numan
New member
- Katılım
- 26 Eyl 2006
- Mesajlar
- 204
- Tepkime puanı
- 5
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
- Konum
- ÝZMÝR
- Web sitesi
- www.islamforum.net
“Artık sen Rabbini hamd ile tespih et ve secde edenlerden ol. Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” (1)
Mensubu bulunduğumuz ulvi dinimizin emirlerini yerine getirme çağımız bellidir. Çocukluktan çıkıp buluğ çağına ulaşan her mü’min, ölüm gelinceye kadar kulluk etmek zorundadır.
Rabbinin sayısız nimetleri karşısında ibadet tacını takmayan, ölüm anında Hakla vuslata kurtuluş gemisiyle gitme fırsatını kaçırmış olacaktır. Müslüman hayatının her kademesinde İslamı ayakta tutmakla mükelleftir. İslamı ayakta tutmak; emirlerini yapıp yasaklarından kaçınmakla mümkündür. Hayatının akışını İslam’a ayarlayıp programını ona göre çizmelidir.
İman ile en sağlam irtibat, ibadetlerimizdir. İbadetlerini aksatmayan, tökezletmeyen herkes, ağzından çıkan her söze, yaptığı her harekete, kalıcı değer kazandırır. Allah’a kul olmanın derin hazzını duymak, ruhu itminana erdirmekle kalmayıp, aynı zamanda günlük yaşantıyı da düzene sokar.
“Şüphesiz Allah’ın aylarının sayısı on ikidir” (2) Buyuran Rabbimiz, kulun bir plan içinde hayatını tanzim etmesini; verdiği ayların, günlerin, saatlerin heba edilmemesini ve onlardan çekileceği hesabı aklından çıkarmamasını istiyor. İbadetler söz konusu olduğunda: “Vakit bulamıyorum fırsatım yok” demek Müslüman’ın dilinde asla yer almaması gereken bir cümledir. Bahanelerin arkasına sığınarak kulluktan uzaklaşanlar, Azrail’le hiçbir şekilde pazarlığa oturamayacaklarını hatırdan çıkarmamalıdır.
İbadet cephesinden Allah’a yaklaşmaya gevşek davranmak, manevi duyguları da alt üst eder. O vakit oruç tasarruf; cömertlik israfa dönüşür.
Günümüz insanının, nefsinin arzularını tetikleyen her türlü meşgaleye zaman ayırdığı halde, farz ve sünnete bahane üretmesi, ne yaman çelişki... İnsanı nakit değerindeki vaktini, sanal zaman öğütücülere cömertçe harcarken; ibadete, sılayı rahim’e ve dost ziyaretlerine bir türlü fırsat bulamadığından dem vurmakta, çürük gerekçelerle oyalanmaktadır.
Oysa insanın yaratılış gayesi Allah’a kul olmakla mana kazanır. Üç ayların gölgesinin üzerimizde düştüğü şu günlerde hayatımızın hesabını yapmalı, kulluk gidişatımızı gözden geçirmeliyiz. Yaratılış gayesini anlayıp yaşantımıza o doğrultuda yön verdiğimizde, attığımız her olumlu adımın öteler âleminde avantaja dönüşeceğini bilmeliyiz.
İbadetin ilk basamağı namazdır. Allah Resulünün “Dinin direği” diye tabir ettiği bu temel ibadet, kendinden önceki bütün huzursuzlukları, pürüzleri, eğrilikleri yok eder. Kendinden sonraki davranışların istikametini düzene sokar. Bizi Yaratıcımıza yaklaştırmayan hiçbir sözün ve hareketin ömrümüze faydası dokunmaz. Zira ömür değerini ondan alır. Namazda Rabbiyle konuşan bir kuldan daha kuvvetli bir insan yoktur. Gönlünün derinliklerinden gelerek dilinden dökülen samimi dualarla sadece O’ndan istemeyi şiar edinmiş kuldan daha hür insan olamaz.
İbadetleri yaparken nefsin zorlanmaları ve şeytanın vesveseleri ile gelen sıkıntılar kalbi olgunlaştırıp imanın kemale ermesine zemin hazırlar. Kendine verilen ömür nimetini bahanelerle bitirenlerden olmamak için Resullulah’ın müjdesine (s.a.v) kulak verelim: “Ömrü uzun ameli güzel olan kimseye ne mutlu! (3)
Yazar: Necla Günay
Dipnotlar: 1) Hicr/ 98–99, 2) Tövbe/ 36, 3) Tirmizi 500 Ö.N.Bilmen
Mensubu bulunduğumuz ulvi dinimizin emirlerini yerine getirme çağımız bellidir. Çocukluktan çıkıp buluğ çağına ulaşan her mü’min, ölüm gelinceye kadar kulluk etmek zorundadır.
Rabbinin sayısız nimetleri karşısında ibadet tacını takmayan, ölüm anında Hakla vuslata kurtuluş gemisiyle gitme fırsatını kaçırmış olacaktır. Müslüman hayatının her kademesinde İslamı ayakta tutmakla mükelleftir. İslamı ayakta tutmak; emirlerini yapıp yasaklarından kaçınmakla mümkündür. Hayatının akışını İslam’a ayarlayıp programını ona göre çizmelidir.
İman ile en sağlam irtibat, ibadetlerimizdir. İbadetlerini aksatmayan, tökezletmeyen herkes, ağzından çıkan her söze, yaptığı her harekete, kalıcı değer kazandırır. Allah’a kul olmanın derin hazzını duymak, ruhu itminana erdirmekle kalmayıp, aynı zamanda günlük yaşantıyı da düzene sokar.
“Şüphesiz Allah’ın aylarının sayısı on ikidir” (2) Buyuran Rabbimiz, kulun bir plan içinde hayatını tanzim etmesini; verdiği ayların, günlerin, saatlerin heba edilmemesini ve onlardan çekileceği hesabı aklından çıkarmamasını istiyor. İbadetler söz konusu olduğunda: “Vakit bulamıyorum fırsatım yok” demek Müslüman’ın dilinde asla yer almaması gereken bir cümledir. Bahanelerin arkasına sığınarak kulluktan uzaklaşanlar, Azrail’le hiçbir şekilde pazarlığa oturamayacaklarını hatırdan çıkarmamalıdır.
İbadet cephesinden Allah’a yaklaşmaya gevşek davranmak, manevi duyguları da alt üst eder. O vakit oruç tasarruf; cömertlik israfa dönüşür.
Günümüz insanının, nefsinin arzularını tetikleyen her türlü meşgaleye zaman ayırdığı halde, farz ve sünnete bahane üretmesi, ne yaman çelişki... İnsanı nakit değerindeki vaktini, sanal zaman öğütücülere cömertçe harcarken; ibadete, sılayı rahim’e ve dost ziyaretlerine bir türlü fırsat bulamadığından dem vurmakta, çürük gerekçelerle oyalanmaktadır.
Oysa insanın yaratılış gayesi Allah’a kul olmakla mana kazanır. Üç ayların gölgesinin üzerimizde düştüğü şu günlerde hayatımızın hesabını yapmalı, kulluk gidişatımızı gözden geçirmeliyiz. Yaratılış gayesini anlayıp yaşantımıza o doğrultuda yön verdiğimizde, attığımız her olumlu adımın öteler âleminde avantaja dönüşeceğini bilmeliyiz.
İbadetin ilk basamağı namazdır. Allah Resulünün “Dinin direği” diye tabir ettiği bu temel ibadet, kendinden önceki bütün huzursuzlukları, pürüzleri, eğrilikleri yok eder. Kendinden sonraki davranışların istikametini düzene sokar. Bizi Yaratıcımıza yaklaştırmayan hiçbir sözün ve hareketin ömrümüze faydası dokunmaz. Zira ömür değerini ondan alır. Namazda Rabbiyle konuşan bir kuldan daha kuvvetli bir insan yoktur. Gönlünün derinliklerinden gelerek dilinden dökülen samimi dualarla sadece O’ndan istemeyi şiar edinmiş kuldan daha hür insan olamaz.
İbadetleri yaparken nefsin zorlanmaları ve şeytanın vesveseleri ile gelen sıkıntılar kalbi olgunlaştırıp imanın kemale ermesine zemin hazırlar. Kendine verilen ömür nimetini bahanelerle bitirenlerden olmamak için Resullulah’ın müjdesine (s.a.v) kulak verelim: “Ömrü uzun ameli güzel olan kimseye ne mutlu! (3)
Yazar: Necla Günay
Dipnotlar: 1) Hicr/ 98–99, 2) Tövbe/ 36, 3) Tirmizi 500 Ö.N.Bilmen