Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ALLAH la kul arasına kimse giremez sözü iblisin yalanıdır

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
46
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
Ne kadar çok hurafe girmiş dînimize, sevgili kardeşlerim. Allah’ın söylediklerinin, insanlar ne kadar çok tersini dillerine pelesenk etmişler. Asırlar boyunca hep bu söylenmiş. “Allah’la kul arasına kimse giremez.” Kimse, “Acaba Kur’ân-ı Kerim bu konuda ne diyor?” dememiş. Herkesin ağzında bu: “Allah’la kul arasına kimse giremez.” Acaba öyle mi gerçekten? Allah’la kul arasına kimse giremez mi? Özellikle birtakım insanları, onlara yetki vererek, diğer insanlarla kendi arasına, yoksa Allah mı koyar? Hadi gelin sizinle beraber Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesine bakalım.

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

Allahû Tealâ diyor ki: “İnsanlardan (mürşidlerden) imamlar kıldık. Emrimizle insanları hidayete erdirsinler diye.”

ALLAH BEN TAHİN EDERİM DİYOR İBLİS KİMSE GİREMEZ DİYOR

NAHL-9: Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).

Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm’e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah’ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.


MAİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz



BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).

(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).

O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.

SEVGİLİ KARDEŞLERİM ARTIK HURAFELERİ SON VERMEK ZAMANI GELMİŞTİR
BANA GÖRE SANA GÖRE ŞUNA GÖRE YOKTUR ALLAH A GÖRE VARDIR
O DA KURANDA YAZILIDIR

ALLAH hepinizden razı olsun hepinizi çok ama çok seviyorum inşaallah
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

18/KEHF-17: Ve tereş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden).(Ey Resûl'üm! Orada olsaydın) görürdün ki; güneş doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına ulaşır. Battığı zaman ise onları sol taraftan terkederdi. Onlar mağaranın geniş bir yerindeydiler. Bu, Allah'ın âyetlerindendir. Allah kimi Kendine ulaştırırsa o hidayete erer. Ve kim dalâlette ise onun için velî mürşid bulunmaz.

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
...

...

http://www.peygamberefendimizzamanindakiislamvebugunkuislam.com/hur9.html

14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.



Ne demek istiyor acaba Allahû Tealâ? Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, Allahû Tealâ ne demek istiyor? Bütün kavimlere, bütün devirlerde resûl gönderdiğini söylüyor. Her kavimde, onların dilini konuşan bir resûl. Öyleyse Allahû Tealâ mutlaka bütün kavimlerde Allah’la insan arasına, onları hidayete erdirsin diye, o kavimde yaşayan insanları hidayete erdirsin diye, resûller vazifeli kılıyor. Bu resûllerin hepsi, Allah ile insanlar arasında bir vasıtadır. Allah’ın söylediklerini herkes işitemez. İşitebilenler, Allah’ın üst noktalara çıkardığı insanlardır. İşte bütün devirlerde, Allahû Tealâ bütün kavimlerde resûl beas ediyor. Allahû Tealâ İsra-15’te diyor ki: “Biz bir resûl göndermedikçe, hiçbir kavme azap etmeyiz.”



17/İSRA-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete ererse sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe “azap edici ” olmadık.



Herkes mutlaka, kıyâmet günü cehenneme gidecektir. Cehennemi görerek dışarı çıkıp, cennete girenlerin dışındakilerin hepsi yani insanların büyük çoğunluğu cehennemde kalacak, ebediyyen orada azap göreceklerdir. Evet, insanların azı değil çoğu ne yazık ki. Şeytan, insanların çoğunu, mutlaka Allah’ın yolundan saptırmak için büyük gayretlerin içindedir. Ne yazık ki bunda başarılı da oluyor.

Sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ’nın bizlere ulaştırdığı bilgi demeti içerisinde bakıyoruz ki; insanların Allah ile olan ilişkilerinde daima bir aracı var. Allah ile konuşabilen, Allah’tan aldığını insanlara ulaştıran birileri. Bu en üst kademede devrin imamıdır. Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ’nın söylediği, “İmamlar kıldık.” dediği kişi, Allah’ın âyetlerine Hakk’ul yakîn seviyesinde vakıf olan, yakîn hasıl eden birisi.



32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû

bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).

Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.



İşte sevgili kardeşlerim, böyle bir dizaynda Allah ile insanlar arasındaki en üst mevkideki insan, bu imamlardır. Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde bahsedilen imam, mutlaka bir velî resûldür. Yani, nebî olmayan (peygamber olmayan) sadece Allah’ın dostu olan bir resûldür. Ama huzur namazının imamlığının gerçek sahipleri nebî olan resûllerdir yani peygamber resûllerdir. Allahû Tealâ onlardan da bahsediyor. Enbiya Suresinde ardarda peygamber isimleri veriyor. Hz. İbrâhîm, Hz. Yakup gibi. O peygamber isimlerinden sonra diyor ki: “Biz onları imamlar kıldık.”



21/ENBİYA-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne).

Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.



Orada görüyoruz ki Enbiya Suresinin 73. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ imamlar kılmıştır. Ama imam kıldıkları, Allah’ın nebîleridir (peygamberleridir). İşte bunlar da insanla Allah arasında birer aracıdırlar. Sadece o kadar mı sevgili kardeşlerim? Hayır, o kadar değil. Daha ötesi var konunun. Allahû Tealâ bu imamlardan bahsediyor. Bunlar, huzur namazının imamlarıdır. Ama insanla Allah arasına giren, farklı hüviyette olan insanlar da vardır. Resûl olmayan insanlar da vardır. Allahû Tealâ bunlara “mürşidler” diyor.

Allahû Tealâ buyuruyor ki: “İnsanlardan, cinlerden ve meleklerden resûller seçeriz.” diyor. Cin resûller de vardır, melek resûller de vardır, insan resûller de vardır. Cin resûller, kendi âlemlerinde risalet görevini yapıyor. Melekler, melek olarak geliyorlar, bu dünyada görev yapıyorlar. İnsanları hidayete erdirmek üzere Kur’ân-ı Kerim birçok melek resûlün geldiğini söylüyor.

İşte sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, böyle bir dizaynda Allahû Tealâ: “Sebîllerin (bütün insanların takip edecekleri yolun) tayini Allah’a aittir.” diyor.



16/NAHL-9: Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).

Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm’e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah’ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.



Her sebîlin başında mutlaka bir mürşid vardır. Sebîl, bütün mürşidlerin bulundukları dergâhlardan, devrin imamının dergâhına ulaşan yolların adıdır. O yolların başında mutlaka bir mürşid bulunur. Onun için Allahû Tealâ: “Sebîllerin tayini, tespiti Allah’a aittir. Hiç kimse kendi mürşidini seçemez.” diyor. “Mürşidi Allah tayin eder.” diyor. Bundan müstağni olan birisi var mı? Evet, bir kişi var. Devrin imamı. Neden müstağnidir? Çünkü insanlar hangi mürşide tâbî olurlarsa olsunlar, o mürşid mutlaka devrin imamına tâbî olacaktır. Allahû Tealâ mürşidlere, gerçek mürşidlerse mutlaka bu bilgiyi ulaştıracaktır. Onlar da tâbî olacaklardır.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, Allahû Tealâ’nın dizayn ettiği böyle bir atmosferde mürşidler söz konusudur. Peki, bu mürşidlerin aracılığı, hangi hüviyette bir aracılıktır? Bu mürşidlere tâbî olunduğu zaman, devrin imamının ruhu o insanların başının üzerine gelir ve yerleşir. Böylece ruh, dünya hayatını o kişi yaşarken, Allah’a dönmek için hazır bir hüviyet taşır.

Sevgili kardeşlerim öyleyse, bu mürşidlere dikkatle bakın. Bunlar, Allahû Tealâ’nın yolunda irşad makamının sahibi kılınmışlardır. Ama her seviyede herkesin ulaşabileceği bir yakınlıkta bir mürşidin bulunduğunu görüyoruz.

Tâbiiyet, Allahû Tealâ tarafından farz kılınmıştır. Allahû Tealâ Maide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde diyor ki:



5/MAİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
sevgili dost, şu ayetlerle oynamasanız hani, niye bu kadar zorluyorsunuz, inanın günah, yazık..

Secde Suresi 24 SAbrettikleri zAmAn içlerinden, bizim emrimizle doğru yolA ileten önderler çıkArmıştık. OnlAr bizim Ayetlerimize gereğince inAnıyorlArdı.

Nahl Suresi 9 Yolu doğrultup denge noktasını bulmak allah'ın işidir. Ondan sapan da var. allah dileseydi, sizi toptan hidayete erdirirdi.

Maide Suresi 35 Ey iman edenler! allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesîle arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz.

Bakara Suresi 45 Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin.Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
 

aklý selim

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
ayetlerin anlamlarını çarpıtmazlarsa kendi sapkın görüşlerini nasıl meşru kılacaklar?
Kur'anı anlamak için okumaya çalıştığımızda hemen uyarırlar kendi aklıyla tefsir eden .. diye!Şimdi bu tehditte geçen eylemi bu beyler işlemiyormu?
Alasıyla işliyorlar ve bu tehdidin sonucunada katlanmak zorundalar!
 

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
46
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
sevgili dost, şu ayetlerle oynamasanız hani, niye bu kadar zorluyorsunuz, inanın günah, yazık..

Secde Suresi 24 SAbrettikleri zAmAn içlerinden, bizim emrimizle doğru yolA ileten önderler çıkArmıştık. OnlAr bizim Ayetlerimize gereğince inAnıyorlArdı.

Nahl Suresi 9 Yolu doğrultup denge noktasını bulmak allah'ın işidir. Ondan sapan da var. allah dileseydi, sizi toptan hidayete erdirirdi.

Maide Suresi 35 Ey iman edenler! allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesîle arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz.

Bakara Suresi 45 Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin.Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.


CANIM KARDEŞlerİM
elmalının mealini temel alınıyor
elmalıda yazanlar doğru ancak zamanın imamının Allah tan aldığı ilimle yazdığı yanlış diyor çoğunluk
keyfiniz bilir
biz inşaallah görevimizi yapalım
arapça sözlük alıp bakabilirsiniz iblisin ayetlerin anlamını nasıl örttüğünü
hidayeti nasıl örttüğünü gözlerinizle görün inşaallah

Ve cealnâ:Ve biz tahin ettik
minhum :eek:nlardan
eimmeten:İmamlar
yehdûne :hidayete erdirsin diye
bi emrinâ :bizim emrimizle
lemmâ saberû :sabır sahibi
ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn:ve ayetlerimize yakıin hasıl etmiş oldukları için

Allah kendisi tahin ederim diyor canım kardeşlerim

Ve alallâhi :Allah ın üzerine dir
kasdus sebîli:Sebillerin tahini



Yâ eyyuhellezîne âmenû :Ey âmenû olanlar
ttekûllâhe:Allah’a karşı takva sahibi olun
vebtegû : ve ibtiga edin isteyin
ileyhil :Ona varmaya
vesîlete :vesileyi
ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne):Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.



Vesteînû :(yardım) isteyin.
bis sabri:sabır ile
ves salât:ve namaz
ve innehâ le :ve muhakkak o
kebîretun:büyüktür,zordur
illâ :aNcak
alel hâşiîn(hâşiîne).huşu sahibleri hariç




evet sevgili kardeşlerim bu mehdi resulün meali
kardeşimizin daha yukarsında verdiği
de elmalı temel alınarak (ezanı türkçe okutturan ismet inünün onayından geçmiş elmalı)yapılmış 22 mealden birisi
akıl da Allahın size verdiği akıl
buyrun
 

aklý selim

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bu iblis sakın iskender evranosoğlu kılığında görünmüş olmasın size?
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
"Allah kendisi tahin ederim diyor canım kardeşlerim"

Peki bu TAHİN!'in pekmezi kimdir bu durumda.. A kardeşim, daha mürşidinizden aldığınız bilgilerin kökeninden haberiniz yok, şu TAHİN sakın TAYİN olmasın!?..
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

Her devirde Resuller çoğunluk tarafından yalanlanmış

TEVBE-33: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne).
Müşrikler kerih görseler bile; resûlünü, dîn üzerine, dînin bütününü (bütün özelliklerini) izhar etmesi (ortaya çıkarması) için hidayetle, hak dîn ile gönderen, O’dur.

sevgili kardeşlerim bu kitab ALLAH IN SÖZÜ bütün zamanlara hitab edr ve diyorki biz her kavime kendi lisanıyla elçiler göndeririz kitabı öğretsin diye

İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, hikmet sahibi’dir.

MU'MİNUN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.


İSRA-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete erdiyse sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez.Ve Biz,bir resûl göndermedikçe “azap edici” olmadık.

sevgili kardeşlerim gidin meallere bakın nerede resul geçiyorsa adamlar peygamber diye yazmışlar
kurana göre nebi peygamber
resul elçi demektir
neden mi
böyle yapmışlar
yaşayan ve kıyamete kadar da var olacak olan resulleri örtmek için


ahzab 40 a dikkatle bakın kardeşlerim
peygamberimiz S.A.V son nebi son resul değil

AHZAB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah'ın Resûl'ü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemi'dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.

Bu kitab Allah ın kitabıdır ve en üst seviyede sadece Allah ın öğretmenleri tarafından öğretilir


Sevgili okuyucular, Allah'a ruhunuzu olmeden evvel ulastirmayi dilediniz. Dilediginiz anda dalâletten kurtuldunuz. Hacet namazi ile Allahtan mursidinizi sormaniz ve mursidinize ulasmaniz uzerinize farz. Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesinde ise Allahû Tealâ buyurmaktadır:
“Veste’ınu bissabri vessalâh. Ve inneha lekebiratün illâ alel haşi’ın.” 2/Bakara-45
(Allah’tan) sabırla ve namazla yardım (istiane) isteyin. Fakat muhakkak ki bu, (hacet namazı ile kişiyi Allah’a ulaştıran mürşidi sormak) huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
Buradaki namaz, hacet namazıdır. Buradaki istiane, Allah’ın özel yardımı, olan Allah’ın tayin ettiği mürşiddir.

(Rabbimiz, Allah'a ulasmayi diledikden sonra, sizin hidayetinize vesile olacak mursidi otomatik olarak nasip eder ve buldurur)
Buna dair ayetler; 1- Kasas-50. Allahû Tealâ buyuruyor;
"Fein lem yesteciybû leke fa'lem ennemâ yettebi'ûne ehvâehüm, ve men edallü mimmenittebe'a hevâhü bigayri hüden minallah, innallahe lâ yehdiylkavmezzâlimiyn."
Eğer sana (senin hidayete erdirme davetine) icabet etmezlerse (uymazlarsa), o zaman bil ki onlar hevalarına (nefislerine) tâbî olmuşlardır. Allah'tan (Allah'ın tayin ettiği) hidayetçiye değil de hevasına (nefsine) tâbî olan kişiden daha çok dalâlette olan kim vardır? Muhakkak ki Allah zalim kavimleri hidayete erdirmez.
Demek ki, davetçiye (Allah'ın davetçisine, Allah'ın hidayetçisine) tâbî olmayan herkes dalâlette. Kur'ân-ı Kerim'in pek çok âyetinde bu konu geçiyor. Hidayetçiler diyor ki; Bana tâbî ol ki, seni hidayet yoluna ulaştırayım. Bütün hidayetçiler aynı şeyi söylüyorlar: "Bana tâbî olun ki, sizi Sırat-ı Müstakiym'e ulaştırayım." Peygamber Efendimiz (S.A.V) de herkese aynı şeyi söylüyor. "Bana tâbî olun ki, sizi hidayete erdireyim." Erdirmiş mi? Bütün sahâbeyi erdirmiş. Zümer Suresinin 18. âyet-i kerimesinde bütün sahâbenin hidayete erdiği (ruhlarını Allah'a ulaştırdıkları) kesin. Öyleyse sevgili okuyucular, şimdi olayın bu noktasında birinci âyet-i kerime, Kasas-50
Kim mürşidine değil de kendi nefsine tâbî olmaya devam ederse, kendi nefsine tâbî olursa (hevasına tâbî olursa) onların hepsi dalâlettedir. Mürşidine tâbî olmayan dalâlette.
2- Taha-123
"Kaâlehbitâ minhâ cemiy'an ba'duküm liba'dın adüvv, feimmâ ye'tiyenneküm minniy hüden femennittebe'a hüdâye felâ yadıllu ve lâ yeşkaâ."
Birbirinize düşman olarak oradan hepiniz aşağı inin. Bizden size yaşadığınız devrede hidayetimiz geldiği zaman, kim hidayetçimize tâbî olursa o dalâlette kalmaz ve şâkî de olmaz.
Sadece hidayetçiye tâbî olanlar hidayete ererler, diyor.
3- Kehf-17
"Men yehdillâhü fehüvelmühted, ve men yudlil felen tecide lehü veliyyen mürşidâ."
Allah kimi kendisine hidayet etmişse (kimin ruhunu kendisine ulaştırmışsa) o muhakkak ki hidayete ermiştir. Kim de dalâlete düşmüşse onun için bir velî mürşid bulunmaz.
Allah'a ulaşmayı dilemeyen bir kişiye hiçbir zaman hidayetçi gelmez. O kişi hidayete hiçbir zaman eremez, ebediyyen dalâlette kalır. Bunun için burada kimler dalâletteyse onlar için bir velî mürşid olmadığından hidayete ermemişlerdir. Neden? Aramamışlardır. Bakınız Cin Suresinin 14. âyet-i kerimesi ne söylüyor:
"Ve ennâ minnelmüslimûne ve minnelkaâsitûn, femen esleme feülâike teharrev reşedâ."
Muhakkak ki bizlerden Allah'a teslim olanlar da var (kalpleri) kasiyet (bağlamış) olanlar da var. Kim (Allah'a) teslim olmayı dilerse mürşidini arar.
Aramazsanız o zaman hidayete eremezsiniz. Kehf Suresinin 17. âyet-i kerimesinde söylendiği gibi dalâlette kalırsınız sevgili okuyucular, mürşidinize ulaşmayı dilemedikçe.
4- Casiye-23
"Efere'eyte menittehaze ilâhehü hevâhü ve edallehullahü alâ ilmin ve hateme alâ sem'ıhî ve kalbihî ve ce'ale alâ basarihî gışâveh, femen yehdiyhi min ba'dillâh, efelâ tezekkerûn."
Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi (habibim), Allah onları bir ilim üzere dalâlette bırakır, onların kalplerindeki sem'i (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (isimli bir perde) çeker. Öyleyse (artık) Allah'tan sonra kim bu kişiyi hidayete erdirebilir? Hâla düşünmez misiniz?
Onlar kendilerine nefslerinin hevasını ilâh edinenlerdir, diyor. Ve adlarını veriyor: Dalâlette olanlar...
Sevgili okuyucular, sadece mürşidlerine tâbî olmayanlar dalâlettedirler. Allahû Tealâ zaten açık hükmünü de veriyor onların kâfir olduklarına dair. "Onların kalpleri mühürlüdür" diyor. Kalpleri mühürlü olan bütün insanlar, kalplerinin mührü açıldığı güne kadar kalbin içindeki küfür kelimesiyle yaşarlar. Kimin kalbinde küfür yazılıysa Kur'ân-ı Kerim onlara "kâfirler" diyor.
5- Cuma-2
"Hüvelleziy be'ase fiyl'ümmiyyiyne resûlen minhüm yetlû aleyhim âyâtihî ve yüzekkiyhim ve yü'allimühümülkitâbe velhikmete ve in kânû min kablü lefiy dalâlin mübiyn."
Onlara onların içinde Allah'ın âyetlerini okusun, onları tezkiye etsin ve onlara kitap ve hikmeti öğretsin diye, ümmîler için onların aralarından Resûl' be'as eden (vazifeli kılan, hayata getiren) O Allah'tır. Ondan evvel (bu Resûl'e tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler. Tâbiiyet dalâletten kurtulmanın temel şartı.
6- Al-i İmran-164
"Lekad mennallahü alel mü'minîne iz be'ase fîhim resûlen min enfüsihim yetlûaleyhim âyâtihi ve yüzekkihim ve yü'allimühümülkitâbe velhikmeh, ve in kânû min kablü lefî dalâlin mübîn."
Andolsun ki mü'minlerin (başlarının) üzerine (resûl'lerin ruhları) bir ni'met olmak üzere kendi zamanlarında kendi içlerinden bir Resûl be'as ederiz, onların aralarında (her kavmin içinde) onlara Allahın âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (bu mürşid Resûl'lere tâbî olmadan evvel) onlar açık bir dalâlet içinde idiler.
Sevgili okuyucular, "Bu Resûl'e tâbî olmadan evvel onlar apaçık bir dalâlet içindeydiler" diyor Allahû Tealâ. Tâbî olmamak Allahû Tealâ'nın dalâlette olma işareti. Daha evvel de söylediğimiz gibi her kavimde şu anda resûller yaşıyor. O resûle veya onların yetiştirmiş olduğu çevredeki bütün mürşidlerden Allah'ın gösterdiği herhangi birine, tâbî olmak meseleyi çözüyor.
7- Ahkâf-32
"Ve men lâ yücib dâ'ıyallahi feleyse bimu'cizin fiyl'ardı ve leyse lehü min dûnihîevliyâ', ülâike fiy dalâlin mübiyn."
Allah'a davet edene icabet etmeyen (tâbî olmayan) kişi dünya üzerinde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostu da yoktur. Onlar (Allah'ın davetçisine tâbî olmayanlar) açık bir dalâlet içindedirler.
8- Nahl-36
"Ve lekad be'asnâ fiy külli ümmetin resûlen eni'büdullahe vectenibûttâguût, feminhüm men hedallahü ve minhüm men hakkat aleyhiddalâleh, fesiyrû fiyl'ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetülmükezzibiyn."
Ve andolsun ki biz bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde Resûl'ler be'as ettik, (hayata getirdik, vazifeli kıldık) taguttan kurtulsunlar ve Allah'a kul olsunlar diye. Onlardan bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu (resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanların ise üzerine dalâlet hak oldu). Yeryüzünde gezin, yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu görün.
Yani tâbî olanlar olmuşlar, hidayete ermişler. Tâbî olmayanlar mı? Onlar da tâbî olmadıkları için üzerlerine dalâlet hak olmuş.
9- Zümer-23
"Allahü nezzele ahsenelhadîys, kitâben müteşâbihen mesâniy, takşa'ırru minhü cülûdülleziyne yahşevne rabbehüm, sümme teliynü cülûdühüm ve kulûbühüm ilâ zikrillâh, zâlike hüdallahi yehdiy bihi men yeşâ, ve men yudlilillâhü femâ lehü min hâd."
Allah ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını ikişer ikişer (rahmet-fazl ve rahmet-salâvât) kitaba müteşabih (benzer) olarak indirir. Bu (nurlar)dan insanların derileri (tüyleri) ürperir ve Rab'lerine karşı huşû sahibi olurlar, sonra Allah'ın zikri ile (bu nurlar) kişinin derilerini (vücudunu) ve (nefsinin) kalbini yumuşatır (titretir, aydınlatır, tezkiye eder ve böylece kişinin ruhunu Allah'a ulaştırır ve onu hidayete erdirir). İşte bu Allah'ın hidayetidir ki, Allah dilediği kişiyi (nefsini Allah'ın nurlarıyla tezkiye ederek ve böylece Zat'ına ulaştırarak) hidayete erdirir. Kimi de dalâlette bırakırsa onun için bir hidayetçi yoktur. (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, hidayetçi dilemedikleri için Allahû Tealâ onlara hidayetçiyi ulaştırmıyor.)
10-Araf-186
"Men yudlilillâhü felâ hâdiye leh, ve yezerühüm fiy tuğyânihim ya'mehûn."
Allah kimi dalâlette bırakırsa onun için hidayetçi yoktur. Allah onları isyanları (azgınlıkları) içinde şaşkın bir halde bırakır.
Bakınız bir tarafta Allahû Tealâ dilediğini hidayette bırakır diyor, bir tarafta da dalâlette bıraktıklarının Allah'ın Zat'ına davetine isyan edenlerin olduğunu söylüyor. Mürşidin davetine isyan edenlerin, mürşide ulaşmayanlar, ulaşmayı talep etmeyenler olduğunu söylüyor. Öyleyse kimler mürşidlerine ulaşmaz bir uslûp içerisindeyse onlar Allah'a asi olmuşlardır, isyan etmişlerdir ve ruhlarını Allahû Tealâ'ya doğru yola çıkartabilmeleri için onların mutlaka mürşidlerine tâbî olmaları gerekiyor. Çünkü gördük ki, mürşidin ruhu başının üzerine gelmedikçe kişinin ruhu vücudundan ayrılmıyor. Öyleyse kişinin ruhunun Allah'a doğru yola çıkabilmesi, kişinin mürşidine tâbî olmasına bağlıdır. Kim tâbî olmazsa onun ruhu Allah'a doğru yola çıkamaz. Kişinin kurtuluşu da hiçbir şekilde mümkün değildir. Ve o kişi ebediyyen dalâlette kalır. Şimdi Allahû Tealâ diyor ki, Rad Suresinin 25. âyet-i kerimesinde;
"Velleziyne yankudûne ahdallahi min ba'di miysâkıhî ve yakta'ûne mâ emerallahü bihî en yûsale ve yüfsidûne fiyl'ardı ülâike lehümüllağnetü ve lehüm sûüddâr."
Onlar misaklerini yerine getirdikten sonra (ruhlarını Allah'a ulaştırdıktan sonra) Allah'ın ahdini (yemin, misak ve ahdlerini) bozarlar, ve Allah'ın O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi (vuslattan sonra ruhlarının Allah ile bağlantılarını) keserler (fıska düşerler) ve (böylece) yeryüzünde fesat çıkarırlar. (Başka insanların Allah'a verdikleri 3 yeminlerini yerine getirmelerine mâni olurlar ve böylece Allah'ın emirlerine karşı çıktıkları için fesat çıkarırlar.) Lânet onların üzerinedir. Onlar için ne kötü bir yurt var (cehennem).
Kimler bunlar? Mürşidlerine ulaşmadıkları için ruhları vücutlarından ayrılmamış olanlar. Allah'ın emrine isyan etmiş olanlar. Yeryüzünde fesat çıkaranlar. Sevgili okuyucular, bunların hepsinin Allahû Tealâ cehenneme gideceğini söylüyor.
Şimdi buradan bir sonuca varıyoruz. 10 tane âyet-i kerime, mürşidine ulaşamayan kişinin dalâlette olduğunu söylüyor. Ve Sırat-ı Müstakiym'in üzerinde bulunamayanların da dalâlette olduğunu Fatiha Suresi kesin olarak ifade ediyor.
"Elhamdülillahi rabbil alemin errahmanirrahim maliki yevmiddin iyyake na'büdü ve iyyake nestain ihdinassıratalmüstakım sıratellezine en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim veleddâllin."
Hamd; âlemlerin Rabbi olan Allah'adır. Rahmân'dır, Rahîm'dir. Dîn günü'nün MALİK' idir. Allahım ! Yalnız Sana kulluk eder, ve yalnız Sen'den İSTİANE isteriz. (Bu istianen ile) bizi SIRAT-I MÜSTAKİYM'e hidayet et (ulaştır). O (SIRAT-I MÜSTAKİYM) ki; üzerlerine ni'met verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (mürşidlerine ulaşamayanların) yolu değil.
 

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
46
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
"Allah kendisi tahin ederim diyor canım kardeşlerim"

Peki bu TAHİN!'in pekmezi kimdir bu durumda.. A kardeşim, daha mürşidinizden aldığınız bilgilerin kökeninden haberiniz yok, şu TAHİN sakın TAYİN olmasın!?..

KEHF-56: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), ve yucâdilullezîne keferû bil bâtılı li yudhıdû bihil hakka vettehazû âyâtî ve mâ unzirû huzuvâ(huzuven).
Biz, resûlleri sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndeririz. Kâfirler (ise) hakkı bâtılla iptal etmek için mücâdele ederler. Âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alay (konusu) ederler.

Abenim canım kardeşlerim bizim imanımızı arttırıyorsunuz hamdolsun
ancak kendinize bu kadar yazık etmeniz bizi çok üzüyor
sürtün şu burnunuzu da yenin kibrinizide inceleyin lütfen
yarın geç olabilir
 

aklý selim

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Hadi diyelim iskenderin nebi olduğuna inandık!
Nebi olduğuna deliliniz nedir?Madem nebi,nebi olduğunu belirtir işaretler,mucize,keramet vb olması gerekmezmi?Hadi ispatlayın!
 
Z

zeynep_hearty

Guest
ben hala anlamış değilim kimdir sözkonusu şahıs ilk kez burda duyuyorum nebi kavramı kullanılması mümkünmü hayret ..
 

-melih-

New member
Katılım
2 Tem 2005
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Hadi diyelim iskenderin nebi olduğuna inandık!
Nebi olduğuna deliliniz nedir?Madem nebi,nebi olduğunu belirtir işaretler,mucize,keramet vb olması gerekmezmi?Hadi ispatlayın!
1. Hiçbir yerde, hiçbir zaman ne Efendi Hz., ne de biz nebidir dedik..Bunu ya bilerek söylüyorsunuz şu anda, yada söylediklerini hiçbir zaman dinlemediniz ve bilgi sahibi olmadan hüküm sahibi olmuşsunuz...
2. Keramet göstermek kimsenin imanını kurtarmaz, kimsenin iman sahibi olmasını sağlamaz..Öyle olsa idi Peygamber efendimizin mucizeleri bütün mekke'yi iman sahibi olmasına vesile olurdu..ki efendimizin mucizeleri bilinmektedir..
İş sizin kalbinizde bitiyor sevgili kardeşim..Siz Allah'a ulaşmayı dilemedikten sonra, siz mürşidinizi Ahmet'e Mehmet'e değil Allah'a sormadıktan sonra mucizeler görmek sizi kurtarmaz..İskender Ali Mihr Hz.'nin manevi kimliğini kabul etmek te kişiyi kurtarmaz..çünkü yine tekrarlıyoruz ki iş sizin kalbinizde biter..
Allah razı olsun...
 

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
46
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
Hadi diyelim iskenderin nebi olduğuna inandık!
Nebi olduğuna deliliniz nedir?Madem nebi,nebi olduğunu belirtir işaretler,mucize,keramet vb olması gerekmezmi?Hadi ispatlayın!

CANIM KARDEŞİM BİZE AHZAB SURESİ 40NCI AYETİ KERİMESİNİ ÖĞRETEN ODURKİ O AYETTE YAZAR PEYGAMBERİMİZ S.A.V MİN SON NEBİ OLDUĞU
NEDEN İFTİRA ATIYOSUNUZ EFENDİ HZ LERİ HİÇ BİR ZAMAN NEBİ OLDUĞUNU İDDİA ETMEDİ
YARIN NASIL HESAP VERECEKSİNİZ BİZİM GİBİ YÜZ BİNLERİ KÖTÜ ALIŞKANLIKLARDAN ARINDIRAN HATTA HİMMETİYLE SİGARAYI BİLE BIRAKTIRAN BU MÜBAREK ZAT MEHDİ RESUL HAKKINDA SÖYLEDİKLERİNİZ DEN DOLAYI
BEN İMAM HATİP MEZUNUYUM BE ONA TABİ OLANA KADAR ONCA İLİM OLDUĞUNU ZANNETTİĞİM BİLGİYE RAĞMEN KAPKARALALIK DÜNYAMDA YAŞADIM
ONUNLA GÖRDÜM MUTLULUĞU ONUNLA ANLIYORUM YUNUSU MEVLANAYI SAHABEYİ
GELİN SİZDE<ALLAH A KALBDEN RUHUNUZU HAYATTAYKEN TESLİM ETMEYİ ERENLEREN OLMAYI DİLİEYİN VE MÜRŞİDİNİZİ ALLAH A SABIRLA VE NAMAZLA SORUN
KENDİNİZE YAZIK ETMEYİN
 

aklý selim

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
iskenderin rasul olduğuna deliliniz nedir?
 

-melih-

New member
Katılım
2 Tem 2005
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
iskenderin rasul olduğuna deliliniz nedir?

Bu sorular sizi nereye ulaştırıcak sevgili kardeşim? Keramet, mucize görmek sizin imanınızı mı arttırıcak? Yada O'na iman etmenizi mi sağlıyacak?
Hz. İsa koskoca peygamberdi de o kadar zulme uğramasını engelemez miydi Allah..Yada peygamber Efendimize yapılanları Allah istese onları bir anda sona erdiremezmiydi..Yada diğer bütün evliyaların başlarına gelenleri istese hiç Onlara yaşattırmadan ömürlerini geçirmelerine izin vermezmiydi?
İskender Ali Mihr Hz.'nin anlattıklarının hepsi Kur'an'dandır..Dünyada hidayeti anlatan ve yaymaya çalışan tek kişi O'dur...İnsanları Allah'a çağırıyor...Siz Kur'an ayetlerine iman edip te Allah'a ulaşmayı dilemedikten sonra Onun Allah'ın bir elçisi olduğuna iman edip etmemeniz Allah'ın katında geçerli bir husus değildir..Allah sizin kalbinize bakar..Allah'a ulaşmayı dileyeni kendisine ulaştırmak ister..Ve Allah'a ulaşmak isteyene mürşidini gösterir...

Siz Allah'a ulaşmayı dileyin..Allah ile dost olmayı dileyin..Daha sonra da hacet namazıyla mürşidinizi "ALLAH'A" sorun..Ozamn kim hakk yolda kim değil ortaya çıkar...Allah'a güvenin...
 

aklý selim

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
hacet namazıyla mürşidinizi "ALLAH'A" sorun..
bana subjektif delillerle konuşmayın!vahiyle konuşun!!
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
...

...

14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.



Ne demek istiyor acaba Allahû Tealâ? , Allahû Tealâ ne demek istiyor? Bütün kavimlere, bütün devirlerde resûl gönderdiğini söylüyor. Her kavimde, onların dilini konuşan bir resûl. Öyleyse Allahû Tealâ mutlaka bütün kavimlerde Allah’la insan arasına, onları hidayete erdirsin diye, o kavimde yaşayan insanları hidayete erdirsin diye, resûller vazifeli kılıyor. Bu resûllerin hepsi, Allah ile insanlar arasında bir vasıtadır. Allah’ın söylediklerini herkes işitemez. İşitebilenler, Allah’ın üst noktalara çıkardığı insanlardır. İşte bütün devirlerde, Allahû Tealâ bütün kavimlerde resûl beas ediyor. Allahû Tealâ İsra-15’te diyor ki: “Biz bir resûl göndermedikçe, hiçbir kavme azap etmeyiz.”


17/İSRA-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete ererse sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe “azap edici ” olmadık.


Herkes mutlaka, kıyâmet günü cehenneme gidecektir. Cehennemi görerek dışarı çıkıp, cennete girenlerin dışındakilerin hepsi yani insanların büyük çoğunluğu cehennemde kalacak, ebediyyen orada azap göreceklerdir. Evet, insanların azı değil çoğu ne yazık ki. Şeytan, insanların çoğunu, mutlaka Allah’ın yolundan saptırmak için büyük gayretlerin içindedir. Ne yazık ki bunda başarılı da oluyor.

Sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ’nın bizlere ulaştırdığı bilgi demeti içerisinde bakıyoruz ki; insanların Allah ile olan ilişkilerinde daima bir aracı var. Allah ile konuşabilen, Allah’tan aldığını insanlara ulaştıran birileri. Bu en üst kademede devrin imamıdır. Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ’nın söylediği, “İmamlar kıldık.” dediği kişi, Allah’ın âyetlerine Hakk’ul yakîn seviyesinde vakıf olan, yakîn hasıl eden birisi.



32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû

bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).

Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
 
Üst Alt