Aşk..

berfut

New member
Aşka Dair Aşık sevgilisinin kapısını çalar...tak tak tak...
-Kim o?

-Ben.

Sevgili cevap verir.

-Burası tek kişilk,açamam.

Aşık çaresiz döner gider. Aradan bir zaman geçer yine sevgilisinin kapısına varır.(Artık aşık aşk acısıyla olgunlaşmıştır.)

tak tak tak...

-Kim o?

-SEN.

Haydi,gel içeri....


Aşk sevgilide yok olmak,onda fena bulmaktır bir başka deyişle.
Aşkta iki kişi yoktur.

"Leyla değilim yar! Lakin çağırırsan gelirim.Sana yalan halde gelemem,gelmem, toplarım özümü yalın halde gelirim.Kapına geldiğimde "Kim o?" dersen "Sensin efendim" derim.Ben olmam kapında sen olur gelirim."Gel" desen yola yük olmam,yol olur gelirim.

Aşk yerine göre yol olur yürünür,yerine göre itaat edip uyulur.
Bazen ateş olup yakar, bazen deniz olup boğar.
Sultan olup ülke yönetir, şarap olup sarhoş eder.
 
maşallah çok hoş...
mecazi aşk böyle ise ya ilahi aşk nasıldır...
Afff afffffffff.
 
aşk,aşktır

aşk,aşktır

Aşk, aşktır..


Tarifi olmayan sualin cevabı yine kendisi oldu..
aşka; aşka layık olmakla ulaşılır..
aşka liyakatin ise bir tek şartı vardır,
gözden ve gönülden her şeyi sürüp çıkarmak..!


SÜR ÇIKAR AĞYARI DİLDEN TA TECELLİ EDE HAKK;
PADİŞAH KONMAZ SARAYA HANE MÂ'MUR OLMADIKÇA..
Şemsüddin-i Sivasi Hz.Ks.


İlahi aşk, hem vuslattır ve hem firak..


Bursevi Hz.buyuruyor ki; " Aşık her ne kadar taltif-i vücud eylese de yine beden kaydı ile muhteciptir.." dolayısıyla aşıkın hicranı dünyada beşeriyeti ile alakası cihetindendir. ( yer, içer, def-i hacet eder, çoluk çocuğa karışır vs..)


velakin aşık, yine hem vasıldır,
çünki onun ruh-i sultani'si nefis boyasından çıkmış,
nur-i visal ile yıkanmış,
gözünü "Vahidü'lKahhar" olan ALLAH'a açmıştır..
işbu durumda; aşık uyanmıştır..
o güzel aşık, fil-hakika; gül dalına konmuş,
güle karşı nameler düzen bülbül gibidir,
onun derdi ve feryadı 'ayrılık'tan değildir,
onun derdi ve ah u enini;
sevgiliyi 'istiab/kuşatma-kavrama' edemeyişindendir.!


Hz.Mevlana C.R.Ks.Aziz buyuruyor ki;
" Her ne şey ki aranınca bulunur; Hz.ALLAH ise bulununca aranır..!! "
hakikatte Hz.ALLAH'ı bulma ve bilme işi; na-mütenahidir..
dolayısıyla aşık olan kişi;
buldum ve bildim dediği şeylerin cümlesinden bezmiştir,
o bu macerada tam bir tahayyüre dalmış,
kararını yitirmiş,
gice gündüz ah u efganın vird-i zeban eylemiştir,
o daima hummalı bir tevbe halindedir..!


Aşkın evveli yoktur ve aşkın sonu da yoktur..
Muhyiddin-i Arabi efendimize sormuşlar ki; "
Efendi Hz.! ahirette aşk var mıdır?"
el-cevab; "var mı? ne demek?! aşk, ahirette izdiyad eder.."


dolayısıyla Aşık min vechin visalde ve min vechin hicrandadır..
visalde olduğu; RUH'unun hürriyetidir..
hicranda olduğu ise; henüz dünyadadır ve alaka-i beşeriyet kaydında bulunmasıdır..
bu ise; güneşi sehab-ı rakik/ince bulut ardından seyretmeye benzer..
alıntıcımm
 
Sen bilmezssin Leylayı!...
Onun için,acımadan
vurursun prangayı
ey dost....
Bilmezssin sine yakan âteşini..
Bilmezssin canlar alan bakışını....
Aşıkları yakışını bimezssin....
Bilseydin eğer dostum
Leylayı,
bu mecnuna acırdın...
Bu kadar ayıplamazdın belki....
Sende atılırdın ateşine...
eğer,
benim gözümle baksaydın....

alıntım
 
aşıklar aşk'a gelmiş tutana aşk olsun...


Geçerken bir kıvılcım bıraktın ya Leyla,

Ormanda ne kuru,nede yaş kaldı...

Yandımda baştan ayağa mum gibi,
Kavruldu bağır,baş..ne dış nede iç kaldı...

Aşkından un ufak oldu dağlarım.
Çöle döndüm bak..ne kaya,nede taş kaldı....

Mecnunum,biçareyim,garibim,tek başıma,
Kaldım yarı yollarda..ne kervan,nede göç kaldı....

alıntıcımm
 
Aşık olan kişiler deli olağan olur,

Aşk nedir bilmeyenler âna gülegan olur,

Sakın gülme sen âne , deli değildir sane,

Kişi neye gülerse başa gelegân olur,

Aşık Yunus sen dahi, incitme aşıkları,

Aşıkların duası kabul olağan olur….

Yunus Emre
 
Allah razı olsun, ne güzel yazılar bunlar. Alıntıcıklarından yapılan paylaşımın için teşekkürler mihrimah kardeşim.
 
Aşk konusunda İmam Gazali':

"Sevgi" canlı varlığın, haz veren bir nesneye karşı eğilimli olmasıdır. Söz konusu eğilimin güçlenmesi haline aşk denir."
Aşk duygusu, aşığın sevgilisine kul olması ve sahip olduğu her şeyi uğrunda feda etmesine yol açacağı bir dereceye varabilir.

Züleyha'nın Hz. Yusuf'a karşı duyduğu aşkın ne dereceye vardığına bir baksanıza! Kadının bütün servet ve güzelliği bu uğurda gitmiş. Yetmiş deve yükü mücevher ve gerdanlığının var olduğu söylenir, hepsini Hz. Yusuf'un aşkı uğruna harcamış. "Bugün Hz. Yusuf'u gördüm" diyen herkese, eline geçeni zengin edecek değerde bir mücevher vere vere elinde hiçbir şey kalmamış.

Aşırı aşkından dolayı diğer her şey aklından çıktığı için karşılaştığı her şeyi "Yusuf" diye çağırır olmuş, o kadar ki, başını göğe kaldırdığı zaman Hz. Yusuf'un adını yıldızların üzerinde yazılı görürmüş.

Rivayete göre, Züleyha iman edip Hz. Yusuf onunla evlendikten sonra eski aşığı ve yeni kocasından ayrı yasamaya yönelerek kendisini ibadete vermiş, varlığını tamamen Allah'a adamış.

Nihayet bir gün, Hz. Yusuf'a demiş ki, "ben sana Allah'ı tanımadan önce aşık olmuştum, fakat O' nu tanıyınca kendisine karşı duyduğum muhabbet, diğer her şeyin sevgisini gönlümden giderdi. O' nun sevgisine bedel istemiyorum."

Aşk, bu yaşanılanlarda okuduğumuz gibi mecazi-insana olan aşkla başlayarak yol alan ve Allah'a ulaştıran İlahi Aşk'tır.Anlatılanlardaki gibi sevdiğini herşeyde görmek herşey görmektir A.Ş.K.
 
dost seni çok özledim

dost seni çok özledim

Anladım, aşkın ardına düşünce seni.
Nisan’ın avuçlarımıza bırakıverdiği müjdeyi...

Günler seni solukluyor şimdi...
Firavunların bile bir şeyler beklediği o kapı, sonuna kadar açılıyor şimdi.

Kalplerin çiçeklenme zamanı şimdi...

Ömür defterinden tertemiz bir sayfa açıp, gül kokulu notlar düşme zamanı şimdi...
Fazlalıkları atma zamanı, topraktan, sudan, çocuklardan, ağaçlardan ve oruçtan af dileme zamanı şimdi...
Bir yetimin gözyaşlarını silme, merhametle beraber kazınan yüreklere merhamet etme zamanı şimdi...

Duaların göğe çıkma zamanı şimdi...

Muhammedsiz muhabbette susma zamanı şimdi...

Taşlaşmış yüreklerimizi taşımaktan yorulmuş, dönmeye mecali kalmamış dünyanın aklanma, hafifleme zamanı şimdi...
Dikenlerin bile bir hoş, gayrı gül kokma zamanı şimdi...
Hira’nın mahzunluğunu üzerinden atma zamanı şimdi...

Sen varsın ya, al güneşin gökyüzünü terk etme zamanı şimdi...

Yine geldi Rahmet ayı demek ki affa layık birileri var hala yeryüzünde, seni sevenler sayesinde aklanıyor yerküre, onları bulma zamanı şimdi...

Anladım; seni sevmek de zor, yazmak da...
Rüyalarıma girmedin, gözüme rengini vermedin, soluğuma karışmadın hala...
Kelimelerimi sevgiye batırıp çıkarıyorum, cümlelerimi sevginle kuruyorum ama sevgimi anlatamıyorum sana...
Hırkanı, sakalını koruduğum kadar sahip çıkamıyorum manevi mirasına...
Adını aramıyorum -günün hastalıklarına ait kirlilikte- kıyına vardığımda...
Tanımlamaya elverişsiz bir yolculuğa çıksam, içimin nadaslı tarlalarında, yüreğim filtreden geçebilse Ramazan’da, elimden tutsa rahmet melekleri, her gün bir hücrem arınsa.
İman sancısını bir nebze olsun hissedebilsem yüreğimde...

“Özlenenle” özleyenin bitimsiz vuslatı biter mi?
Yaşamın anlamı canlanır mı?
Kalbin gün dönümü başlar mı?

"La" ile yıkıp, "illallah" ile inşa etsen yepyeni bir hayatı.
Ya da senin rolünü oynasak hiç olmazsa, toplasak sokaklardan Ebu Zer’leri, uzatsak ellerimizi çağın yetimlerine, zedelerine...
Güneş gibi yalnız güvercinlerin değil, sırtlanların üzerine de doğsak. Yarasalar bile yok edemese ışığımızı...

Senede bir gün girer miydin rüyalarımıza?

Sana ne dost, ne yar, ne sırdaş diyeceğim.

Sana hem dost, hem yar, hem sırdaş diyeceğim..

Dost ; Sen'i çok özledim.

Yar; Sen'i çok özledim..

Sırdaş; Sen'i çok çok özledim...

alıntıcımm
 
Sen Mecnûn olmadığın için sus!.."
Leylâ'sı uğrunda ve onun aşkı ile çöllere düşen Mecnûn, salyaları akan, tüyleri

dökülmüş bir köpeği seviyor, okşuyor ve gözlerinden öpüyordu.

Bu hali gören birisi dayanamadı; Mecnûn'a bağırdı:

"- A akılsız adam! Bu ne sersemliktir! Bu hayvanı, ne sarılmış öpüyorsun?

Mecnûn cevap verdi:

"- Sen ne anlarsın?! Bu köpeğin ne meziyeti var biliyor musun?!.

Bu kadar köyün içinde gitmiş de Leylâ'nın köyünü yurt edinmiş ve o köye bekçi

olmuş!.. Bunun bir kılını arslanlara değişmem.

Gönlüne, canına, irfanına dikkat et ki, onun faziletini göresin!..

Leylâ'nın köyünü yurt tutan köpeğin ayağının bastığı toprak bile benim için

azîzdir..."



Mesnevî'de diğer bir Leylâ hikayesi:

Devrin hükümdarı Leylâ'yı görür, hayret eder:

"- Mecnûn'un perişan olmasına sebep olan Leylâ sen misin? Senin diğer

hemcinslerinden bir farkın yok!.." der.

Leylâ cevap verir:

"- Sen Mecnûn olmadığın için sus!.."


Şeyh Sadî (k.s.):

"- Leylâ'nın güzelliğine Mecnûn'un gönül penceresinden bakmalıdır." der.
 
Sen bilmezssin Leylayı!...
Onun için,acımadan
vurursun prangayı
ey dost....
Bilmezssin sine yakan âteşini..
Bilmezssin canlar alan bakışını....
Aşıkları yakışını bimezssin....
Bilseydin eğer dostum
Leylayı,
bu mecnuna acırdın...
Bu kadar ayıplamazdın belki....
Sende atılırdın ateşine...
eğer,
benim gözümle baksaydın....
alıntım
gönlüne saglık kardeşim ne güzel dile getirmişsin.....
 
Gerçekten çok Güzel!allah Razi Olsun Acaba Anlatmak Istediğiniz Mecazi Aşk Mi
Ilahi
Aşkmi Bunu Tam Olark Belirtirmisinz?ben Ilahi Aşki Sezdim Onu Sezdirdiniz Bilmem Yaniliyormuyum?
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks