--------------------------------------------------------------------------------
Cemaatler,firkalar Ve İslam
--------------------------------------------------------------------------------
Öncelikle İslam cemaat dinidir. Bu yüzden İslam'da kollektif çalışmaya, cemaatle ibadete önem verilmiştir. Gerçek anlamda bir cemaat oluşursa güçler birleşir. Cemaatten kopanların kendilerini şeytanın ve askerlerinin hile ve vesveselerine karşı korumaları zordur. Fakat unutmamak gerekir ki cemaat kelime olarak "birlik, bütünleşme, bir araya gelme ve topluluk" anlamlarına gelir. Yani cemaatte ayrılık değil bütünlük esastır. Bu yüzden İslami kaynaklarda zaman zaman cemaat aynı zamanda ümmet anlamına kullanılır. "Ehli sünnet" için de itikatla ilgili kitaplarda çoğunlukla "ehlu's-sunne ve'l-cemaa" adı kullanılır. Burada kastedilen ise ehli sünnetin ana kitleden ayrılmayan itikadi mezhep olduğuna işarettir.
Ne var ki zamanımızda cemaatleşmeden ziyade fırkalaşma dikkat çekmektedir. Burada olması gerekenle olan arasında bir tenakuz bulunmasından dolayı sıkıntı yaşanmaktadır. Yani problem cemaatleşmede değil fırkalaşmadadır. İşte bunun aşılabilmesi için cemaatleşmeye önem verilmesi, bunun için de en başta, en geniş cemaatin ümmet olduğunun unutulmaması gerekir. Eğer ki ümmetin herhangi bir kesimini dışlayan faaliyet söz konusu ise bu bir fırkalaşmadır. Ama ümmetin tümünü kuşatmayı esas alan, fakat bu arada bir teşkilat disiplini içinde belli bir kesimini aktif olarak değerlendiren faaliyet söz konusu ise bu cemaatleşmedir.
Bizim yapmamız gerekenlere gelince:
Önce şunu bilmeliyiz ki İslam kendi kendini temsil eder. Herhangi bir grup veya oluşum İslam'ın kendisi değildir. Bu grup veya oluşum İslam'ı ne kadar özümsemişse o kadar yansıtır. Eğer bir yanlışlık varsa o İslam'da değil, grupta, oluşumda ya da onu yönlendiren fertlerdedir. Dolayısıyla onların hatalarından yola çıkarak İslam'dan soğumak hatalıdır. Bir kimse eğer aradığı İslam'ı belli bir oluşumda bulamıyorsa o zaman kendi ferdi hayatına İslam'ı hakim kılmak için mücadele eder, etrafındakilerin hatalarını düzeltmelerine yardımcı olmak için davet çalışması yapar. Bilmek gerekir ki Allah katında herhangi bir grubun anlayışına göre değil Allah'ın vahyettiği İslam'a göre hesap vereceğiz.
İkinci olarak: Hiçbir mü'min kendisini mü'minlerin maruz kaldıkları sıkıntılardan soyutlayamaz. Mutlaka onların sıkıntılarıyla ilgilenmesi gerekir. Grupların hatalarından kaynaklanan sıkıntılar da buna dahildir. Bu yüzden o yanlışların düzeltilmesi için davet çalışması yapması gerekir.
Üçüncü olarak: Grup ve lider taassubundan kurtulmamız gerekir. Bu taassup bazen insanlarımızı itikatta sapmalara götürmektedir. Bir kimse belli bir gruba ve lidere sıkı sıkıya bağlıysa, mensubu olduğu grup ya da lider, Kur'an ölçülerine göre bir hata yaptığında o hatanın düzeltilmesi için çalışmak yerine Kur'an'ın ölçülerini esnetme, bu ölçüleri söz konusu grup ya da liderin anlayışına yahut fiiline göre yorumlama yoluna gitmektedir. İşte bu saplantıdan kurtulmalı, çevremizdeki insanların bu gibi saplantılardan kurtulmaları için kendilerine yardımcı olmalıyız.
Ama çağrılarımız, davet çalışmalarımız kızdırıcı değil sevdirici, nefret ettirici değil, beğendirici, uzaklaştırıcı değil yakınlaştırıcı olmalıdır
Cemaatler,firkalar Ve İslam
--------------------------------------------------------------------------------
Öncelikle İslam cemaat dinidir. Bu yüzden İslam'da kollektif çalışmaya, cemaatle ibadete önem verilmiştir. Gerçek anlamda bir cemaat oluşursa güçler birleşir. Cemaatten kopanların kendilerini şeytanın ve askerlerinin hile ve vesveselerine karşı korumaları zordur. Fakat unutmamak gerekir ki cemaat kelime olarak "birlik, bütünleşme, bir araya gelme ve topluluk" anlamlarına gelir. Yani cemaatte ayrılık değil bütünlük esastır. Bu yüzden İslami kaynaklarda zaman zaman cemaat aynı zamanda ümmet anlamına kullanılır. "Ehli sünnet" için de itikatla ilgili kitaplarda çoğunlukla "ehlu's-sunne ve'l-cemaa" adı kullanılır. Burada kastedilen ise ehli sünnetin ana kitleden ayrılmayan itikadi mezhep olduğuna işarettir.
Ne var ki zamanımızda cemaatleşmeden ziyade fırkalaşma dikkat çekmektedir. Burada olması gerekenle olan arasında bir tenakuz bulunmasından dolayı sıkıntı yaşanmaktadır. Yani problem cemaatleşmede değil fırkalaşmadadır. İşte bunun aşılabilmesi için cemaatleşmeye önem verilmesi, bunun için de en başta, en geniş cemaatin ümmet olduğunun unutulmaması gerekir. Eğer ki ümmetin herhangi bir kesimini dışlayan faaliyet söz konusu ise bu bir fırkalaşmadır. Ama ümmetin tümünü kuşatmayı esas alan, fakat bu arada bir teşkilat disiplini içinde belli bir kesimini aktif olarak değerlendiren faaliyet söz konusu ise bu cemaatleşmedir.
Bizim yapmamız gerekenlere gelince:
Önce şunu bilmeliyiz ki İslam kendi kendini temsil eder. Herhangi bir grup veya oluşum İslam'ın kendisi değildir. Bu grup veya oluşum İslam'ı ne kadar özümsemişse o kadar yansıtır. Eğer bir yanlışlık varsa o İslam'da değil, grupta, oluşumda ya da onu yönlendiren fertlerdedir. Dolayısıyla onların hatalarından yola çıkarak İslam'dan soğumak hatalıdır. Bir kimse eğer aradığı İslam'ı belli bir oluşumda bulamıyorsa o zaman kendi ferdi hayatına İslam'ı hakim kılmak için mücadele eder, etrafındakilerin hatalarını düzeltmelerine yardımcı olmak için davet çalışması yapar. Bilmek gerekir ki Allah katında herhangi bir grubun anlayışına göre değil Allah'ın vahyettiği İslam'a göre hesap vereceğiz.
İkinci olarak: Hiçbir mü'min kendisini mü'minlerin maruz kaldıkları sıkıntılardan soyutlayamaz. Mutlaka onların sıkıntılarıyla ilgilenmesi gerekir. Grupların hatalarından kaynaklanan sıkıntılar da buna dahildir. Bu yüzden o yanlışların düzeltilmesi için davet çalışması yapması gerekir.
Üçüncü olarak: Grup ve lider taassubundan kurtulmamız gerekir. Bu taassup bazen insanlarımızı itikatta sapmalara götürmektedir. Bir kimse belli bir gruba ve lidere sıkı sıkıya bağlıysa, mensubu olduğu grup ya da lider, Kur'an ölçülerine göre bir hata yaptığında o hatanın düzeltilmesi için çalışmak yerine Kur'an'ın ölçülerini esnetme, bu ölçüleri söz konusu grup ya da liderin anlayışına yahut fiiline göre yorumlama yoluna gitmektedir. İşte bu saplantıdan kurtulmalı, çevremizdeki insanların bu gibi saplantılardan kurtulmaları için kendilerine yardımcı olmalıyız.
Ama çağrılarımız, davet çalışmalarımız kızdırıcı değil sevdirici, nefret ettirici değil, beğendirici, uzaklaştırıcı değil yakınlaştırıcı olmalıdır