seyfullah putkýran
New member
- Katılım
- 30 Eyl 2005
- Mesajlar
- 5,807
- Tepkime puanı
- 205
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- Ruhlar Aleminden
- Web sitesi
- www.tevhidyolu.net
Allah niçin kullarını bir yaratmadı? Kimini kör, kimisini topal olarak yarattı?
1- Allah mülk sahibidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Kimse O'na karışamaz ve O'nun îcâdına müdâhale edemez. Senin zerratını yaratan, terkibini düzenleyip insanî hüviyeti bahşeden Allah'tır (c.c). Sen bunları sana lûtfeden Allah'a daha evvel birşey vermemişsin ki, O'nun karşısında bir hak iddia edebilesin..
Eğer sen, sana verilenler mukâbilinde Allah'a bir şey vermiş olsaydın, "Bir göz değil iki göz ver, bir el değil iki el ver!" gibi iddialarda bulunmaya; "Niye iki tane değil de bir ayak verdin?" diye îtiraz etmeye belki hakkın olurdu. Halbuki sen Allah'a (c.c) bir şey vermemişsin ki -Hâşâ ve Kellâ O'na adaletsizlik isnadında bulunasın. Haksızlık, ödenmeyen bir haktan gelir. Senin O'na karşı ne hakkın var ki yerine getirilmedi de haksızlık irtikab edildi!..
Allah-u Teâlâ hazretleri seni yokluktan çıkarıp var etmiş: hem de insan olarak... Dikkat etsen; senin dûnunda birçok mahlûkat var ki, pekâlâ onlara bakıp nelere mazhar olduğunu düşünebilirsin.
2- Cenâb-ı Allah, ba'zen insan'ın ayağını alır; onun karşılığında ahirette pekçok şey verir. Ayağını almakla o kimseye aczini, zaafını, fakrını hissettirir. Kalbini kendisine çevirtip, o insanın duygularına inkişaf verirse, çok az birşey almakla, pek çok şeyler vermiş olur. Demek ki zâhiren olmasa bile, hakikatda bu ona, Allah'ın lûtfunun ifâdesidir. Tıpkı şehid edip cenneti vermesi gibi... Bir insan, muharebede şehid olur. Bu şehâdetle mahkeme-i Kübrâ ve Allah'ın huzurunda, sıddîkların, sâlihlerin gıpta edeceği bir makama yükselir. Onu gören başkaları "Keşke Allah bize de harp meydanında şehâdet nasip etseydi" derler. Binâenaleyh, böyle bir insan parça parça da olsa çok şey kaybetmiş sayılmaz. Belki aldığı şey ona nisbeten çok daha büyüktür.
Çok nâdir olarak, bazı kimseler, bu mevzûda küskünlük, kırgınlık, bedbinlik ve aşağılık duygusu ile inhiraf etseler bile, pek çok kimselerde bu kabil eksiklikler, daha fazla, Allah'a teveccühe vesile olmuştur. Bu itibarla haşarât-ı muzırra nev'inden bir kısım kimselerin, bu meseledeki kayıplarının serrişte edilmesi yerinde değildir. Bu mevzûda esas olan, ebede namzet insanların ruhlarında o âleme âit iştiyâkı uyarmakdır. Bu ârızalıda, ârızaların itmesiyle Hakk'a teveccühü; başkalarında da ondan ibret alarak kanatlanmaları şeklinde kendini gösteriyorsa, maksada uygun ve hikmetlidir.
"Her işte hikmeti vardır, Abes fiil işlemez Allah. . "
Hz.İ. Hakkı
1- Allah mülk sahibidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Kimse O'na karışamaz ve O'nun îcâdına müdâhale edemez. Senin zerratını yaratan, terkibini düzenleyip insanî hüviyeti bahşeden Allah'tır (c.c). Sen bunları sana lûtfeden Allah'a daha evvel birşey vermemişsin ki, O'nun karşısında bir hak iddia edebilesin..
Eğer sen, sana verilenler mukâbilinde Allah'a bir şey vermiş olsaydın, "Bir göz değil iki göz ver, bir el değil iki el ver!" gibi iddialarda bulunmaya; "Niye iki tane değil de bir ayak verdin?" diye îtiraz etmeye belki hakkın olurdu. Halbuki sen Allah'a (c.c) bir şey vermemişsin ki -Hâşâ ve Kellâ O'na adaletsizlik isnadında bulunasın. Haksızlık, ödenmeyen bir haktan gelir. Senin O'na karşı ne hakkın var ki yerine getirilmedi de haksızlık irtikab edildi!..
Allah-u Teâlâ hazretleri seni yokluktan çıkarıp var etmiş: hem de insan olarak... Dikkat etsen; senin dûnunda birçok mahlûkat var ki, pekâlâ onlara bakıp nelere mazhar olduğunu düşünebilirsin.
2- Cenâb-ı Allah, ba'zen insan'ın ayağını alır; onun karşılığında ahirette pekçok şey verir. Ayağını almakla o kimseye aczini, zaafını, fakrını hissettirir. Kalbini kendisine çevirtip, o insanın duygularına inkişaf verirse, çok az birşey almakla, pek çok şeyler vermiş olur. Demek ki zâhiren olmasa bile, hakikatda bu ona, Allah'ın lûtfunun ifâdesidir. Tıpkı şehid edip cenneti vermesi gibi... Bir insan, muharebede şehid olur. Bu şehâdetle mahkeme-i Kübrâ ve Allah'ın huzurunda, sıddîkların, sâlihlerin gıpta edeceği bir makama yükselir. Onu gören başkaları "Keşke Allah bize de harp meydanında şehâdet nasip etseydi" derler. Binâenaleyh, böyle bir insan parça parça da olsa çok şey kaybetmiş sayılmaz. Belki aldığı şey ona nisbeten çok daha büyüktür.
Çok nâdir olarak, bazı kimseler, bu mevzûda küskünlük, kırgınlık, bedbinlik ve aşağılık duygusu ile inhiraf etseler bile, pek çok kimselerde bu kabil eksiklikler, daha fazla, Allah'a teveccühe vesile olmuştur. Bu itibarla haşarât-ı muzırra nev'inden bir kısım kimselerin, bu meseledeki kayıplarının serrişte edilmesi yerinde değildir. Bu mevzûda esas olan, ebede namzet insanların ruhlarında o âleme âit iştiyâkı uyarmakdır. Bu ârızalıda, ârızaların itmesiyle Hakk'a teveccühü; başkalarında da ondan ibret alarak kanatlanmaları şeklinde kendini gösteriyorsa, maksada uygun ve hikmetlidir.
"Her işte hikmeti vardır, Abes fiil işlemez Allah. . "
Hz.İ. Hakkı