fetih
New member
- Katılım
- 16 Şub 2007
- Mesajlar
- 1,994
- Tepkime puanı
- 355
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
Altı Gönül Erinin Sohbeti
Altı gönül eri, bir filozofun evine misafir olur. Gece geç vakitlere kadar kamil insan olmanın sırları üzerine sohbet ederler. Ev sahibi, her konunun inceden inceye, manadan manaya geçerek açıklanmasına hayran kalır. Hayatının prensibi haline getirebileceği bir formül elde etme şansını yakaladığını düşünerek,
“-Sizler bu derece gönül uyanıklığını ve zenginliğini nasıl kazandınız?” diye sorar.
İçlerinden biri der ki:
“-Bence şu üç hal üzerinde olan insandan ilahi nurlar kesilir. Böylelerinin ibadetleri verimsiz, duyguları renksiz olur. Bunlar:
Haksız önünde korkudan susanlar, dalkavukluk yaparak yaşayanlar, kuvvetli karşısında vicdanının sesine kulak tıkayanlar.
Ben bu üç yoldan hayatım boyuca uzak durdum. Gönül açıklığına bu yolla ulaştım.”
İkincisi der ki:
“-İlahi merhamet ve gönül ışıklarını kesen üç hal daha vardır. Ben de onlardan uzak kaldım:
Elimde imkan varken cimrilik edip yardım etmemek, elinin altında çalıştırdıklarına zahmet vermek, elini haksız kazanca uzatmak.”
Üçüncüsü de kıymetli sözler eder:
“-Ben yıllarca ilim yolunda çalıştım. Ancak, ilmin kalbime yol bulması ve herşeyi gönül gözü ile görebilmem, uzun yıllar sonra ve şu hallerim neticesinde oldu:
Elime fırsatlar geçtiği halde;
İki seven gönlü, iki iş ortağını ve iki kardeşi birbirinden ayırmadım. İki yolda kaldığım zaman, daima ilahi rıza tarafını düşündüm. İki günü aynı kalmamak üzere maddi ve manevi alanda çalıştım.”
Dördüncü bilgin, “ben ne kazandım ise, dilime sahip olarak kazandım” diye sözlerine başlar ve der ki:
“-Şüphesiz ki Allah, şu üç hal üzere olan insandan sevgisini keser: Dili ile inandırabilen yalancıdan. Dili ile kalbi ayrı kişiden. Dili ile öğüt verip, yaşantısı ile kötü örnek olan kişiden.
Bir insan için en büyük noksanlık, kalbinin sevgiden kesilmesidir. Çünkü Allah sevgisinin olmadığı kalpte, ahlakta incelik ve gönülde ferahlık olmaz.”
Beşinci bilgin:
“-Ben sultanlar katında nice yıllar hizmet ettim. Elime herkesi kolayca kazanacak imkanlar geçti. Ama bu halimden hiç kibirlenmedim. Çünkü, itibarı kullardan ve halktan bekleyen biri değildim. Şüphesiz ki, ilahi nurlar şu üç hal üzere olan kişiden kesilir:
Varlığı, gücü ve şöhretiyle kibirlenenden. Eline geçen fırsatlarla namus düşmanı olandan. Yaşantısı ile gençlere ile kötü örnek olup, onları çıkarları için yoldan saptırandan.”
Altıncı bilgin, “ne güzel sözler ettiniz” diyerek başlar ve şöyle devam eder:
“-Ben büyük bir hükümdarın yanında görevliydim. Yetkim altında kockoca bir milletin işleri vardı. Ama gönlümün açılmasına üç hal ile ulaştım: Emanete ihanet etmedim. Harama sevgi duymadım. Her şeyin, her yerdeki nakış ve güzelliklerin gerçek sahibini düşündüm.”
Altı misafirinin de birbirinden değerli açıklamaları karşısında şaşıran ev sahibi, görür ki formül bir tane değil ve kişinin haline göre değişiyor. Siz, gönül eri olabilmenin tek formülü var mı dersiniz?
Akif Gürler
Altı gönül eri, bir filozofun evine misafir olur. Gece geç vakitlere kadar kamil insan olmanın sırları üzerine sohbet ederler. Ev sahibi, her konunun inceden inceye, manadan manaya geçerek açıklanmasına hayran kalır. Hayatının prensibi haline getirebileceği bir formül elde etme şansını yakaladığını düşünerek,
“-Sizler bu derece gönül uyanıklığını ve zenginliğini nasıl kazandınız?” diye sorar.
İçlerinden biri der ki:
“-Bence şu üç hal üzerinde olan insandan ilahi nurlar kesilir. Böylelerinin ibadetleri verimsiz, duyguları renksiz olur. Bunlar:
Haksız önünde korkudan susanlar, dalkavukluk yaparak yaşayanlar, kuvvetli karşısında vicdanının sesine kulak tıkayanlar.
Ben bu üç yoldan hayatım boyuca uzak durdum. Gönül açıklığına bu yolla ulaştım.”
İkincisi der ki:
“-İlahi merhamet ve gönül ışıklarını kesen üç hal daha vardır. Ben de onlardan uzak kaldım:
Elimde imkan varken cimrilik edip yardım etmemek, elinin altında çalıştırdıklarına zahmet vermek, elini haksız kazanca uzatmak.”
Üçüncüsü de kıymetli sözler eder:
“-Ben yıllarca ilim yolunda çalıştım. Ancak, ilmin kalbime yol bulması ve herşeyi gönül gözü ile görebilmem, uzun yıllar sonra ve şu hallerim neticesinde oldu:
Elime fırsatlar geçtiği halde;
İki seven gönlü, iki iş ortağını ve iki kardeşi birbirinden ayırmadım. İki yolda kaldığım zaman, daima ilahi rıza tarafını düşündüm. İki günü aynı kalmamak üzere maddi ve manevi alanda çalıştım.”
Dördüncü bilgin, “ben ne kazandım ise, dilime sahip olarak kazandım” diye sözlerine başlar ve der ki:
“-Şüphesiz ki Allah, şu üç hal üzere olan insandan sevgisini keser: Dili ile inandırabilen yalancıdan. Dili ile kalbi ayrı kişiden. Dili ile öğüt verip, yaşantısı ile kötü örnek olan kişiden.
Bir insan için en büyük noksanlık, kalbinin sevgiden kesilmesidir. Çünkü Allah sevgisinin olmadığı kalpte, ahlakta incelik ve gönülde ferahlık olmaz.”
Beşinci bilgin:
“-Ben sultanlar katında nice yıllar hizmet ettim. Elime herkesi kolayca kazanacak imkanlar geçti. Ama bu halimden hiç kibirlenmedim. Çünkü, itibarı kullardan ve halktan bekleyen biri değildim. Şüphesiz ki, ilahi nurlar şu üç hal üzere olan kişiden kesilir:
Varlığı, gücü ve şöhretiyle kibirlenenden. Eline geçen fırsatlarla namus düşmanı olandan. Yaşantısı ile gençlere ile kötü örnek olup, onları çıkarları için yoldan saptırandan.”
Altıncı bilgin, “ne güzel sözler ettiniz” diyerek başlar ve şöyle devam eder:
“-Ben büyük bir hükümdarın yanında görevliydim. Yetkim altında kockoca bir milletin işleri vardı. Ama gönlümün açılmasına üç hal ile ulaştım: Emanete ihanet etmedim. Harama sevgi duymadım. Her şeyin, her yerdeki nakış ve güzelliklerin gerçek sahibini düşündüm.”
Altı misafirinin de birbirinden değerli açıklamaları karşısında şaşıran ev sahibi, görür ki formül bir tane değil ve kişinin haline göre değişiyor. Siz, gönül eri olabilmenin tek formülü var mı dersiniz?
Akif Gürler