Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bazen kelam küfür görünür;fakat sahibi kafir olmaz

khan19556

New member
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
992
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Sancaðýn düþtüðü yerden
Nahl suresi 106. ayette “Kalbinde iman olan bir kimsenin hayati bir tehlike olduğunda küfür kelimesini söyleyebileceği” anlatılır. Bu şahsın ağzından çıkan kelime küfür olmakla beraber sahibi kafir değildir.

Ayetin iniş sebebinde, Ammar bin Yasir’in müşriklerin işkencesi karşısında dayanamayıp küfür kelimesini söylemesi anlatılır. Ammar bin Yasir’e Peygamber Efendimiz; “benzeri bir durum olursa yine aynı şeyleri söyleyebilirsin” demiştir.

Bazı sözler küfür görünür. Ancak sahibinin o sözü küfründen dolayı mı yoksa başka bir sebeple mi söylediğini kesin olarak bilmediğimiz taktirde ihtiyata uygun olanı onu hemen tekfir etmemek, yani küfrüne hükmetmemektir.

Önüne gelene kafir diyenlerin hayasız yüzlerine hayalı bir tokattır....
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Allah(c.c.) razı olsun kardeş.
Seyrettiğim bir filim aklıma geldi de. Epey eski bir film.

Rusya Avrupa' ya girip insanları zorla, kendi mezhebine uyması için ölümle tehdit ediyor ve uymayanları öldürüyordu. Katolik insanları toplamışlar, ellerinden bağlı sıraya dizmişler ve sırayla alıp Mezhebini değiştiriyor musun diye soruyorlar ve dönmeyince öldürüyorlardı. Orta yaşlı bir adam ile bir genç vardı. Orta yaşlı adam çocuğun korktuğunu görünce,
"Sen döndim de, onlar kalbindekini bilemez" dedi. Orta yaşlı adam gence söylediği gibi kabul ettim dedi ve kurtuldu. Genç de onun gibi yaparak kurtuldu.

AL-İ İMRAN SURESİ
29- De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah, herşeye güç yetirendir."


Masonlarda bizleri böyle inanmadıkları halde, inandık diye kandırmışlardı ve halen devam ediyorlar.

BAKARA SURESİ
6- Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar.

7- Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır.

8- İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.

9- (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.

10- Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.

11- Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.

12- Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.

13- Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.

14- İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."

15- (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.

16- İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.

17- Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.

18- Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.

19- Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.

20- Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

21- Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.

22- O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Nahl suresi 106. ayette “Kalbinde iman olan bir kimsenin hayati bir tehlike olduğunda küfür kelimesini söyleyebileceği” anlatılır. Bu şahsın ağzından çıkan kelime küfür olmakla beraber sahibi kafir değildir.

Ayetin iniş sebebinde, Ammar bin Yasir’in müşriklerin işkencesi karşısında dayanamayıp küfür kelimesini söylemesi anlatılır. Ammar bin Yasir’e Peygamber Efendimiz; “benzeri bir durum olursa yine aynı şeyleri söyleyebilirsin” demiştir.

Bazı sözler küfür görünür. Ancak sahibinin o sözü küfründen dolayı mı yoksa başka bir sebeple mi söylediğini kesin olarak bilmediğimiz taktirde ihtiyata uygun olanı onu hemen tekfir etmemek, yani küfrüne hükmetmemektir.

Önüne gelene kafir diyenlerin hayasız yüzlerine hayala bir tokattır....


Allah c.C. razı olsun
 
Z

zeynep_hearty

Guest
rabbim razı olsun ..bu ayetti kerimedende anlaşıldığı üzre niyetin önemi çok büyük ..selam ve dua ile.....
 

khan19556

New member
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
992
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Sancaðýn düþtüðü yerden
Büyük günahları işleyen kafir olur mu?

Bu soruyu cevaplarken, işlediği günahlarla övünen ve bunlardan pişmanlık duymayanların konumuz dışında olduğunu hemen belirtelim. Asıl mevzumuz, inandığı halde bu tür günahlara düşen ve onlardan pişmanlık duyanlardır.

Ehl-i sünnetin dışında kalan mutezile mezhebi ve haricilerin bir kısmı, “büyük günah işleyenlerin kafir olacağını veya imanla küfür ortasında kalacağını” söyler ve bunu şöyle izah etmeye çalışırlar: “büyük günahlardan birini işleyen bir mü'minin imanı gider. Çünkü Cenab-ı Hakk'a inanan ve cehennemi tasdik eden birinin büyük günah işlemesi mümkün değildir. Dünyada hapse düşme korkusuyla kendini kanun dışı yollardan koruyan birinin, ebedi bir cehennem azabını ve Cenab-ı Hakk'ın gadabını düşünmeyerek büyük günahları işlemesi, elbette onun imansızlığına delalet eder.”

İlk bakışta doğru gibi görünen bu hüküm, insanın yaradılışını bilmeyen sakat bir düşüncenin mahsulüdür. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri, bu sorunun cevabını Lem'alar adlı eserinde şu şekilde vermektedir: “... İnsanda hissiyat galip olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmedip, en az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hazırayı (el altında bulunan hazır bir lezzeti), ileride gayet büyük bir mükafata tercih eder. Ve az bir hazır sıkıntıdan, ileride büyük bir azab-ı müecceleden (sonradan gelecek, tehir edilmiş bir azaptan) ziyade çekinir. Çünkü tevehhüm ve heves ve his, ileriyi görmüyor. Belki, inkar ediyorlar. Nefs dahi yardım etse, mahall-i iman olan kalb ve akıl susarlar, mağlup oluyorlar.

Şu halde; kebairi (büyük günahları) işlemek, imansızlıktan gelmiyor, belki his ve hevesin ve vehmin galebesiyle, akıl ve kalbin mağlubiyetinden ileri gelir.”
Evet, bediüzzaman hazretleri'nin ifade ettiği gibi, insanın yaradılışında cennetin akıl almaz lezzetlerini çok ötelerde görmesi ve bu yüzden onları ikinci plana atıp, hemen eli altındaki günah lezzetlerine meyletmesi gibi bir özellik vardır. Çok acıktığı için kendisini en yakın lokantaya atan bir adamın, ısmarladığı iki porsiyonluk döner 10-15 dakika gecikeceği için hemen eli altında bulunan kuru ekmeği kemirmeye başlaması ve midesinin yarısını onunla doldurması, bu sırdandır.

Yine Bediüzzaman'ın dediği gibi, insan bir ay sonra gireceği bir hücre hapsinden çok, hemen yemek üzere olduğu bir tokattan korkar. Yani bu hissiyata göre cehennem azabı, onun için çok uzaktır ve Allah da zaten affedicidir.

İşte insan, bu mülahazalarla 'imanlı olmasına rağmen, günahlara meyleder ve nefsinin de desteklemesiyle içine düşebilir. Evet büyük günahları işlemek, imansızlıktan gelmez. Fakat o günahlar, tövbe ile hemen imha edilmezse, insanı imansızlığa götürebilir. Bu konuda yine bediüzzaman'ı dinleyelim:

“günah kalbe işleyip siyahlandıra siyahlandıra, ta nur-u imanı (iman nurunu) çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre (Allah'ı inkara) gidecek bir yol var. O günah, istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil belki küçük bir manevi yılan olarak kalbi ısırıyor...”
 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
Nahl suresi 106. ayette “Kalbinde iman olan bir kimsenin hayati bir tehlike olduğunda küfür kelimesini söyleyebileceği” anlatılır. Bu şahsın ağzından çıkan kelime küfür olmakla beraber sahibi kafir değildir.

Ayetin iniş sebebinde, Ammar bin Yasir’in müşriklerin işkencesi karşısında dayanamayıp küfür kelimesini söylemesi anlatılır. Ammar bin Yasir’e Peygamber Efendimiz; “benzeri bir durum olursa yine aynı şeyleri söyleyebilirsin” demiştir.

Bazı sözler küfür görünür. Ancak sahibinin o sözü küfründen dolayı mı yoksa başka bir sebeple mi söylediğini kesin olarak bilmediğimiz taktirde ihtiyata uygun olanı onu hemen tekfir etmemek, yani küfrüne hükmetmemektir.

Önüne gelene kafir diyenlerin hayasız yüzlerine hayalı bir tokattır....


ALLAH c.c razı olsun kardeşim
 
Üst Alt