fetih
New member
- Katılım
- 16 Şub 2007
- Mesajlar
- 1,994
- Tepkime puanı
- 355
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
Bediuzzaman'ın hem müteşerrii hem mutasavvıf olduğu, hem Nakşıbendi, hem Kadiri, hem Şazeli tarikatlarından tefeyyüz ettiği, fakat Kadiri tarikatının onda daha galebe çaldığı ifadelerinden anlaşılmaktadır.
Üstad efradlardan olup ilm-i Kelamda müceddiddir. İhyau'l-Ulumiddin kitabı Allah'ın muhabbetini, Şeyh Yusuf-ı Hemedani'nin kitabları Resulullah'ın muhabbetini, İmam-ı Şa'rani'nin kitabları Hüsn-i Zan ve Edebi, Bediuzzamanın kitabları iman kuvvetini temin ve teyid edicidir. Bunların mütaalası Müslümanlar'a önemle tavsiye olunur.
Görevi, Mehdi Aleyhisselam'a zemin hazırlamaktır. Bunu birçok yerde ifade ettiği gibi aşağıda ki nazmında da ifade etmiştir.
Ya naziru inne eh(kalın h)feru ya siral meşevve şeti an emrin azimin.
Yine bir mektubunda Hz. Mehdi'nin üç görevi olduğunu belirtir;
Birincisi İnkişaf-ı Hakayık-ı İmaniyye;
İkincisi İttihadi İslamiyye;
Üçüncüsü Tesisi Şeriatı Muhamediyye' dir. Bu görevlerin üçünü ancak ve ancak Hz. Mehdi ifa edecektir.
Bediuzzaman diyor ki '' Birçok safdil evliyalar Mehdi olacağım demişlersede bu üç vazifeyi ifa edenediklerinden Mehdi-i Ma'hut olamamışlardır.''
Bediuzzaman, Birinci Dünya Harbinde Ruslara karşı talebeleriyle beraber bizzat mücadele vermiş, Dini İslamın hakimiyeti için amansız mücadele vermiştir. Kendisin hapisten hapise atılmış.Hoacam yüksek ferasetinden istifade etmek istiyoruz, yüksek fikirlerinizi ibraz etmenizi rica ediyoruz'' dendiğinde , Bediuzzaman da '' Namaz kılmayan haindir; hainin hükmü merduddur'' demiştir. Bediuzzaman , Hakk'ı her yerde korkmadan , taviz vermeden haykırmıştır. Bediuzzamanın yolundan gitmeyip, onun ismini istimal etmek üstada büyük bir hakarettir.
Üstad Beşinci Sözlerde '' Zaman tarikat zamanı değil, iman kurtarma zamanıdır'' demektedir.; bu herkese şamil olmayıp imanı olmayanlar için geçerlidir.
İslamı bir binaya benzetecek olursak ilk önce arsaya, sonra binaya, sonrada tefrişata gerek vardır. Bina sağlam bir imandır, tefrişat ise tarikatla olur. İman olmayınca tefrişat olmaz. Üstad zamanında , okullarda ve her tarafta amansız bir imansızlık salgını vardı. Okullarda, haşa Allah'ın olmadığı aşılanıyordu o küçücük çocuklara.
İşte bu şartlarda üstad Allah'ın varlığını, birliğini, azametini ilmi delillerle isbat etmiştir. ''Eczane'' temsil ile bu Kainat'ın bir tesadüfün neticesi olarak meydana gelmediğini, bir Halik'ının olduğunu ispat etmişti. Hal böyle iken üstadın tefrişatla başlaması işi yokuşa sürmekten başka birşey olmazdı.
Üstadın kendisi efradlardan olup, hayatında tasavvuf yolunu tatbik etmiştir. Yukarıda '' Zaman tarikat zamanı değildir'' sözünün mukayyed olmadığını , herkes için geçerli olmadığını ifade etmiştik; şimdi bunu üstadın kendi sözleriyle isbat edelim
Üstad Diyanet'in Daru'l Hikmet müessesinde aza iken Gavs Abdulkadir Geylani (k.s) hazretlerinin Futuhatu'l- Gayb adlı eserini aldı ve tefeül etti, yani rastgele açtı; orada
'' Sen Daru'l-Hikmettesin; kalb(hastalıklarının) tedavisi çin tabib ara'' ibaresini okudu....
Üstad '' Tahkik ettim, Resulullah'tan bu zamana kadar böyle bir müessese kurulmamıştı. Anladım ki , Abdulkadir Geylani(k.s) burada bana hitab ediyor ve hemen '' Sen benim tabibim ol'' dedim, oldu. Beni cerrahi bir ameliyat yaptı; sonra o kitab bana o kadar tesir ettiki onu zorla bitirdim'' buyurmuştur. Çoğu yerde üstad bir müşkili olduğunda, üç ihlas bir Fatiha okuyup Abdulkadiri Geylani(k.s) Hazretlerinin ruhuna hediye edip ondan istimdad dileyerek giderdiğini beyan etmektedir.
Telvihat-ı Tis'a adlı eserinde ise tarikatın mahiyetini, gerekliliğini beyan etmektedir.(merak eden olursa oraya başvurabilir)
Yine eserlerinde de '' Benim maneviyatım üveysidir; İmam-ı Gazali den ders aldım; sonra Hz. ALİ den ders aldım. İmamı Gazali nin verdiği dersleri Hz. ALİ de verdi. Anladım ki İmam-ı Gazali nin de üstadı Hz. ALİ dir.''
Üveysi, hayatta olmayan büyükten manen ders alana denir. Hatta büyük bir haşiyesinde diyor ki, Nakşibendi tarikatına mensup Şeyh Abdurrahman- Taği Hazretlerinin son demlerinde bir melaike taifesi ona görünmüş, onlara demişki ''Niçin geldiniz'' Demişler ki ''Biz Evliyaullahın ruhunu kabz etmeye gelmşiz''; onlara demişki '' Gidiniz, Alim-i Amil'in ruhunu kabzeden melaikeler gelsin''. Bir müddet sonra bir taife melaike gelmiş onlara demişki ''Niçin geldiniz?'' onlar demiş ki''Alimi Amil'in ruhunu kabz etmeye gelmişiz.'' o vakit onlara demiş ki 'benim ruhumu kabzediniz'. Onun ruhunu o vakit kabzetmişler.
Bunlardan anlaşılıyor ki üstad ehl-i tarikataa çok saygı duyuyordu. Tarikat zamanı değildir, diyenlerin kulakları çınlasın...
İslam binası tamam olanın tarikat feyzleriyle tefriş olması elzemdir. Üstad tarikat pirlerinden Gavs-ı Geylani yi dualarında dahi, dualarının kabul olunması için onu vesile yapmış ve ona istiğase ettiğini, birçok ifadelrinde apaçık beyan etmiştir...
'' Kalbi işlettirmek için en büyük vasıta velayet meratibinde zikri-ilahi ile tarikat yolunda, hakikat-ı ilahiye teveccüh etmektir''.
Bediüzzaman (Mektubat)
'' Merkez-i hilafet olan İstanbul, 550 sene bütün alem-i hıristiyan karşısında muhafaza ettiren İstanbulda 500 yerde fışkıran envar-ı tevhid ve o merkez-i İslamiye'deki ehli imanın mühim bir nokta-i istimdadı o büyük camilerin arkalarındaki tekkelerde Allah Allah diyenlerin kuvvet-i imaniyeleri ve marifet-i ilahiyeden gelen bir muhabbet-i ruhaniye ile euşu huruşlarıdır.''
Bediüzzaman (Mektubat)
Üstad efradlardan olup ilm-i Kelamda müceddiddir. İhyau'l-Ulumiddin kitabı Allah'ın muhabbetini, Şeyh Yusuf-ı Hemedani'nin kitabları Resulullah'ın muhabbetini, İmam-ı Şa'rani'nin kitabları Hüsn-i Zan ve Edebi, Bediuzzamanın kitabları iman kuvvetini temin ve teyid edicidir. Bunların mütaalası Müslümanlar'a önemle tavsiye olunur.
Görevi, Mehdi Aleyhisselam'a zemin hazırlamaktır. Bunu birçok yerde ifade ettiği gibi aşağıda ki nazmında da ifade etmiştir.
Ya naziru inne eh(kalın h)feru ya siral meşevve şeti an emrin azimin.
Yine bir mektubunda Hz. Mehdi'nin üç görevi olduğunu belirtir;
Birincisi İnkişaf-ı Hakayık-ı İmaniyye;
İkincisi İttihadi İslamiyye;
Üçüncüsü Tesisi Şeriatı Muhamediyye' dir. Bu görevlerin üçünü ancak ve ancak Hz. Mehdi ifa edecektir.
Bediuzzaman diyor ki '' Birçok safdil evliyalar Mehdi olacağım demişlersede bu üç vazifeyi ifa edenediklerinden Mehdi-i Ma'hut olamamışlardır.''
Bediuzzaman, Birinci Dünya Harbinde Ruslara karşı talebeleriyle beraber bizzat mücadele vermiş, Dini İslamın hakimiyeti için amansız mücadele vermiştir. Kendisin hapisten hapise atılmış.Hoacam yüksek ferasetinden istifade etmek istiyoruz, yüksek fikirlerinizi ibraz etmenizi rica ediyoruz'' dendiğinde , Bediuzzaman da '' Namaz kılmayan haindir; hainin hükmü merduddur'' demiştir. Bediuzzaman , Hakk'ı her yerde korkmadan , taviz vermeden haykırmıştır. Bediuzzamanın yolundan gitmeyip, onun ismini istimal etmek üstada büyük bir hakarettir.
Üstad Beşinci Sözlerde '' Zaman tarikat zamanı değil, iman kurtarma zamanıdır'' demektedir.; bu herkese şamil olmayıp imanı olmayanlar için geçerlidir.
İslamı bir binaya benzetecek olursak ilk önce arsaya, sonra binaya, sonrada tefrişata gerek vardır. Bina sağlam bir imandır, tefrişat ise tarikatla olur. İman olmayınca tefrişat olmaz. Üstad zamanında , okullarda ve her tarafta amansız bir imansızlık salgını vardı. Okullarda, haşa Allah'ın olmadığı aşılanıyordu o küçücük çocuklara.
İşte bu şartlarda üstad Allah'ın varlığını, birliğini, azametini ilmi delillerle isbat etmiştir. ''Eczane'' temsil ile bu Kainat'ın bir tesadüfün neticesi olarak meydana gelmediğini, bir Halik'ının olduğunu ispat etmişti. Hal böyle iken üstadın tefrişatla başlaması işi yokuşa sürmekten başka birşey olmazdı.
Üstadın kendisi efradlardan olup, hayatında tasavvuf yolunu tatbik etmiştir. Yukarıda '' Zaman tarikat zamanı değildir'' sözünün mukayyed olmadığını , herkes için geçerli olmadığını ifade etmiştik; şimdi bunu üstadın kendi sözleriyle isbat edelim
Üstad Diyanet'in Daru'l Hikmet müessesinde aza iken Gavs Abdulkadir Geylani (k.s) hazretlerinin Futuhatu'l- Gayb adlı eserini aldı ve tefeül etti, yani rastgele açtı; orada
'' Sen Daru'l-Hikmettesin; kalb(hastalıklarının) tedavisi çin tabib ara'' ibaresini okudu....
Üstad '' Tahkik ettim, Resulullah'tan bu zamana kadar böyle bir müessese kurulmamıştı. Anladım ki , Abdulkadir Geylani(k.s) burada bana hitab ediyor ve hemen '' Sen benim tabibim ol'' dedim, oldu. Beni cerrahi bir ameliyat yaptı; sonra o kitab bana o kadar tesir ettiki onu zorla bitirdim'' buyurmuştur. Çoğu yerde üstad bir müşkili olduğunda, üç ihlas bir Fatiha okuyup Abdulkadiri Geylani(k.s) Hazretlerinin ruhuna hediye edip ondan istimdad dileyerek giderdiğini beyan etmektedir.
Telvihat-ı Tis'a adlı eserinde ise tarikatın mahiyetini, gerekliliğini beyan etmektedir.(merak eden olursa oraya başvurabilir)
Yine eserlerinde de '' Benim maneviyatım üveysidir; İmam-ı Gazali den ders aldım; sonra Hz. ALİ den ders aldım. İmamı Gazali nin verdiği dersleri Hz. ALİ de verdi. Anladım ki İmam-ı Gazali nin de üstadı Hz. ALİ dir.''
Üveysi, hayatta olmayan büyükten manen ders alana denir. Hatta büyük bir haşiyesinde diyor ki, Nakşibendi tarikatına mensup Şeyh Abdurrahman- Taği Hazretlerinin son demlerinde bir melaike taifesi ona görünmüş, onlara demişki ''Niçin geldiniz'' Demişler ki ''Biz Evliyaullahın ruhunu kabz etmeye gelmşiz''; onlara demişki '' Gidiniz, Alim-i Amil'in ruhunu kabzeden melaikeler gelsin''. Bir müddet sonra bir taife melaike gelmiş onlara demişki ''Niçin geldiniz?'' onlar demiş ki''Alimi Amil'in ruhunu kabz etmeye gelmişiz.'' o vakit onlara demiş ki 'benim ruhumu kabzediniz'. Onun ruhunu o vakit kabzetmişler.
Bunlardan anlaşılıyor ki üstad ehl-i tarikataa çok saygı duyuyordu. Tarikat zamanı değildir, diyenlerin kulakları çınlasın...
İslam binası tamam olanın tarikat feyzleriyle tefriş olması elzemdir. Üstad tarikat pirlerinden Gavs-ı Geylani yi dualarında dahi, dualarının kabul olunması için onu vesile yapmış ve ona istiğase ettiğini, birçok ifadelrinde apaçık beyan etmiştir...
'' Kalbi işlettirmek için en büyük vasıta velayet meratibinde zikri-ilahi ile tarikat yolunda, hakikat-ı ilahiye teveccüh etmektir''.
Bediüzzaman (Mektubat)
'' Merkez-i hilafet olan İstanbul, 550 sene bütün alem-i hıristiyan karşısında muhafaza ettiren İstanbulda 500 yerde fışkıran envar-ı tevhid ve o merkez-i İslamiye'deki ehli imanın mühim bir nokta-i istimdadı o büyük camilerin arkalarındaki tekkelerde Allah Allah diyenlerin kuvvet-i imaniyeleri ve marifet-i ilahiyeden gelen bir muhabbet-i ruhaniye ile euşu huruşlarıdır.''
Bediüzzaman (Mektubat)