Birbirimize ‘hayır’ hediye edelim
“Azizim Muhsin bey!” diye başlıyordu konuşmalarına bir müddettir Ahmet Bey. Yıllardır arkadaşlıkları çok iyiydi. Ancak, son bir olay arkadaşlıklarını daha da geliştirmiş ve “işte arkadaşlık böyle olur” dedirtmişti çevrelerine.
Aslında bu aile fertlerinin birbirlerine karşı gösterdikleri itinalı tavırlar, çevresindeki birçok insana örnek teşkil ediyordu; ama onları farklı kılan önemli bir özellikleri daha vardı. Hediyeleşme ve eşini memnun edecek objeleri bulma konusunda birbiriyle yarışan Mert çifti birbirinin ebedi hayatını da garantiye almanın yollarını arıyordu. Bu yüzden birbirlerine “hayır” hediye ediyorlardı. Nasıl mı? İşte bir örnek: Talip Bey evlilik yıldönümünde eşini çok memnun edecek bir hediye vermeyi düşünürken ona değerini sadece Allah’ın biçeceği bir hediye vermeye karar veriyor. Böylece bir hayır kurumuna Birnur Hanım adına bağışta bulunuyor ve koçanını ona hediye ediyor. Bu sıradışı ve manevi değeri çok yüksek hediye Birnur Hanım’ı çok memnun ediyor. O koçanı da yıllarca çok değerli bir hatıra olarak saklıyor. Dosyamda dikkat çektiğimiz bu ‘hayır’ hediye etme davranışı çok etkilemişti beni. Gerçekten çok ince ve kalıcı olması yönüyle verilebilecek en pahalı hediyelerden daha değerli olduğunda şüphe yok. Ama nedense bu tür hediyeler verme fikrine uzağız. Oysa insanın sadece eşi, çocuğu ya da herhangi bir yakını değil hiç tanımadığı insanlar için de yapacağı ‘hayır’lar olabilir. Aynı dünyayı, aynı ülkeyi ya da aynı ideali paylaştığımız insanlar için mutlaka yapabileceğimiz şeyler vardır. İşte bir başka örnek... İbadetlerinin sevabını bağışladılar Fatma Doğru ve Melike Şişman üniversiteyi başörtüsü sorununu yaşamadan bitirme şansını yakalamış iki arkadaş. Onlar şu anda özel bir kurumda çalıştıkları için başörtüleri çalışmalarına şimdi de engel değil. Dolayısıyla ülkemizde başörtülü oldukları gerekçesiyle eğitimleri ve çalışmaları engellenen binlerce kız öğrenci ve hanıma göre şanslı durumdalar. Tabii onlar da içinde bulundukları bu nimetlerin farkındalar. Nasıl ki her nimet şükür gerektirir onlar da içinde bulundukları bu durum için nasıl şükretmeleri gerektiği konusuna kafa yormuşlar. Ve şu anda eğitim kurumlarında ve çalışma hayatında başını açarak varlıklarını sürdüren emsalleri için bir şeyler yapmaları gerektiğine kanaat getirmişler. Çünkü onları çok zorlanarak da olsa başlarını açtıktan sonra bekleyen en büyük tehlike ‘ünsiyet’. Bu, başörtüsü mağdurları için zaman içinde sahip oldukları bazı manevi özellikleri kaybedip Allah’a karşı sorumluluklarını unutmaları hatta yeni durumlarından rahatsız olmamaya başlamaları mümkün. Fatma ve Melike böyle bir imtihanla karşı karşıya olan binlerce din kardeşi için “bir şeyler yapılmalı” diyerek onların maneviyatı için kendi çaplarında bir görev üstleniyorlar. Artık mutad olarak yaptıkları ibadetlerine yenilerini ekliyor ve bunları o insanlar adına Allah’a sunuyorlar. Örneğin Kur’an–ı Kerim’i hatmedip sevabını başını açarak okumak ya da çalışmak zorunda olan hanımlara bağışlıyorlar, teheccüd ve nafile namazlar kılıp, tesbih çekip ecrini o mağdur insanlara gönderiyorlar... Ve daha neler neler... Gerçekten bu örnek ve etkileyici davranışı en iyi hangi kelimeler anlatır bilemiyoruz. Ama bildiğimiz şu ki kardeşleri için böyle endişelenip onların maneviyatı adına çaba sarf eden bu iki genç kızın hediye ettikleri sevaplar misliyle kendi hanelerine de yazılıyordur. Kendinden önce kardeşini düşünmek ne güzel bir davranış Diğerkâmlık, kardeşi için yanıp tutuşma başka hangi inanç sisteminde vardır acaba? Bunun örneklerine çevrenizde de rastlamış olabilirsiniz; ama en güzeli bu tür davranışları örnek alıp hayatımıza tatbik etmek. İşte bir başka örnek daha. Gazetemize stajyerlik başvurusuyla gelen bir bayan arkadaşımız binada bir başka stajyerle tanıştırıldığında şöyle demişti: “Aaa buraya gelirken sizinle aynı otobüsteydik. Sizin üniversite öğrencisi olduğunuzu düşünüp “Kim bilir başörtüsüyle ilgili ne büyük sıkıntılar yaşıyordur.” diye içimden geçirdim. Sonra da Allah’a size kolaylıklar vermesi için uzun uzun dua ettim, okuyup okuyup size üfledim.” Bu diyaloğa şahit olduğumda çok duygulanmıştım ve içim huzurla dolmuştu. Hâlâ birbiri için endişelenen, birbirini hiç tanımasa da dua eden insanların varlığı milletimiz adına umut, ferahlık vermişti bana. Bu bilinç ve kardeşlik duygusunun beslenmesi ve yaygınlaştırılması hepimizin ihtiyaç duyduğu bir değer olacak şüphesiz. Kendimiz için çalıştığımız kadar din kardeşimiz için de çalışmak, tehlikeye düşmek üzere olan insanlara elimiz ulaşamadığı zaman dilimizle yardım etmek, onlar için yardım istemek meleklerin de bizim için dua etmesini sağlayacak; onların “amin” demeleriyle dualarımızın makbuliyeti de artacaktır. Şimdi kendi kendinize bir sorun. Siz hiç birine ‘hayır’ hediye ettiniz mi? Saatlerce mağaza mağaza dolaşıp yakınlarınızın beğenip beğenmeyeceği konusunda emin olamadığınız hediyeler almak yerine onların ahiretlerini nurlandıracak, üstelik hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar sevindirecek hayırlar yapmak daha orijinal ve kalıcı olmaz mı? NEDEN ÖNEMLİ Bir hayır kurumuna bağışla iki iyi iş yaparız. Sevdiklerimize manen "ne kadar değerlisin" deriz. Bu hediyenin her iki dünyaya bakan yönü vardır. Hayır kurumlarını da mutlu ederiz. :ebru nida bilici
“Azizim Muhsin bey!” diye başlıyordu konuşmalarına bir müddettir Ahmet Bey. Yıllardır arkadaşlıkları çok iyiydi. Ancak, son bir olay arkadaşlıklarını daha da geliştirmiş ve “işte arkadaşlık böyle olur” dedirtmişti çevrelerine.
Aslında bu aile fertlerinin birbirlerine karşı gösterdikleri itinalı tavırlar, çevresindeki birçok insana örnek teşkil ediyordu; ama onları farklı kılan önemli bir özellikleri daha vardı. Hediyeleşme ve eşini memnun edecek objeleri bulma konusunda birbiriyle yarışan Mert çifti birbirinin ebedi hayatını da garantiye almanın yollarını arıyordu. Bu yüzden birbirlerine “hayır” hediye ediyorlardı. Nasıl mı? İşte bir örnek: Talip Bey evlilik yıldönümünde eşini çok memnun edecek bir hediye vermeyi düşünürken ona değerini sadece Allah’ın biçeceği bir hediye vermeye karar veriyor. Böylece bir hayır kurumuna Birnur Hanım adına bağışta bulunuyor ve koçanını ona hediye ediyor. Bu sıradışı ve manevi değeri çok yüksek hediye Birnur Hanım’ı çok memnun ediyor. O koçanı da yıllarca çok değerli bir hatıra olarak saklıyor. Dosyamda dikkat çektiğimiz bu ‘hayır’ hediye etme davranışı çok etkilemişti beni. Gerçekten çok ince ve kalıcı olması yönüyle verilebilecek en pahalı hediyelerden daha değerli olduğunda şüphe yok. Ama nedense bu tür hediyeler verme fikrine uzağız. Oysa insanın sadece eşi, çocuğu ya da herhangi bir yakını değil hiç tanımadığı insanlar için de yapacağı ‘hayır’lar olabilir. Aynı dünyayı, aynı ülkeyi ya da aynı ideali paylaştığımız insanlar için mutlaka yapabileceğimiz şeyler vardır. İşte bir başka örnek... İbadetlerinin sevabını bağışladılar Fatma Doğru ve Melike Şişman üniversiteyi başörtüsü sorununu yaşamadan bitirme şansını yakalamış iki arkadaş. Onlar şu anda özel bir kurumda çalıştıkları için başörtüleri çalışmalarına şimdi de engel değil. Dolayısıyla ülkemizde başörtülü oldukları gerekçesiyle eğitimleri ve çalışmaları engellenen binlerce kız öğrenci ve hanıma göre şanslı durumdalar. Tabii onlar da içinde bulundukları bu nimetlerin farkındalar. Nasıl ki her nimet şükür gerektirir onlar da içinde bulundukları bu durum için nasıl şükretmeleri gerektiği konusuna kafa yormuşlar. Ve şu anda eğitim kurumlarında ve çalışma hayatında başını açarak varlıklarını sürdüren emsalleri için bir şeyler yapmaları gerektiğine kanaat getirmişler. Çünkü onları çok zorlanarak da olsa başlarını açtıktan sonra bekleyen en büyük tehlike ‘ünsiyet’. Bu, başörtüsü mağdurları için zaman içinde sahip oldukları bazı manevi özellikleri kaybedip Allah’a karşı sorumluluklarını unutmaları hatta yeni durumlarından rahatsız olmamaya başlamaları mümkün. Fatma ve Melike böyle bir imtihanla karşı karşıya olan binlerce din kardeşi için “bir şeyler yapılmalı” diyerek onların maneviyatı için kendi çaplarında bir görev üstleniyorlar. Artık mutad olarak yaptıkları ibadetlerine yenilerini ekliyor ve bunları o insanlar adına Allah’a sunuyorlar. Örneğin Kur’an–ı Kerim’i hatmedip sevabını başını açarak okumak ya da çalışmak zorunda olan hanımlara bağışlıyorlar, teheccüd ve nafile namazlar kılıp, tesbih çekip ecrini o mağdur insanlara gönderiyorlar... Ve daha neler neler... Gerçekten bu örnek ve etkileyici davranışı en iyi hangi kelimeler anlatır bilemiyoruz. Ama bildiğimiz şu ki kardeşleri için böyle endişelenip onların maneviyatı adına çaba sarf eden bu iki genç kızın hediye ettikleri sevaplar misliyle kendi hanelerine de yazılıyordur. Kendinden önce kardeşini düşünmek ne güzel bir davranış Diğerkâmlık, kardeşi için yanıp tutuşma başka hangi inanç sisteminde vardır acaba? Bunun örneklerine çevrenizde de rastlamış olabilirsiniz; ama en güzeli bu tür davranışları örnek alıp hayatımıza tatbik etmek. İşte bir başka örnek daha. Gazetemize stajyerlik başvurusuyla gelen bir bayan arkadaşımız binada bir başka stajyerle tanıştırıldığında şöyle demişti: “Aaa buraya gelirken sizinle aynı otobüsteydik. Sizin üniversite öğrencisi olduğunuzu düşünüp “Kim bilir başörtüsüyle ilgili ne büyük sıkıntılar yaşıyordur.” diye içimden geçirdim. Sonra da Allah’a size kolaylıklar vermesi için uzun uzun dua ettim, okuyup okuyup size üfledim.” Bu diyaloğa şahit olduğumda çok duygulanmıştım ve içim huzurla dolmuştu. Hâlâ birbiri için endişelenen, birbirini hiç tanımasa da dua eden insanların varlığı milletimiz adına umut, ferahlık vermişti bana. Bu bilinç ve kardeşlik duygusunun beslenmesi ve yaygınlaştırılması hepimizin ihtiyaç duyduğu bir değer olacak şüphesiz. Kendimiz için çalıştığımız kadar din kardeşimiz için de çalışmak, tehlikeye düşmek üzere olan insanlara elimiz ulaşamadığı zaman dilimizle yardım etmek, onlar için yardım istemek meleklerin de bizim için dua etmesini sağlayacak; onların “amin” demeleriyle dualarımızın makbuliyeti de artacaktır. Şimdi kendi kendinize bir sorun. Siz hiç birine ‘hayır’ hediye ettiniz mi? Saatlerce mağaza mağaza dolaşıp yakınlarınızın beğenip beğenmeyeceği konusunda emin olamadığınız hediyeler almak yerine onların ahiretlerini nurlandıracak, üstelik hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar sevindirecek hayırlar yapmak daha orijinal ve kalıcı olmaz mı? NEDEN ÖNEMLİ Bir hayır kurumuna bağışla iki iyi iş yaparız. Sevdiklerimize manen "ne kadar değerlisin" deriz. Bu hediyenin her iki dünyaya bakan yönü vardır. Hayır kurumlarını da mutlu ederiz. :ebru nida bilici