İki kardeş vardı, bir de anaları. Her gece (nöbetleşerek) kardeşlerden biri annenin hizmetiyle, diğeri Allâh'a ibâdetle meşgul olurdu. Allâh'a ibâdetle meşgul olan kardeş, Rabb'ine kulluk ettiği için memnundu. Kardeşine:
"-Bu gece de Allâh'a ibâdet etme hakkından benim için ferâgat et." dedi. O da:
"-Peki, öyle olsun." dedi. O gece Allâh için başını secdeye koydu, bir rüya gördü, bir ses:
"Kardeşini affettik, seni de onun hatırı için bağışladık." dedi. O:
"-Ama ben Allâh'a ibadette, o ise Anne hizmetinde bulunuyor, beni onun ameli sâyesinde mi bağışlıyorsunuz!" dedi. Ses:
"-Evet öyle, zîrâ senin yapmış olduğun işe bizim hiç ihtiyâcımız yok, oysa kardeşinin yaptığı hizmete annenin mutlak ihtiyâcı vardır." dedi.
* * *
Bâyezid-i Bistâmî'nin şöyle dediği nakledilir:
"İşlerin en sonuncusu olarak bildiğim iş hepsinden önde geliyormuş! Bu, anne rızâsıdır!"
"-Bu gece de Allâh'a ibâdet etme hakkından benim için ferâgat et." dedi. O da:
"-Peki, öyle olsun." dedi. O gece Allâh için başını secdeye koydu, bir rüya gördü, bir ses:
"Kardeşini affettik, seni de onun hatırı için bağışladık." dedi. O:
"-Ama ben Allâh'a ibadette, o ise Anne hizmetinde bulunuyor, beni onun ameli sâyesinde mi bağışlıyorsunuz!" dedi. Ses:
"-Evet öyle, zîrâ senin yapmış olduğun işe bizim hiç ihtiyâcımız yok, oysa kardeşinin yaptığı hizmete annenin mutlak ihtiyâcı vardır." dedi.
* * *
Bâyezid-i Bistâmî'nin şöyle dediği nakledilir:
"İşlerin en sonuncusu olarak bildiğim iş hepsinden önde geliyormuş! Bu, anne rızâsıdır!"