İslamı sadece toplumsal bir din olarak algılayan,ferdi müslümanlık gibi cüz'i konuları bir kenara bırakarak,toplumun ve devletin müslümanlığı gibi külli konularla ilgilenen kimselerden hemen şu ses yükselecektir.
-Canım bireysel müslümanlıkta olurmu?İslam gibi yüce bir dini bireye indirerek neden ufaltıyorsunuz?
İslam devleti olmadan,islamı yaşamak mümkün değildir!!" diyerek en kısa zamanda islam devleti tesis etmek için uğraşanlardan da benzer sesler yükselecektir.Bu insanlarda "Marksistler,sosyalistler ve kapitalistler toplumla,toplumsal olaylarla ve devletle ilgilenirken,müslümanların bu gibi konulara lakayt kalmalar,bu gibi konularda mücadele etmemeleri sorumsuzluk,çağdışılık diyeceklerdir.
-Oysa bireysel müslümanlık demek,
topluma,toplumsal sorunlara sırt çevirmek,bunlarla ilgilenmemek değildir.Bireysel müslümanlıktan kastedilen ve kasdedilmesi gereken şey,bir insanın birey olarak önce kendisini kurtarması ve bu kurtarmanın gereği olan Allaha kulluğu,yine birey olarak öncelikle kendisinin gerçekleştirmesidir.
-Çünki bu din
bireyde,bireyin kulluğunda başlayan bir dindir.İslamı,mü'minliği ve müslimliği tercih ederek,bireyde bireyin kendisinde başlamış kutlu bir eylemdir.Nitekim bir çok peygamberin kalkış noktasında bunu görmemiz mümkündür.
"Musa tayin edilen sürede gelince ve rabbide onunla konuşunca: "Rabbim bana göster,Seni göreyim" dedi(Allah)"Beni asla göremezsin.Ama şu dağa bak;eğer o yerinde karar kılabilirse,sende beni göreceksin"Rabbi dağa tecelli edince,onu paramparça etti,Musa bayılarak yere düştü.Kendine geldiğinde"Sen ne yücesin.(Rabbim)Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim"dedi
7-A'raf 143
Mü'minlikte olduğu gibi müslimliktede kalkış noktasında birey vardır.Çünki Allaha kulluk ve kulluk sorumluluğu,önce bireyi muhatap alan ve bireyin yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur.
De ki:" Rabbim beni gerçekten doğru bir yola iletti,dimdik duran bir dine,İbrahim'in hanif(muvahhid)dinine...o müşriklerden değildi."
De ki:"Şüphesiz benim namazım,ibadetlerim,dirimim ve ölümüm alemlerin rabbi olan Allah'ın dır"
"Onun hiç bir ortağı yoktur.Ben öyle emrolundumve ben müslüman olanların ilkiyim"
6 En'am 161...163
Ayeti kerimelerdende anlaşıldığı gibi,Allah'a kulluk sorumluluğu,önce bireyi muhatap alan bir sorumluluktur.Nitekim bu ayeti kerimelerin devamı olan ayet,i kerimede kişinin önce kendisinden sorumlu olduğu,müsbet yada menfi eylemlerinin öncelikle kendisini ilgilendireceği ve işlenen bir günahın başka bir günahkara veye topluma nisbet edilemeyeceği açıkça beyan edilmektedir.Kuranı kerimde bu gerçeği değişik düzlemlerde ifade eden daha bir çok ayeti kerime bulunmaktadır.
-Bütün bu ayeti kerimeler dikkate alındığı zaman kişinin öncelikle ve özellikle kendisinden,kendi kulluğundan sorumlu olduğu ve toplumsal mazeretlerle bu sorumluluktan kaçamayacağı daha iyi anlaşılabilecektir."Bu iş tek başına gerçekleştirilemz!!" diyenlere,ibrahim (a.s) ile ilgili şu ayeti kerimeyi zikretmek yanlış olmaz.
"Gerçek şu ki,İbrahim(tek başına)bir ümmetti;Allah'a gönüldenyönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
16 Nahl 120
Allah'ın selamına ve mü'minlerin sevgisine layık olan Hz ibrahim (a.s)tek başına ümmet olmayı gerçekleştirmişti.O halde biraz insaflı olmamız"Allah'a tek başına kulluğa güç yetiremeyiz" derken biraz utanmamız gerekmezmi?Çünki bizlerden tek başına ümmet olmamız değil,öncelikle tek başına müslüman olmamız,olabilmemiz ,istenmiştir.Tek başına güç yetirebileceğimiz bu kulluk ise,illa başkalarına yaslanarak yaşayabileceğimiz bir kulluk değildir.
Herhangi bir cemaatin içinde olsun yada olmasın her müslümanın bu kulluğu yaşaması,bu kulluğu üstesinden kendisinin gelmesi,gelebilmesi gerekmektedir.Nitekim herhangi cahili bir toplumda islam cemaatinin varolması ve bu varlığını sürdürebilmesi,öncelikle ve özellikle"Ben müslüman olanların ilkiyim"diyebilecek ve insanlara dayanmadan bu kulluğu yaşayabilecek böylesi müslümanların varlığına bağlıdır.
Olumsuz şartlar ve insanların batıl tercihleri gereği bu kulluk mücadelesinde fert veya çağdaş gündemdeki ifadesiyle marjinal kalmak ise aklı başında bir müslümanın korkması gereken bir şey değildir.
Hak üzre olduktan sonra marjinallik korkusuda ne oluyor.
Hak üzere olan müslümanları marjinal kalmakla suçlayan kimseler,aynı tanımlamaya göre marjinal yaşayan vemarjinal olarak ölen peygamberlere ne diyecekler?Onlarıda marjinal kalmakla suçlayacaklarmı?
Marijinal kalmanın nedeni,
müslümandan,müslümanın hak üzere olmayan bir davranıştan kaynaklanıyor ise,tabiki bu na-edenin üzerinde durulması ve bu nedenin izale edilmesi gerekecektir.Ancak bu neden toplumun tercih ve eğilimlerinden kaynaklanıyor ise bu nedenin müslümanın kulluğu ile bir alakası yoktur.
Müslüman hak üzere olan kulluğuna ve kulluk mücadelesine devam edecektir.Marjinal kalmama adına toplumun eğilimleri ile eğilmesi,toplumun ortak tercihlerine katılım göstermesi,Allah'tan korkan bir müslüman için kesinlikle ve kesinlikle mümkün değildir.
Rahmet ve merhamet sahibi olan rabbimiz müslümanları kurtuluşa,müslümanları islamın kutsal vadisine davet ederken"Ya insanlarla beraber gelin yada hiç gelmeyin" dememiştir. Müslümanlar olarak gönlümüzden geçen ve gönlümüzün arzuladığı,bütün insanlarla birlikte cennete gitmemizdir.
Ancak bu mümkün değilse
İnsanlar bunu tercih etmiyorlar ve etmeyeceklerse,bu insanlarla birlikte cehenneme gitmeyi elbetteki tercih edecek değiliz.
Böyle bir durumda tercihimiz bellidir
Allah'ın lutfu keremi ile rahmet ve bereketi ile marjinal olarak cennete gitmek.
Allahın rahmeti ve bereketi tüm müslümanları üzerine olsun
(Alıntıdır)
-Canım bireysel müslümanlıkta olurmu?İslam gibi yüce bir dini bireye indirerek neden ufaltıyorsunuz?
İslam devleti olmadan,islamı yaşamak mümkün değildir!!" diyerek en kısa zamanda islam devleti tesis etmek için uğraşanlardan da benzer sesler yükselecektir.Bu insanlarda "Marksistler,sosyalistler ve kapitalistler toplumla,toplumsal olaylarla ve devletle ilgilenirken,müslümanların bu gibi konulara lakayt kalmalar,bu gibi konularda mücadele etmemeleri sorumsuzluk,çağdışılık diyeceklerdir.
-Oysa bireysel müslümanlık demek,
topluma,toplumsal sorunlara sırt çevirmek,bunlarla ilgilenmemek değildir.Bireysel müslümanlıktan kastedilen ve kasdedilmesi gereken şey,bir insanın birey olarak önce kendisini kurtarması ve bu kurtarmanın gereği olan Allaha kulluğu,yine birey olarak öncelikle kendisinin gerçekleştirmesidir.
-Çünki bu din
bireyde,bireyin kulluğunda başlayan bir dindir.İslamı,mü'minliği ve müslimliği tercih ederek,bireyde bireyin kendisinde başlamış kutlu bir eylemdir.Nitekim bir çok peygamberin kalkış noktasında bunu görmemiz mümkündür.
"Musa tayin edilen sürede gelince ve rabbide onunla konuşunca: "Rabbim bana göster,Seni göreyim" dedi(Allah)"Beni asla göremezsin.Ama şu dağa bak;eğer o yerinde karar kılabilirse,sende beni göreceksin"Rabbi dağa tecelli edince,onu paramparça etti,Musa bayılarak yere düştü.Kendine geldiğinde"Sen ne yücesin.(Rabbim)Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim"dedi
7-A'raf 143
Mü'minlikte olduğu gibi müslimliktede kalkış noktasında birey vardır.Çünki Allaha kulluk ve kulluk sorumluluğu,önce bireyi muhatap alan ve bireyin yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur.
De ki:" Rabbim beni gerçekten doğru bir yola iletti,dimdik duran bir dine,İbrahim'in hanif(muvahhid)dinine...o müşriklerden değildi."
De ki:"Şüphesiz benim namazım,ibadetlerim,dirimim ve ölümüm alemlerin rabbi olan Allah'ın dır"
"Onun hiç bir ortağı yoktur.Ben öyle emrolundumve ben müslüman olanların ilkiyim"
6 En'am 161...163
Ayeti kerimelerdende anlaşıldığı gibi,Allah'a kulluk sorumluluğu,önce bireyi muhatap alan bir sorumluluktur.Nitekim bu ayeti kerimelerin devamı olan ayet,i kerimede kişinin önce kendisinden sorumlu olduğu,müsbet yada menfi eylemlerinin öncelikle kendisini ilgilendireceği ve işlenen bir günahın başka bir günahkara veye topluma nisbet edilemeyeceği açıkça beyan edilmektedir.Kuranı kerimde bu gerçeği değişik düzlemlerde ifade eden daha bir çok ayeti kerime bulunmaktadır.
-Bütün bu ayeti kerimeler dikkate alındığı zaman kişinin öncelikle ve özellikle kendisinden,kendi kulluğundan sorumlu olduğu ve toplumsal mazeretlerle bu sorumluluktan kaçamayacağı daha iyi anlaşılabilecektir."Bu iş tek başına gerçekleştirilemz!!" diyenlere,ibrahim (a.s) ile ilgili şu ayeti kerimeyi zikretmek yanlış olmaz.
"Gerçek şu ki,İbrahim(tek başına)bir ümmetti;Allah'a gönüldenyönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
16 Nahl 120
Allah'ın selamına ve mü'minlerin sevgisine layık olan Hz ibrahim (a.s)tek başına ümmet olmayı gerçekleştirmişti.O halde biraz insaflı olmamız"Allah'a tek başına kulluğa güç yetiremeyiz" derken biraz utanmamız gerekmezmi?Çünki bizlerden tek başına ümmet olmamız değil,öncelikle tek başına müslüman olmamız,olabilmemiz ,istenmiştir.Tek başına güç yetirebileceğimiz bu kulluk ise,illa başkalarına yaslanarak yaşayabileceğimiz bir kulluk değildir.
Herhangi bir cemaatin içinde olsun yada olmasın her müslümanın bu kulluğu yaşaması,bu kulluğu üstesinden kendisinin gelmesi,gelebilmesi gerekmektedir.Nitekim herhangi cahili bir toplumda islam cemaatinin varolması ve bu varlığını sürdürebilmesi,öncelikle ve özellikle"Ben müslüman olanların ilkiyim"diyebilecek ve insanlara dayanmadan bu kulluğu yaşayabilecek böylesi müslümanların varlığına bağlıdır.
Olumsuz şartlar ve insanların batıl tercihleri gereği bu kulluk mücadelesinde fert veya çağdaş gündemdeki ifadesiyle marjinal kalmak ise aklı başında bir müslümanın korkması gereken bir şey değildir.
Hak üzre olduktan sonra marjinallik korkusuda ne oluyor.
Hak üzere olan müslümanları marjinal kalmakla suçlayan kimseler,aynı tanımlamaya göre marjinal yaşayan vemarjinal olarak ölen peygamberlere ne diyecekler?Onlarıda marjinal kalmakla suçlayacaklarmı?
Marijinal kalmanın nedeni,
müslümandan,müslümanın hak üzere olmayan bir davranıştan kaynaklanıyor ise,tabiki bu na-edenin üzerinde durulması ve bu nedenin izale edilmesi gerekecektir.Ancak bu neden toplumun tercih ve eğilimlerinden kaynaklanıyor ise bu nedenin müslümanın kulluğu ile bir alakası yoktur.
Müslüman hak üzere olan kulluğuna ve kulluk mücadelesine devam edecektir.Marjinal kalmama adına toplumun eğilimleri ile eğilmesi,toplumun ortak tercihlerine katılım göstermesi,Allah'tan korkan bir müslüman için kesinlikle ve kesinlikle mümkün değildir.
Rahmet ve merhamet sahibi olan rabbimiz müslümanları kurtuluşa,müslümanları islamın kutsal vadisine davet ederken"Ya insanlarla beraber gelin yada hiç gelmeyin" dememiştir. Müslümanlar olarak gönlümüzden geçen ve gönlümüzün arzuladığı,bütün insanlarla birlikte cennete gitmemizdir.
Ancak bu mümkün değilse
İnsanlar bunu tercih etmiyorlar ve etmeyeceklerse,bu insanlarla birlikte cehenneme gitmeyi elbetteki tercih edecek değiliz.
Böyle bir durumda tercihimiz bellidir
Allah'ın lutfu keremi ile rahmet ve bereketi ile marjinal olarak cennete gitmek.
Allahın rahmeti ve bereketi tüm müslümanları üzerine olsun
(Alıntıdır)