seyfullah putkýran
New member
- Katılım
- 30 Eyl 2005
- Mesajlar
- 5,807
- Tepkime puanı
- 205
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- Ruhlar Aleminden
- Web sitesi
- www.tevhidyolu.net
>>
>>Onk. Dr. Haluk Nurbaki'den gerçek bir hatıra
>>
>>Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla
>>karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte
>>belgeleyerek özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış
>>bir olayı size nakletmek istiyorum.
>>
>>Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam
>>vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt
>>dışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o
>>imkanı bulamamıştı. Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi
>>altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini gördüm. Ancak
>>Serap'ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok
>>dikkatli geçirmesi gerekiyordu. Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl
>>kadar sonra 1 ihale için İzmir'e gitmek istedi. Kış aylarında
>>olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet
>>bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi
>>üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa 1 süre sonra
>>kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki
>>metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki
>>tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve
>>söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes
>>almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle
>>konuşarak:
>>
>>--''Doktor bey,'' dedi. ''Ben size...dargınım.'' ''Niçin?" diye
>>sordum. --"Siz...dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH 'ı,
>>ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?"
>>
>>Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi
>>karşısında oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye çalışarak:
>>
>>--"Doktora ulaşmak kolaydır'' dedim. ''Parayı bastırdın mı
>>istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek
>>duymalısın..."
>>
>>Konuşmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında
>>başını salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi
>>hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve
>>dersler "hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman
>>hakikatlarını bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru
>>soruyordu.Vefatına bir hafta kala:
>>
>>--"Doktor bey,'' dedi. ''Ben ölürken ne söylemeliyim?"
>>
>>--"Senin durumun çok özel" dedim. ''Kelime-i Şehadet sana uzun
>>gelir. O anı farkedince ''Muhammed'' (s.a.v) sana yeter."
>>
>>O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu
>>için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya çalışıyorduk.
>>Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim.
>>Dönüşümde annesi telefon ederek:
>>
>>--"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." Dedi. "Sabahlara kadar
>>inliyor ve çok ıstırap çekiyor. Hemen eve gittim ve iğne
>>yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve
>>hatırladıkça ürperiyorum. "Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda
>>yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?. İşte Serap, böyle
>>bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gün
>>daha ömrü varsa , son günü uyanık kalacak şekilde morfin
>>yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe
>>rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap'ın acizliği hürmetine
>>sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair işaret sezdim.
>>
>>Ertesi gün O'na: --"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin. Ve
>>Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da
>>sordu: --"Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?"
>>
>>--"Kızım," dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana
>>yakışıklı bir prens gibi gelecektir." Salı günü Serap'ın
>>ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim.Ancak vefatına
>>yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine
>>uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni
>>görünce yanıma gelerek:
>>
>>--"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize
>>yaşandı!" dedi ve devam etti:
>>
>>--Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan
>>kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat
>>namaz kıldı.Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i
>>Şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:
>>
>>--"Doktor bey'e söyleyin, dedi. Azrail, O'nun söylediğinden de
>>güzelmiş!...
>>
>>Onk. Dr. Haluk Nurbaki'den gerçek bir hatıra
>>
>>Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla
>>karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte
>>belgeleyerek özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış
>>bir olayı size nakletmek istiyorum.
>>
>>Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam
>>vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt
>>dışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o
>>imkanı bulamamıştı. Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi
>>altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini gördüm. Ancak
>>Serap'ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok
>>dikkatli geçirmesi gerekiyordu. Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl
>>kadar sonra 1 ihale için İzmir'e gitmek istedi. Kış aylarında
>>olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet
>>bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi
>>üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa 1 süre sonra
>>kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki
>>metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki
>>tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve
>>söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes
>>almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle
>>konuşarak:
>>
>>--''Doktor bey,'' dedi. ''Ben size...dargınım.'' ''Niçin?" diye
>>sordum. --"Siz...dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH 'ı,
>>ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?"
>>
>>Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi
>>karşısında oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye çalışarak:
>>
>>--"Doktora ulaşmak kolaydır'' dedim. ''Parayı bastırdın mı
>>istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek
>>duymalısın..."
>>
>>Konuşmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında
>>başını salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi
>>hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve
>>dersler "hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman
>>hakikatlarını bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru
>>soruyordu.Vefatına bir hafta kala:
>>
>>--"Doktor bey,'' dedi. ''Ben ölürken ne söylemeliyim?"
>>
>>--"Senin durumun çok özel" dedim. ''Kelime-i Şehadet sana uzun
>>gelir. O anı farkedince ''Muhammed'' (s.a.v) sana yeter."
>>
>>O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu
>>için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya çalışıyorduk.
>>Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim.
>>Dönüşümde annesi telefon ederek:
>>
>>--"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." Dedi. "Sabahlara kadar
>>inliyor ve çok ıstırap çekiyor. Hemen eve gittim ve iğne
>>yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve
>>hatırladıkça ürperiyorum. "Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda
>>yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?. İşte Serap, böyle
>>bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gün
>>daha ömrü varsa , son günü uyanık kalacak şekilde morfin
>>yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe
>>rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap'ın acizliği hürmetine
>>sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair işaret sezdim.
>>
>>Ertesi gün O'na: --"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin. Ve
>>Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da
>>sordu: --"Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?"
>>
>>--"Kızım," dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana
>>yakışıklı bir prens gibi gelecektir." Salı günü Serap'ın
>>ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim.Ancak vefatına
>>yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine
>>uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni
>>görünce yanıma gelerek:
>>
>>--"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize
>>yaşandı!" dedi ve devam etti:
>>
>>--Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan
>>kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat
>>namaz kıldı.Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i
>>Şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:
>>
>>--"Doktor bey'e söyleyin, dedi. Azrail, O'nun söylediğinden de
>>güzelmiş!...
>>