khan19556
New member
Bir zaman bî-aman İslâmın düşmanı, siyasî bir dessas, yüksekte kendini göster*mek isteyen vesvas bir papaz, desise niyetiyle, hem inkâr suretinde,
Hem de boğazımızı pençesiyle sıktığı bir zaman-ı elîmde, pek şemâtetkârâne bir istifham ile dört şey sordu bizden,
Altı yüz kelime istedi. Şemâtetine karşı yüzüne “Tuh!” demek desisesine karşı küsmekle sükût etmek, inkârına karşı da
Tokmak gibi bir cevab-ı müskit vermek lâzımdı. onu muhatap etmem. Bir hak*perest adama böyle cevabımız var. O dedi birincide:
“Muhammed (Aleyhissalâtü Vesselâm) dini nedir?” Dedim: İşte Kur’ân’dır. Er*kân-ı sitte-i iman, erkân-ı hamse-i İslâm esas mak*sad-ı Kur’ân. Der ikincisin*de:
“Fikir ve hayata ne vermiş?” Dedim: Fikre tevhid, hayata isti*kamet.
Buna dair şahidim:
فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ - قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ
Der üçüncüsünde: “Mezâhim-i hazıra nasıl tedavi eder?” Derim: Hurmet-i ribâ, hem vücub-u zekâtla. Buna dair şahidim يَمْحَقُ اللهُ الرِّبوٰا da.
وَاَحَلَّ اللهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَوا - وَاَقِيمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتوُا الزَّكٰوةَ
Der dördüncüsünde: “İhtilâl-i beşere ne nazarla bakıyor?” Derim: Sa’y asıl, esas*tır. Servet-i insaniye zalimlerde toplanmaz; saklanmaz el*lerinde.
Buna dair şahidim:
وَاَنْ لَيْسَ لِـْلاِنْساَنِ اِلاَّ مَاسَعٰى - وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلاَ يُنْفِقُونَهَا فِى سَبِيلِ اللهِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَلِيمٍ
Açıklaması
Bir zaman İslam'ın bir amansız düşmanı, siyasi bir hilekâr ve kendisini yüksekte göstermek isteyen vesvese üfleyen bir papaz, aldatmak niyetiyle, inkâr suretinde, hem de pençesiyle boğazımızı sıktığı elim bir zamanda(I.dünya harbi), şamatalı bir sorgulama ile bizden dört şey sordu:
Karşılığında da altı yüz kelimelik bir cevap istedi. Şamatasına karşı yüzü*ne "Tuh!" demek, hilesine karşı küserek sükut etmek, inkârına karşı da susturucu ve tokmak gibi bir cevap vermek lâzımdı. Onu muhatap kabul etmem. Hakperest bir adama böyle cevabımız var.
O hakperest kişi birinci sorusunda "Muhammed'in (s.a.s.) dini nedir?" dedi. Dedim ki: "'İşte Kur'ân... Kur'ân'ın esas maksadı; altı iman esası ile İslamiyet beş rüknüdür."
İkinci olarak "Fikir ve hayata ne vermiş?" dedi. "Fikre tevhid, hayata da istikamet vermiştir. Buna dair şahidim, 'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.' (Hud, 11/112) ve 'De ki: O Allah birdir.' (İhlâs, 112/1) âyetleridir." dedim.
Üçüncü olarak: "Çağımızın sıkıntı ve dertlerini nasıl tedavi eder?" dedi. "Faizin haram kılınması ve zekâtın farz kılınması ile. Buna dair şahidim 'Allah faizi mahveder.' (Bakara, 2/276) ‘Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır.' (Bakara, 2/275) ve 'Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin' (Bakara, 2/43) âyetleridir." dedim.
Dördüncü olarak: "İslamiyet, insanlık ihtilaline (Fransız ve Bolşevik ihtilallerine) ne nazarla bakıyor?" dedi. "Çalışma ve emek, asıl, esastır. İnsanlığın serveti zalimlerde toplanmamak, ellerinde saklanmamalıdır. Buna dair şahidim: 'İnsan için ancak emeğinin karşılığı vardır.' (Necm, 53/39) 'Altını ve gümüşü biriktirip de onu Allah yolunda harcamayanlar ise, acı bir azapla müjdele.' (Tevbe, 9/34) âyetleridir." dedim.
Hem de boğazımızı pençesiyle sıktığı bir zaman-ı elîmde, pek şemâtetkârâne bir istifham ile dört şey sordu bizden,
Altı yüz kelime istedi. Şemâtetine karşı yüzüne “Tuh!” demek desisesine karşı küsmekle sükût etmek, inkârına karşı da
Tokmak gibi bir cevab-ı müskit vermek lâzımdı. onu muhatap etmem. Bir hak*perest adama böyle cevabımız var. O dedi birincide:
“Muhammed (Aleyhissalâtü Vesselâm) dini nedir?” Dedim: İşte Kur’ân’dır. Er*kân-ı sitte-i iman, erkân-ı hamse-i İslâm esas mak*sad-ı Kur’ân. Der ikincisin*de:
“Fikir ve hayata ne vermiş?” Dedim: Fikre tevhid, hayata isti*kamet.
Buna dair şahidim:
فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ - قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ
Der üçüncüsünde: “Mezâhim-i hazıra nasıl tedavi eder?” Derim: Hurmet-i ribâ, hem vücub-u zekâtla. Buna dair şahidim يَمْحَقُ اللهُ الرِّبوٰا da.
وَاَحَلَّ اللهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَوا - وَاَقِيمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتوُا الزَّكٰوةَ
Der dördüncüsünde: “İhtilâl-i beşere ne nazarla bakıyor?” Derim: Sa’y asıl, esas*tır. Servet-i insaniye zalimlerde toplanmaz; saklanmaz el*lerinde.
Buna dair şahidim:
وَاَنْ لَيْسَ لِـْلاِنْساَنِ اِلاَّ مَاسَعٰى - وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلاَ يُنْفِقُونَهَا فِى سَبِيلِ اللهِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَلِيمٍ
Açıklaması
Bir zaman İslam'ın bir amansız düşmanı, siyasi bir hilekâr ve kendisini yüksekte göstermek isteyen vesvese üfleyen bir papaz, aldatmak niyetiyle, inkâr suretinde, hem de pençesiyle boğazımızı sıktığı elim bir zamanda(I.dünya harbi), şamatalı bir sorgulama ile bizden dört şey sordu:
Karşılığında da altı yüz kelimelik bir cevap istedi. Şamatasına karşı yüzü*ne "Tuh!" demek, hilesine karşı küserek sükut etmek, inkârına karşı da susturucu ve tokmak gibi bir cevap vermek lâzımdı. Onu muhatap kabul etmem. Hakperest bir adama böyle cevabımız var.
O hakperest kişi birinci sorusunda "Muhammed'in (s.a.s.) dini nedir?" dedi. Dedim ki: "'İşte Kur'ân... Kur'ân'ın esas maksadı; altı iman esası ile İslamiyet beş rüknüdür."
İkinci olarak "Fikir ve hayata ne vermiş?" dedi. "Fikre tevhid, hayata da istikamet vermiştir. Buna dair şahidim, 'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.' (Hud, 11/112) ve 'De ki: O Allah birdir.' (İhlâs, 112/1) âyetleridir." dedim.
Üçüncü olarak: "Çağımızın sıkıntı ve dertlerini nasıl tedavi eder?" dedi. "Faizin haram kılınması ve zekâtın farz kılınması ile. Buna dair şahidim 'Allah faizi mahveder.' (Bakara, 2/276) ‘Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır.' (Bakara, 2/275) ve 'Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin' (Bakara, 2/43) âyetleridir." dedim.
Dördüncü olarak: "İslamiyet, insanlık ihtilaline (Fransız ve Bolşevik ihtilallerine) ne nazarla bakıyor?" dedi. "Çalışma ve emek, asıl, esastır. İnsanlığın serveti zalimlerde toplanmamak, ellerinde saklanmamalıdır. Buna dair şahidim: 'İnsan için ancak emeğinin karşılığı vardır.' (Necm, 53/39) 'Altını ve gümüşü biriktirip de onu Allah yolunda harcamayanlar ise, acı bir azapla müjdele.' (Tevbe, 9/34) âyetleridir." dedim.