Ateş Azabı
Cehennemdeki bu hayatın içinde, en büyük azaplardan biri
ateştir. Ateş diğer işkencelere kıyasla insanın benliğini kökünden
sarsan yok eden bir unsurdur. İnsan vücudunun en derin
noktalarına, Kuran’da Allah’ın bildirdiği şekliyle “hücrelerine”
kadar işleyen bir azaptır.
Harun Yahya 109
İşte cehennem ehli, cehennemde “cayır cayır yanmakta
olan” (Mearic Suresi, 15), öfkeli, “alevleri kabardıkça kabaran”
(Leyl Suresi, 14), “çılgınca yanan” (Furkan Suresi, 11)
bu ateşin içine atılırlar ve çığlık çığlığa yanarlar. Kaaria Suresi’nde
şöyle buyrulur:
Kimin tartıları hafif kalırsa. Artık onun da anası (son
durağı) “haviye”dir (uçurum). Onun ne olduğunu
(mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir.
(Kaaria Suresi, 8-11)
Ayetlerden anlaşıldığına göre, ateş cehennemin her yerini
kaplamıştır. Bu çukurda ateşten korunulabilecek, ateşin erişmediği
bir yer yoktur. İnkar eden kişi diğer fiziksel ve ruhsal
işkencelere tabi olurken de hayatının her anında ateşle muhataptır.
Ateş, son derece büyüktür. Kuran’da, onun büyüklüğü
ve şiddeti ifade edilirken, ateşin kıvılcımları için “saray” ve “deve
sürüleri” benzetmeleri kullanılır:
O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız
(azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden
korur. Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım
saçar. Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri
gibidir. (Mürselat Suresi, 28-33)
İnkar edenler ateşten kaçmak, ondan kurtulmak için tüm
güçlerini harcarlar. Ama kaçmalarına izin verilmez. Mearic Suresi
17. ayette bildirildiğine göre, o öyle bir ateştir ki, “yüz
çevirip arkasını döneni çağırır-durur”.
Bir başka ayette ise şöyle bildirilir:
Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri
ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevri-
110 ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM
lirler ve onlara: “Kendisini yalanladığınız ateş azabını
tadın” denir. (Secde Suresi, 20)
Böyle bir ateşle yananların tahayyül edilemeyecek çığlık ve
inlemeleri ortalığı kaplar. Yalnızca bu korkunç çığlık ve inlemeler
bile cehennem ehli için özel bir azap kaynağıdır. Orada “kemikleri
çatırdatan inlemeler vardır”. (Enbiya Suresi, 100) Bir
başka ayette ise, “mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için
orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır” (Hud
Suresi, 106) diye bildirilmektedir.
Ateş, dayanılmaz bir acıdır. İnsan bir kibrit çöpünün alevine
parmağını kısa bir süre tutmaya bile dayanamaz. Şiddetli bir
acı duyar. Ancak dünyada bu ve benzeri şekillerde hissettiğimiz
ateş azabı, cehennemdekinin yanında çok çok zayıftır.
Çünkü insan, dünyada uzun süre yanamaz. Eğer yanan bir ateşin
içine düşmüşse, 5-10 saniye içinde can verir, ateşin büyük
acısını çok kısa bir an yaşamış olur.
Ancak cehennemdeki durum, çok korkunçtur, çünkü oradaki
ateş insanı öldürmez, yalnızca acı çektirir. Cehennem ehli,
sonsuza kadar sürecek olan bir ateşin içinde Allah’ın dilemesi
dışında sonsuza kadar yanacaktır. Bu işlemin sonsuza kadar
süreceğini bilmenin verdiği dayanılmaz bir çaresizlik, umutsuzluk
ve yıkım içinde olacaktır.
Azabın bir başka yönü de, özel olarak yüzlerinin yakılmasıdır.
İnsanı kibirlendiren, bu kibirle kendisini müstağni görmesinie
neden olan vücudunun en önemli yeri yüzüdür. Çünkü
yüz kişiye ayrı bir fert olma özelliği kazandırır. “Ben” diye tanımlanan
varlığın en belirgin göstergesidir. Güzellik ve çirkinlik
kavramlarının en yoğun olarak toplandığı bölgedir. İnsanlar,
gazetelerde ya da televizyonda yüzü ileri derece yanmış birisinin
görüntüsüne rastladıklarında, şiddetli bir acımayla karışık
Harun Yahya 111
ürperti hissederler. Ardından benzer bir felakete karşı
Allah’tan koruma isterler. Hiç kimse böyle bir felaketin kendi
başına gelmesini istemez ve zaten kısa sürede bu görüntü unutulur.
Ancak inkarcıların gaflette olduğu bir şey vardır ki, o da
benzer bir sona hem de akıllarının alamayacağı kadar şiddetlisine
adım adım yaklaşmakta olduklarıdır. Cehennemdeki ateş
insan vücudunun her noktasına büyük acılar verir. Ama insanın
yüzünün yanması en acısıdır. Gözler, kulaklar, burun, dil ve derinin,
yani beş duyu kaynağının aynı anda bulunduğu tek ve en
önemli bölgedir yüz. İnsan yüze gelecek darbelere karşı çok
hassastır, en ufak bir harekete şiddetli bir refleksle cevap verir.
Cehennemde ise yüz, ateşte yakılır, kaynar sularla haşlanır.
Acının en yoğun olarak hissedildiği yere en ağır işkenceler yapılır.
Ayetlerde, bu azap şöyle tasvir edilir:
Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki:
“Eyvahlar bize, keşke Allah’a itaat etseydik ve Resule
itaat etseydik.” (Ahzap Suresi, 66)
Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir.
(İbrahim Suresi, 50)
Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde
onlar (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler.
(Müminun Suresi, 104)
Cehennemin Odunları, Kaynar Su ve
Dağlanan Vücutlar
Allah inkarcıların cehennem ateşi içinde yanacaklarını bildirirken,
Kuran’da bir benzetme yapmıştır. Buna göre, inkarcılar
yana yana “cehennemin odunu” haline gelirler. Cehennemde
ateşin kavurduğu herhangi bir nesne gibi yanmazlar. İnkarcılar
112 ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM
kendileri ateşin yakıtını oluştururlar. Bu durum bir ayette şöyle
bildirilir:
“Zulmedenler, ise onlar da cehennem için odun olmuşlardır”.
(Cin Suresi, 15)
Odunun kendisi, ateşinin yakacağı herhangi bir cisimden
çok daha uzun, çok daha şiddetle, için için yanar. İşte inkarcılar
da, aynı şekilde yalanladıkları bu ateşin odunu olurlar. Ayetlerde,
bu gerçek şöyle haber verilmiştir:
Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten
koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır... (Tahrim
Suresi, 6)
Şüphesiz inkar edenler, onların malları da, çocukları
da kendilerine Allah’tan (gelecek azaba karşı) hiçbir
şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. (Al-i
İmran Suresi, 10)
Gerçekten siz de, Allah’ın dışında taptıklarınız da cehennemin
odunusunuz, siz ona varacaksınız. (Enbiya
Suresi, 98)
Odun yerine geçen insanların yanında, bir de ateşi yakmak
için kullanılan gerçek odunlar vardır. Ancak burada da farklı
bir azap yaşanır. Dünyada iken dost, örneğin karı-koca olan inkarcılar,
birbirlerinin ateşine odun taşırlar. Kuran’da, Ebu Leheb
ve karısının cehennemde yaşayacakları son şöyle haber
verilmektedir:
Ebu Leheb’in iki eli kurusun; kurudu ya.
Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı.
Alevi olan bir ateşe girecektir. Eşi de; odun hamalı
(ve)
Harun Yahya 113
Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak. (Mesed
Suresi, 1-5)
Bu, dünyadaki tüm bağların kopması demektir. Dünyada
iken birbirlerini çok sevdiklerini söyleyen ve birlikte Allah’a
karşı isyan eden inkarcılar, cehennemde birbirlerinin ateşini
beslerler. Orada tam bir ihanet söz konusudur. Allah’tan başka
edinmiş oldukları tüm dostlar, en yakınları, eşleri dahi birer
düşman haline gelmişlerdir.
İnsanın en büyük organı vücudunu çepe çevre saran, hissetmesini,
zevk almasını sağlayan derisidir. Kalınlığı birkaç milimetreyi
geçmez. İnsanın en çok değer verdiği yüzü, elleri, kolları,
bacakları ve diğer bütün organları deri tarafından sarmalanmıştır.
Ancak deri hassaslığı yüzünden en büyük acı kaynağı
olabilir. Derinin en zayıf olduğu nokta ise ateşe ve kaynar sıvılara
karşı olan zafiyetidir. Ateş deriyi kavurur yakar, kaynar su
ise haşlar. Kaynar su insanın derisini tek bir nokta boşta bırakmaksızın
çepeçevre sarar. İncecik deriyi kabartır, deri iltihapla
şişer, su toplar ve patlar, böylece dayanılmaz bir azaba neden
olur. Dünyadaki fiziksel güzellik kuvvet, makam, şöhret kısacası
hiçbir şey insanı kaynar bir suya karşı dayanıklı kılmaz. Kuran’da
bildirildiğine göre, “küfre saptıklarından dolayı onlar
için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır”. (Enam
Suresi, 70) Vakıa Suresi’nde şöyle buyrulur:
Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise artık (onun
için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır. Ve
çılgınca yanan ateşe bir atılma da. Şüphesiz bu, kesin
bilgi ifade eden bir gerçektir. (Vakıa Suresi, 92-95)
Bir başka surede ise, inkarcılara yapılacak kaynar su azabı
şöyle anlatılır:
114 ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM
Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin.
Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;
(Azabı) tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.
Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir. (Duhan
Suresi, 47-50)
Bunların yanında, ateş azabının bazı farklı çeşitleri vardır.
Birisi de, ateşte kızdırılan metallerle cehennem ehlinin vücutlarının
dağlanmasıdır. Ancak kendilerini dağlamak için kullanılacak
olan bu metaller, dünyada iken Allah’a ortak koştukları
mal ve mülkleridir:
... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar...
Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların
üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların
alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak
(ve “İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır;
yığıp-sakladıklarınızı tadın” (denilecek). (Tevbe Suresi,
34-35)
Daha Başka Azaplar
Cehennem, çoğu insanın sandığı gibi yalnızca insanların
ateşte ve kaynar sularla yanacağı bir yer değildir. Orada insanı
hem fiziksel hem de psikolojik yönden azaplandıracak çok çeşitli
yöntemler vardır.
Dünyada, işkence için çok farklı yöntemler ve araçlar kullanılmaktadır.
Çoğu kişi bu işkenceler sırasında ya sakat kalır
ya da acıdan ölür. Sağ kalanlar ise genelde akıl sağlıklarını kısmen,
hatta bazen tümüyle yitirirler. Oysa bu dünyadaki işken-
Harun Yahya 115
ce yöntemleri, cehennemdekilere oranla karşılaştırılamayacak
kadar hafiftir. Cehennemde çok farklı, çok gelişmiş işkence
yöntemleri kullanılacaktır. Dünyada elektrik verilerek işkenceye
uğratılan bir insanı da, verilen elektriği de, insanın elektriğe
olan acı duyarlılığını da Allah yaratmıştır. İnsana acı verecek
daha birçok bilinmeyen kaynak ve insanın bilinmeyen birçok
zaafı vardır. Allah yarattığı kullarının zaaflarını en iyi bilendir.
Bu zaaflar doğrultusunda en çok acıyı da yine Allah verecektir.
Bu, “Muazzip” (azap edici) ve “Kahhar” (kahredici) olan
Allah’ın kanunudur.
Kuran’da haber verildiğine göre cehennemde azap her
yönden gelmektedir. Azaptan kendilerini korumaya fırsatları
yoktur, azap her yandan onları kuşatmaktadır. Üstlerinden,
altlarından gelen azabı savmaya güç yetiremezler. Onların bu
durumu Kuran’da şöyle haber verilir:
Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar.
Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-
durmaktadır. Azabın onları üstlerinden ve
ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah): “Yaptıklarınızı
tadın” der. (Ankebut Suresi, 54-55)
Ayrıca, cehennemdeki, şu anda bilemediğimiz daha başka
farklı azap kaynakları da Kuran’da şu şekilde haber verilir:
Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır
o. İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin. Ve onun
şeklinden başka, çift çift (olan daha beter azablar)
vardır. (Sad Suresi, 56-58)
Kuran’da inkarcıların cehennemde karşılaşacakları azaplar
haber verilmiştir. Elbette Allah bunların çok daha üstünde, insanın
hayal gücünün bile alamayacağı sonsuz azap ve işkence
şekillerini cehennemde yaratmaya güç yetirendir.
116 ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM
Sıcak, Karanlık, Duman ve Darlık
Dünyada insana en çok sıkıntı veren ortamlar dar, pis, karanlık
ve sıcak ortamlardır. Çok sıcak, nemli ortamlar insanı
boğar, yüksek nem en temel ihtiyaç olan nefes almayı zorlaştırır.
Nefes alamamak insanı şiddetli biçimde bunaltır, göğsü daralır,
kalbi sıkışır. Çok sıcak ve nemli havalarda gölge bile rahatlatıcı
olmaz. Görünmeyen ama yoğun bir tabaka insanı çepeçevre
kuşatır, nefes borusundan girip göğsünü tıkar. Örneğin
lüks saunalardaki yüksek ısı ve neme insan çok kısa bir süre
dayanabilir. On dakika yoğun buhar altında kalmaya dayanamayan
birisi saunaya kapatılsa kısa bir süre içinde fenalık geçirir.
Biraz daha uzun kalırsa, aşırı nem ve sıcaktan ölebilir.
Cehennemde de bu boğucu atmosfer çok yoğun bir biçimde
hakimdir. Dünyada sıcağa karşı birçok önlem geliştirmiş
olan insan cehennemde çaresizdir. Ortam en sıcak çölden daha
sıcak, en karanlık, izbe hücrelerden daha sıkıntı verici ve
pistir. Sıcak insanın en küçük parçası olan hücrelerine dek işler.
İnkarcılar için kavurucu sıcağa karşı bir koruyucu, ferahlama
veya serinleme imkanı yoktur. Kuran’da, cehennem ehlinin
bu durumundan şöyle söz edilir:
“Ashab-ı Şimal”, ne (mutsuzdur o) “Ashab-ı Şimal.”
Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su.
Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Ki o, ne
serindir, ne ferahlatıcı (kerim). (Vakıa Suresi, 41-44)
O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız
(azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden
korur. (Mürselat Suresi, 28-31
Cehennemdeki bu hayatın içinde, en büyük azaplardan biri
ateştir. Ateş diğer işkencelere kıyasla insanın benliğini kökünden
sarsan yok eden bir unsurdur. İnsan vücudunun en derin
noktalarına, Kuran’da Allah’ın bildirdiği şekliyle “hücrelerine”
kadar işleyen bir azaptır.
Harun Yahya 109
İşte cehennem ehli, cehennemde “cayır cayır yanmakta
olan” (Mearic Suresi, 15), öfkeli, “alevleri kabardıkça kabaran”
(Leyl Suresi, 14), “çılgınca yanan” (Furkan Suresi, 11)
bu ateşin içine atılırlar ve çığlık çığlığa yanarlar. Kaaria Suresi’nde
şöyle buyrulur:
Kimin tartıları hafif kalırsa. Artık onun da anası (son
durağı) “haviye”dir (uçurum). Onun ne olduğunu
(mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir.
(Kaaria Suresi, 8-11)
Ayetlerden anlaşıldığına göre, ateş cehennemin her yerini
kaplamıştır. Bu çukurda ateşten korunulabilecek, ateşin erişmediği
bir yer yoktur. İnkar eden kişi diğer fiziksel ve ruhsal
işkencelere tabi olurken de hayatının her anında ateşle muhataptır.
Ateş, son derece büyüktür. Kuran’da, onun büyüklüğü
ve şiddeti ifade edilirken, ateşin kıvılcımları için “saray” ve “deve
sürüleri” benzetmeleri kullanılır:
O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız
(azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden
korur. Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım
saçar. Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri
gibidir. (Mürselat Suresi, 28-33)
İnkar edenler ateşten kaçmak, ondan kurtulmak için tüm
güçlerini harcarlar. Ama kaçmalarına izin verilmez. Mearic Suresi
17. ayette bildirildiğine göre, o öyle bir ateştir ki, “yüz
çevirip arkasını döneni çağırır-durur”.
Bir başka ayette ise şöyle bildirilir:
Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri
ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevri-
110 ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM
lirler ve onlara: “Kendisini yalanladığınız ateş azabını
tadın” denir. (Secde Suresi, 20)
Böyle bir ateşle yananların tahayyül edilemeyecek çığlık ve
inlemeleri ortalığı kaplar. Yalnızca bu korkunç çığlık ve inlemeler
bile cehennem ehli için özel bir azap kaynağıdır. Orada “kemikleri
çatırdatan inlemeler vardır”. (Enbiya Suresi, 100) Bir
başka ayette ise, “mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için
orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır” (Hud
Suresi, 106) diye bildirilmektedir.
Ateş, dayanılmaz bir acıdır. İnsan bir kibrit çöpünün alevine
parmağını kısa bir süre tutmaya bile dayanamaz. Şiddetli bir
acı duyar. Ancak dünyada bu ve benzeri şekillerde hissettiğimiz
ateş azabı, cehennemdekinin yanında çok çok zayıftır.
Çünkü insan, dünyada uzun süre yanamaz. Eğer yanan bir ateşin
içine düşmüşse, 5-10 saniye içinde can verir, ateşin büyük
acısını çok kısa bir an yaşamış olur.
Ancak cehennemdeki durum, çok korkunçtur, çünkü oradaki
ateş insanı öldürmez, yalnızca acı çektirir. Cehennem ehli,
sonsuza kadar sürecek olan bir ateşin içinde Allah’ın dilemesi
dışında sonsuza kadar yanacaktır. Bu işlemin sonsuza kadar
süreceğini bilmenin verdiği dayanılmaz bir çaresizlik, umutsuzluk
ve yıkım içinde olacaktır.
Azabın bir başka yönü de, özel olarak yüzlerinin yakılmasıdır.
İnsanı kibirlendiren, bu kibirle kendisini müstağni görmesinie
neden olan vücudunun en önemli yeri yüzüdür. Çünkü
yüz kişiye ayrı bir fert olma özelliği kazandırır. “Ben” diye tanımlanan
varlığın en belirgin göstergesidir. Güzellik ve çirkinlik
kavramlarının en yoğun olarak toplandığı bölgedir. İnsanlar,
gazetelerde ya da televizyonda yüzü ileri derece yanmış birisinin
görüntüsüne rastladıklarında, şiddetli bir acımayla karışık
Harun Yahya 111
ürperti hissederler. Ardından benzer bir felakete karşı
Allah’tan koruma isterler. Hiç kimse böyle bir felaketin kendi
başına gelmesini istemez ve zaten kısa sürede bu görüntü unutulur.
Ancak inkarcıların gaflette olduğu bir şey vardır ki, o da
benzer bir sona hem de akıllarının alamayacağı kadar şiddetlisine
adım adım yaklaşmakta olduklarıdır. Cehennemdeki ateş
insan vücudunun her noktasına büyük acılar verir. Ama insanın
yüzünün yanması en acısıdır. Gözler, kulaklar, burun, dil ve derinin,
yani beş duyu kaynağının aynı anda bulunduğu tek ve en
önemli bölgedir yüz. İnsan yüze gelecek darbelere karşı çok
hassastır, en ufak bir harekete şiddetli bir refleksle cevap verir.
Cehennemde ise yüz, ateşte yakılır, kaynar sularla haşlanır.
Acının en yoğun olarak hissedildiği yere en ağır işkenceler yapılır.
Ayetlerde, bu azap şöyle tasvir edilir:
Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki:
“Eyvahlar bize, keşke Allah’a itaat etseydik ve Resule
itaat etseydik.” (Ahzap Suresi, 66)
Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir.
(İbrahim Suresi, 50)
Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde
onlar (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler.
(Müminun Suresi, 104)
Cehennemin Odunları, Kaynar Su ve
Dağlanan Vücutlar
Allah inkarcıların cehennem ateşi içinde yanacaklarını bildirirken,
Kuran’da bir benzetme yapmıştır. Buna göre, inkarcılar
yana yana “cehennemin odunu” haline gelirler. Cehennemde
ateşin kavurduğu herhangi bir nesne gibi yanmazlar. İnkarcılar
112 ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM
kendileri ateşin yakıtını oluştururlar. Bu durum bir ayette şöyle
bildirilir:
“Zulmedenler, ise onlar da cehennem için odun olmuşlardır”.
(Cin Suresi, 15)
Odunun kendisi, ateşinin yakacağı herhangi bir cisimden
çok daha uzun, çok daha şiddetle, için için yanar. İşte inkarcılar
da, aynı şekilde yalanladıkları bu ateşin odunu olurlar. Ayetlerde,
bu gerçek şöyle haber verilmiştir:
Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten
koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır... (Tahrim
Suresi, 6)
Şüphesiz inkar edenler, onların malları da, çocukları
da kendilerine Allah’tan (gelecek azaba karşı) hiçbir
şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. (Al-i
İmran Suresi, 10)
Gerçekten siz de, Allah’ın dışında taptıklarınız da cehennemin
odunusunuz, siz ona varacaksınız. (Enbiya
Suresi, 98)
Odun yerine geçen insanların yanında, bir de ateşi yakmak
için kullanılan gerçek odunlar vardır. Ancak burada da farklı
bir azap yaşanır. Dünyada iken dost, örneğin karı-koca olan inkarcılar,
birbirlerinin ateşine odun taşırlar. Kuran’da, Ebu Leheb
ve karısının cehennemde yaşayacakları son şöyle haber
verilmektedir:
Ebu Leheb’in iki eli kurusun; kurudu ya.
Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı.
Alevi olan bir ateşe girecektir. Eşi de; odun hamalı
(ve)
Harun Yahya 113
Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak. (Mesed
Suresi, 1-5)
Bu, dünyadaki tüm bağların kopması demektir. Dünyada
iken birbirlerini çok sevdiklerini söyleyen ve birlikte Allah’a
karşı isyan eden inkarcılar, cehennemde birbirlerinin ateşini
beslerler. Orada tam bir ihanet söz konusudur. Allah’tan başka
edinmiş oldukları tüm dostlar, en yakınları, eşleri dahi birer
düşman haline gelmişlerdir.
İnsanın en büyük organı vücudunu çepe çevre saran, hissetmesini,
zevk almasını sağlayan derisidir. Kalınlığı birkaç milimetreyi
geçmez. İnsanın en çok değer verdiği yüzü, elleri, kolları,
bacakları ve diğer bütün organları deri tarafından sarmalanmıştır.
Ancak deri hassaslığı yüzünden en büyük acı kaynağı
olabilir. Derinin en zayıf olduğu nokta ise ateşe ve kaynar sıvılara
karşı olan zafiyetidir. Ateş deriyi kavurur yakar, kaynar su
ise haşlar. Kaynar su insanın derisini tek bir nokta boşta bırakmaksızın
çepeçevre sarar. İncecik deriyi kabartır, deri iltihapla
şişer, su toplar ve patlar, böylece dayanılmaz bir azaba neden
olur. Dünyadaki fiziksel güzellik kuvvet, makam, şöhret kısacası
hiçbir şey insanı kaynar bir suya karşı dayanıklı kılmaz. Kuran’da
bildirildiğine göre, “küfre saptıklarından dolayı onlar
için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır”. (Enam
Suresi, 70) Vakıa Suresi’nde şöyle buyrulur:
Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise artık (onun
için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır. Ve
çılgınca yanan ateşe bir atılma da. Şüphesiz bu, kesin
bilgi ifade eden bir gerçektir. (Vakıa Suresi, 92-95)
Bir başka surede ise, inkarcılara yapılacak kaynar su azabı
şöyle anlatılır:
114 ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM
Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin.
Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;
(Azabı) tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.
Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir. (Duhan
Suresi, 47-50)
Bunların yanında, ateş azabının bazı farklı çeşitleri vardır.
Birisi de, ateşte kızdırılan metallerle cehennem ehlinin vücutlarının
dağlanmasıdır. Ancak kendilerini dağlamak için kullanılacak
olan bu metaller, dünyada iken Allah’a ortak koştukları
mal ve mülkleridir:
... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar...
Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların
üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların
alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak
(ve “İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır;
yığıp-sakladıklarınızı tadın” (denilecek). (Tevbe Suresi,
34-35)
Daha Başka Azaplar
Cehennem, çoğu insanın sandığı gibi yalnızca insanların
ateşte ve kaynar sularla yanacağı bir yer değildir. Orada insanı
hem fiziksel hem de psikolojik yönden azaplandıracak çok çeşitli
yöntemler vardır.
Dünyada, işkence için çok farklı yöntemler ve araçlar kullanılmaktadır.
Çoğu kişi bu işkenceler sırasında ya sakat kalır
ya da acıdan ölür. Sağ kalanlar ise genelde akıl sağlıklarını kısmen,
hatta bazen tümüyle yitirirler. Oysa bu dünyadaki işken-
Harun Yahya 115
ce yöntemleri, cehennemdekilere oranla karşılaştırılamayacak
kadar hafiftir. Cehennemde çok farklı, çok gelişmiş işkence
yöntemleri kullanılacaktır. Dünyada elektrik verilerek işkenceye
uğratılan bir insanı da, verilen elektriği de, insanın elektriğe
olan acı duyarlılığını da Allah yaratmıştır. İnsana acı verecek
daha birçok bilinmeyen kaynak ve insanın bilinmeyen birçok
zaafı vardır. Allah yarattığı kullarının zaaflarını en iyi bilendir.
Bu zaaflar doğrultusunda en çok acıyı da yine Allah verecektir.
Bu, “Muazzip” (azap edici) ve “Kahhar” (kahredici) olan
Allah’ın kanunudur.
Kuran’da haber verildiğine göre cehennemde azap her
yönden gelmektedir. Azaptan kendilerini korumaya fırsatları
yoktur, azap her yandan onları kuşatmaktadır. Üstlerinden,
altlarından gelen azabı savmaya güç yetiremezler. Onların bu
durumu Kuran’da şöyle haber verilir:
Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar.
Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-
durmaktadır. Azabın onları üstlerinden ve
ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah): “Yaptıklarınızı
tadın” der. (Ankebut Suresi, 54-55)
Ayrıca, cehennemdeki, şu anda bilemediğimiz daha başka
farklı azap kaynakları da Kuran’da şu şekilde haber verilir:
Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır
o. İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin. Ve onun
şeklinden başka, çift çift (olan daha beter azablar)
vardır. (Sad Suresi, 56-58)
Kuran’da inkarcıların cehennemde karşılaşacakları azaplar
haber verilmiştir. Elbette Allah bunların çok daha üstünde, insanın
hayal gücünün bile alamayacağı sonsuz azap ve işkence
şekillerini cehennemde yaratmaya güç yetirendir.
116 ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM
Sıcak, Karanlık, Duman ve Darlık
Dünyada insana en çok sıkıntı veren ortamlar dar, pis, karanlık
ve sıcak ortamlardır. Çok sıcak, nemli ortamlar insanı
boğar, yüksek nem en temel ihtiyaç olan nefes almayı zorlaştırır.
Nefes alamamak insanı şiddetli biçimde bunaltır, göğsü daralır,
kalbi sıkışır. Çok sıcak ve nemli havalarda gölge bile rahatlatıcı
olmaz. Görünmeyen ama yoğun bir tabaka insanı çepeçevre
kuşatır, nefes borusundan girip göğsünü tıkar. Örneğin
lüks saunalardaki yüksek ısı ve neme insan çok kısa bir süre
dayanabilir. On dakika yoğun buhar altında kalmaya dayanamayan
birisi saunaya kapatılsa kısa bir süre içinde fenalık geçirir.
Biraz daha uzun kalırsa, aşırı nem ve sıcaktan ölebilir.
Cehennemde de bu boğucu atmosfer çok yoğun bir biçimde
hakimdir. Dünyada sıcağa karşı birçok önlem geliştirmiş
olan insan cehennemde çaresizdir. Ortam en sıcak çölden daha
sıcak, en karanlık, izbe hücrelerden daha sıkıntı verici ve
pistir. Sıcak insanın en küçük parçası olan hücrelerine dek işler.
İnkarcılar için kavurucu sıcağa karşı bir koruyucu, ferahlama
veya serinleme imkanı yoktur. Kuran’da, cehennem ehlinin
bu durumundan şöyle söz edilir:
“Ashab-ı Şimal”, ne (mutsuzdur o) “Ashab-ı Şimal.”
Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su.
Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Ki o, ne
serindir, ne ferahlatıcı (kerim). (Vakıa Suresi, 41-44)
O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız
(azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden
korur. (Mürselat Suresi, 28-31