimiz’e (s.a.s.) şiir ile saldırdıkları anda o, kılıç gibi tesirli ifadeleriyle onları sindirirken önemli bir vazifeyi yerine getiriyordu.
Şiirin, müşrik şairler tarafından şöhret, ırkçılık, gurur, hiciv ve başka bayağı maksatlar yanında Peygamberimiz’e (s.a.s.) saldırı için de kullanıldığı bir dönemde Yüce Allah müşrik şairler hakkında “Şairler var ya, bunların peşine de sapkınlarla çapkınlar düşer! Görmez misin onlar her vadide sözcüklerin, hayallerin peşinde dolaşır ve yapmayacakları şeyleri söylerler.” (Şuarâ, 26/224-226) âyetini inzal ile, söz konusu şairlerin kötü karakterlerini ortaya koymuştu. Bu âyet aynı zamanda, müşriklerin Kur’ân hakkında “şiirdir” diyerek Efendimiz’e (s.a.s.) saldırıda bulunmalarına karşı bir cevap idi de. Zira nihâyetsiz parlak ve en yüksek hakikatler güneşi olan Kur’ân-ı Hakîm’i bahsi geçen şairlerin sözleri ile kıyaslamak, güneş ile mum ışığını kıyas etmek gibidir. Abdullah b. Revâha, Hassan b. Sabit, Ka’b b. Malik, Ka’b b. Züheyr gibi Müslüman şairler, kendilerinin de bu âyette kötü sıfatları belirtilenler arasında olduklarını zannederek çok üzülüyorlardı. Ağlayarak Allah Resûlü’ne (s.a.s.) gelip durumu arz ettiler. Efendimiz (s.a.s.) de onlara söz konusu âyetin devamındaki, “Ancak iman edip, güzel ve makbul işler yapanlar, Allah’ı çok zikredip ananlar ve zulme mâruz kaldıktan sonra haklarını savunanlar müstesna. Zalimler de nasıl bir kötü akıbete yuvarlanacaklarını yakında bilecekler.” (Şuarâ, 26/227) âyetini okuyarak, kendilerinin âyetteki kötülenen insanlardan olmadıklarını belirttiler. (Yazır, “Şuara 227’nin tefsirinde”.)
Bu âyet, Abdullah b. Revaha (r.a.) ve arkadaşları için bir teselli kaynağı olmuştu. O, bundan sonra, Allah Resûlü’ne (s.a.s.) müşriklerin şiirle yaptıkları saldırılara aynı şekilde cevap vermiştir.
Efendimiz’e (s.a.s.) ait yüce hakikatleri de dile getiren Hz. Abdullah, bir şiirinde şöyle demiştir:
Fecrin aydınlığı gibi bir Kitap getirdi Resûlüllah
bize,
Hakkı görmez kör bir toplum iken erdirdi bizleri
hidâyete;
İnanıyor kalblerimiz, O doğruyu söyler kesinlikle,
Müşrikler uyurken gaflet içinde; geceleri
Rabbiyledir O, bütün kalbiyle.
(Buharî, “Edeb”, 91)