*sessizgemi*
New member
- Katılım
- 19 Eki 2006
- Mesajlar
- 92
- Tepkime puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
Öyle çok pazarlik ettim ki Seninle ey Rabb'im. Sen çagirinca, kendime
ayirdigim vakitlerden çalindigini düsündüm. Ezan okununca, sevdiklerimle
geçirdigim zamanlarin azalmasindan korktum.
Vakit girince, içim "ciz" etti hep. Odamdan uzaklastim, biraktim isimi,
bozdum keyfimi; öylece namaza durdum.
Ayak diredim, "az sonra kilsam da olur!" dedim. "Az sonra"larim "çok
sonralar"a döndü, geç kaldim, geç kalmaktan utanmadim.
Sonunda ayaklarimi sürüye sürüye vardim huzuruna. Pazarligimi vaktin
daralmisligini bahane ederek yeniden ileri sürdüm.
Kaçiyordu namaz ya; o yüzden çabucak kildim, selam verdim, hemen kalktim,
rahatladim.
Oysa rahatligi Sana borçluyum. Agrimayan her bir disim kadar huzur borçluyum
Sana. Damarlarimin her bir noktasinda pihtilasmayan
kanim kadar sükûnet
borçluyum Sana.
Tenimin kasinmayan her bir noktasi kadar rahatlik borçluyum Sana. Dislerim
agriyacak olsa her biri için harcayacagim zaman Senin.
Kanim pihtilasip damarlarim tikanacak olsa, her defasinda izdirap ve
korkuyla geçirecegim saatlerin hepsi Senin.
Tenim her noktasinda yirtilacakmis gibi aciyacak olsa, kendi kendime dar
gelecegim huzursuz günler Senin.
Gün oldu; usandim. Sabrimi tükettim; tükendim. Kendimi yontmaya heveslendim.
Benden istedigin zamani çok gördüm. Benden istedigini, benim için istedigini
bile bile, huzurunda huzursuz durdum.
Fazla buldum namazin rekatlarini; kisaltmak için bahaneler aradim.
Günümü delik desik etmeni, isimin arasina kesintiler sokmani,hayatimin
ortasina duraklar koymani, uykumu bölmeni lüzumsuz gördüm.
"Beni bana birak!"larla durdum huzuruna; içim
baska bir yerlerin türküsünü
söylerken, ben seccadende, belki sadece bedenimle, mihli kaldim.
Oysa Sen, dileseydin dar edebilirdin zamani bana! Bir uçurumun dibine
savrulmus bir arabada çaresizce Sana yalvartiyor olabilirdin beni.
Korkulu bir savasin orta yerinde ates ve kan kusan bombalarin altinda günümü
de, isimi de, uykumu da, hatta rüyalarimi da delik desik etmelerini takdir
edebilirdin.
Düsmeyen bombalar kadar, uçuruma savrulmayan arabalar kadar genislik
borçluyum Sana.
Içten pazarlikti benimkisi. Öyle içten ki kendime bile söyleyemedim.
Gözlerimle birlikte gönlümü de secdene kilitlemeyi çok gördüm. Kendimi
sifirlamayi, benligimi hiçe indirgemeyi beceremedim.
Ensemde kaderin sicacik nefesini hissedecek o teslimiyetin vadisine
inemedim.
Acelem vardi; alnimi koydugum gibi kaldirdim seccadeden.
Bütün
benligimle asagi inemedim. Isim vardi, secdemi isime zaman
kazandim. Secdeye kalbimi de sigdirmaya çalismadim.
Uykum vardi, secdemi sig birakip uykumu derinlestirdim.
Itirafimdir: Bencilligimi de sirtima alip rükûlarda eritemedim.
Bedenim egilirken huzurunda, "emrolundugum gibi dosdogru olma"nin agirligini
sirtima almayi erteledim. "Sirasi degil!"di; "hele dur; sonra da olur!"du.
En Sevgili'ni bir gecede ihtiyarlatan emri üzerime alinmadim.
Sen dileseydin, çocugumun ciliz nabizlarinin esliginde, los ve nesesiz bir
yogun bakim odasinda, gözümü de gönlümü de, umutsuzca, çaresizce,
ürpertiyle, korkuyla bir monitörün ekranina kilitleyebilirdin.
Dileseydin, yeryüzünün sükûnetini bir anda kesip, küçücük bir duvar
kipirtisinin gölgesinde, mini mini bir sarsintinin beklentisi içinde
saçlarima aklar düsürebilirdin.
Içten pazarlik
mi denir buna? Sen bilirsin Seninle ettigim pazarligi.
Kendime sakladigim ve hatta kendimden de sakladigim sir bu. Dilime bile
degdirmekten korktugum, agzima almaktan utandigim öyle bir sir iste.
Fisildamasi bile aci veriyor ya... Meselâ, uzayinca Fatiha, uzayinca sûre,
heceler sanki özgürlüge giden yolu taslar gibi kestikçe, "bitmez simdi bu
namaz!" dedigim çok oldu.
Ama içimden.
Kimseler duymadi.
Bir Sen duydun beni ey Rabb'im. Sirrimi bir Sen bildin. Kendimi lüzumsuz
hissederken seccadenin üzerinde, dudagim anlamina yetisemedigim kelimeler
için oynarken,
Sen beni söyledigimden fazlasiyla duydun, söyleyemedigimi de, dile
getiremedigimi de bildin. Ruhumu alip uzaklara
gittigim halde, bir bedenimi biraktigim halde huzurunda, kovmadin beni,
yakinliginda tuttun.
Itirafimdir; öyle anlatildigi gibi özleyebilmeyi
beceremedim henüz namazi...
"Aradan çikarmaya çalistigim" oldu namazi.
Geçistirdim namazi.
Bir "sorun"du çözdüm, hallettim.
Selam verip sonra yasamaya basladim...
Yasamayi namazin içinde aramaliydim.
Namazi yasamanin içine sizdirmaliydim oysa.
Bilemedim.
Kafa tuttum, ayak diredim, pazarlik ettim; ama
Sen utandirmadin, yine yine yine huzuruna aldin beni.
Her secdede rahmetinle oksadin alnimi.
Her rükûda "aferinler" fisildadin gönlüme.
Her vakitte yeni bir sayfanin akligina çagirdin ruhumu.
Yüzüme vurmadin.
Azarlamadin.
Asagilamadin.
Hepten umut kesmedin benden.
Yok saymadin.
Utandirmadin.
Pazarlik ettigimi Seninle bir Sen bildin ey Rabb'im.
Kimselere söylemedin.
Sirdasim Sensin, bir Sana açabilirim içimi, bir Senin beni
ayiplamandan
korkmam.
Ben iste böyleyim; yine "bana ait"lerin hesabindayim.
Baska kime söyleyeyim?
Baska kimin anlayisindan medet umayim?
ayirdigim vakitlerden çalindigini düsündüm. Ezan okununca, sevdiklerimle
geçirdigim zamanlarin azalmasindan korktum.
Vakit girince, içim "ciz" etti hep. Odamdan uzaklastim, biraktim isimi,
bozdum keyfimi; öylece namaza durdum.
Ayak diredim, "az sonra kilsam da olur!" dedim. "Az sonra"larim "çok
sonralar"a döndü, geç kaldim, geç kalmaktan utanmadim.
Sonunda ayaklarimi sürüye sürüye vardim huzuruna. Pazarligimi vaktin
daralmisligini bahane ederek yeniden ileri sürdüm.
Kaçiyordu namaz ya; o yüzden çabucak kildim, selam verdim, hemen kalktim,
rahatladim.
Oysa rahatligi Sana borçluyum. Agrimayan her bir disim kadar huzur borçluyum
Sana. Damarlarimin her bir noktasinda pihtilasmayan
kanim kadar sükûnet
borçluyum Sana.
Tenimin kasinmayan her bir noktasi kadar rahatlik borçluyum Sana. Dislerim
agriyacak olsa her biri için harcayacagim zaman Senin.
Kanim pihtilasip damarlarim tikanacak olsa, her defasinda izdirap ve
korkuyla geçirecegim saatlerin hepsi Senin.
Tenim her noktasinda yirtilacakmis gibi aciyacak olsa, kendi kendime dar
gelecegim huzursuz günler Senin.
Gün oldu; usandim. Sabrimi tükettim; tükendim. Kendimi yontmaya heveslendim.
Benden istedigin zamani çok gördüm. Benden istedigini, benim için istedigini
bile bile, huzurunda huzursuz durdum.
Fazla buldum namazin rekatlarini; kisaltmak için bahaneler aradim.
Günümü delik desik etmeni, isimin arasina kesintiler sokmani,hayatimin
ortasina duraklar koymani, uykumu bölmeni lüzumsuz gördüm.
"Beni bana birak!"larla durdum huzuruna; içim
baska bir yerlerin türküsünü
söylerken, ben seccadende, belki sadece bedenimle, mihli kaldim.
Oysa Sen, dileseydin dar edebilirdin zamani bana! Bir uçurumun dibine
savrulmus bir arabada çaresizce Sana yalvartiyor olabilirdin beni.
Korkulu bir savasin orta yerinde ates ve kan kusan bombalarin altinda günümü
de, isimi de, uykumu da, hatta rüyalarimi da delik desik etmelerini takdir
edebilirdin.
Düsmeyen bombalar kadar, uçuruma savrulmayan arabalar kadar genislik
borçluyum Sana.
Içten pazarlikti benimkisi. Öyle içten ki kendime bile söyleyemedim.
Gözlerimle birlikte gönlümü de secdene kilitlemeyi çok gördüm. Kendimi
sifirlamayi, benligimi hiçe indirgemeyi beceremedim.
Ensemde kaderin sicacik nefesini hissedecek o teslimiyetin vadisine
inemedim.
Acelem vardi; alnimi koydugum gibi kaldirdim seccadeden.
Bütün
benligimle asagi inemedim. Isim vardi, secdemi isime zaman
kazandim. Secdeye kalbimi de sigdirmaya çalismadim.
Uykum vardi, secdemi sig birakip uykumu derinlestirdim.
Itirafimdir: Bencilligimi de sirtima alip rükûlarda eritemedim.
Bedenim egilirken huzurunda, "emrolundugum gibi dosdogru olma"nin agirligini
sirtima almayi erteledim. "Sirasi degil!"di; "hele dur; sonra da olur!"du.
En Sevgili'ni bir gecede ihtiyarlatan emri üzerime alinmadim.
Sen dileseydin, çocugumun ciliz nabizlarinin esliginde, los ve nesesiz bir
yogun bakim odasinda, gözümü de gönlümü de, umutsuzca, çaresizce,
ürpertiyle, korkuyla bir monitörün ekranina kilitleyebilirdin.
Dileseydin, yeryüzünün sükûnetini bir anda kesip, küçücük bir duvar
kipirtisinin gölgesinde, mini mini bir sarsintinin beklentisi içinde
saçlarima aklar düsürebilirdin.
Içten pazarlik
mi denir buna? Sen bilirsin Seninle ettigim pazarligi.
Kendime sakladigim ve hatta kendimden de sakladigim sir bu. Dilime bile
degdirmekten korktugum, agzima almaktan utandigim öyle bir sir iste.
Fisildamasi bile aci veriyor ya... Meselâ, uzayinca Fatiha, uzayinca sûre,
heceler sanki özgürlüge giden yolu taslar gibi kestikçe, "bitmez simdi bu
namaz!" dedigim çok oldu.
Ama içimden.
Kimseler duymadi.
Bir Sen duydun beni ey Rabb'im. Sirrimi bir Sen bildin. Kendimi lüzumsuz
hissederken seccadenin üzerinde, dudagim anlamina yetisemedigim kelimeler
için oynarken,
Sen beni söyledigimden fazlasiyla duydun, söyleyemedigimi de, dile
getiremedigimi de bildin. Ruhumu alip uzaklara
gittigim halde, bir bedenimi biraktigim halde huzurunda, kovmadin beni,
yakinliginda tuttun.
Itirafimdir; öyle anlatildigi gibi özleyebilmeyi
beceremedim henüz namazi...
"Aradan çikarmaya çalistigim" oldu namazi.
Geçistirdim namazi.
Bir "sorun"du çözdüm, hallettim.
Selam verip sonra yasamaya basladim...
Yasamayi namazin içinde aramaliydim.
Namazi yasamanin içine sizdirmaliydim oysa.
Bilemedim.
Kafa tuttum, ayak diredim, pazarlik ettim; ama
Sen utandirmadin, yine yine yine huzuruna aldin beni.
Her secdede rahmetinle oksadin alnimi.
Her rükûda "aferinler" fisildadin gönlüme.
Her vakitte yeni bir sayfanin akligina çagirdin ruhumu.
Yüzüme vurmadin.
Azarlamadin.
Asagilamadin.
Hepten umut kesmedin benden.
Yok saymadin.
Utandirmadin.
Pazarlik ettigimi Seninle bir Sen bildin ey Rabb'im.
Kimselere söylemedin.
Sirdasim Sensin, bir Sana açabilirim içimi, bir Senin beni
ayiplamandan
korkmam.
Ben iste böyleyim; yine "bana ait"lerin hesabindayim.
Baska kime söyleyeyim?
Baska kimin anlayisindan medet umayim?