Bir Kese Altın
Basra mücevhercileri bir araya toplanmıştı. İçlerinden biri başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
“Bir zaman çölde yolumu kaybetmiştim. Yanımda yiyecek ve içecek hiçbir şey kalmamıştı.
Tam hayattan ümidimi kestiğim sırada içi dolu bir kese buldum.
Bunu kavrulmuş buğday sandığım andaki zevki ve sevinci,
inci olduğunu öğrenince de duyduğum acıyı ve hüznü hiçbir zaman unutamam….”
“Kuru çöllerde, kumların ortasında susuzun ağzında inci olmuş, sedef olmuş, ne çıkar?
Azıksız adamda ha altın bulunmuş ha saksı kırığı!”
(Sa’di Şirazi’den)
Basra mücevhercileri bir araya toplanmıştı. İçlerinden biri başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
“Bir zaman çölde yolumu kaybetmiştim. Yanımda yiyecek ve içecek hiçbir şey kalmamıştı.
Tam hayattan ümidimi kestiğim sırada içi dolu bir kese buldum.
Bunu kavrulmuş buğday sandığım andaki zevki ve sevinci,
inci olduğunu öğrenince de duyduğum acıyı ve hüznü hiçbir zaman unutamam….”
“Kuru çöllerde, kumların ortasında susuzun ağzında inci olmuş, sedef olmuş, ne çıkar?
Azıksız adamda ha altın bulunmuş ha saksı kırığı!”
(Sa’di Şirazi’den)