Askin_Bedeli
New member
- Katılım
- 26 Tem 2004
- Mesajlar
- 182
- Tepkime puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
ALLAHIM BENI SENDEN AYIRMA
Sabahleyin erkenden okula gitmistim. Derse girmeden önce yapacaklarim vardi. Ögretmenlik anlayasim geregi, girecegim dersi cok iyi bilsem de, yeniden gözden gecirir, planimi yapar ve yeterince hazirlanirim. Bu bana kuvvet verir ve sinifta kendimi cok güclü hissetmemi saglardi. Odamda derslerimle mesgulken kapi caldi. Iceriye bir kiz ögrenci girdi. Kapali, heyecanli ve tedirgindi:
- Hocam, beni tanidiniz mi? dedi.
Taniyamamistim.
- Size gecen hafta Persembe günü iki arkadasimla ugramistik. Bazi sorularim olmustu. Uzunca bir süre konustuk. Bizlere kitap tavsiye etmistiniz. Okuyun sonra görüselim, demistiniz. Hatirlamakta gecikince:
- Hocam, dedi ögrenci.
- Hatirlayamamaktan dolayi haklisiniz. Cünkü o zaman aciktim ve agir makyaj yapmistim. Bazi materyalist sorularim olmustu. Evet, hem hatirladim, hem de sasirmistim. Hicbir seye inanmiyorum ben, demisti. Insani rahat be özgür biraksinlar. Neden dolu dolu yasamamiza karisiyorlar. Bizleri günahla, hesapla ve Cehennemle korkutuyorlar. Biz istedigimiz gibi yasamak istiyoruz. Istersem Avrupali gibi, istersem hayvan gibi... Cok heyecanli ve atesli bir sekilde sorularini ve itirazlarini siralayan ögrenciye:
- Heyecanlanma, tek tek sor. Sorularin en önemlisinden basla, sonar birlikte degerlendirelim, demistim. Sorularini sormustu. Cevaplarinida beraber degerlendik ve uzun bir sohbet olmustu.
- Ilk defa bir sohbette huzurluydum hocam, demisti.
- Hele dini sohbetleri hic sevmezdim. Nasil oldu da böylesine doydu ve huzur buldu? Tavsiye ettiginiz kitaplar beni cok etkiledi. Örtündüm ve namaza basladim.
- Hocam bu huzuru bulmak icin, bu kadar aci cekmek zorunda miydim? 20 yillik ömründe hep celiskeler, sorumsuzluklar, isyan ve nefret yasadim. Kendime küs, cevreme küs ve hayata küs bir insan... Buna nasil dayanmistim? Karsimdaki masum yüzlü ögrencim, bütün heyacanla icindeki huzurunu ve kesfettigi hayatin lezzetini anlatiyordu. Inanmayan, inkar eden bir gencin, namaza baslamasi, tevbe etmesi, bizi daha fazla heyecanlandirmisti.
- Ama, hocam sikintim bitmedi. Belki de yeni ve daha büyük bir sikinti basladi, dedi. Merakla sordum:
- Daha ne sikintisindan bahsediyorsun? Sen en büyük sikintiyi yenip, en büyük huzuru buldun.
- Aileme bu durumu hissetirmek isteyince, annem babam isyan ettiler, Eger seni kapali olarak karsimizda göreceksek, dinci bir kiz olarak kapimizi calacaksan, sakin gelme. Simdikten evlatliktan reddedildigini bil dediler. Simdi hocam ben ne yapacagim?
Adeta sok oldum. Bir anne baba düsünün ki, kizlarinin kapali ve ibadetlerini yapiyor olmasini, evlatliktan reddedebilmek icin yeterli bir sebep olarak görüyor. Bunu izah etmek söyle dursun, duymak bile, insani düsürüyor ve ürkütüyor.
- Nasil olur? diye sordum.
- Bizim evde din inanc adina hicbir sey yasanmamistir. Yasayanlarada hep öcü, yobaz ve gerici gözüyle bakmislardir. Ben ailenin tek cocugu oldugum icin, beni kendi kafalarindaki en ideal bir insan olarak yetistirmek istiyorlardi. Sinirsiz, özgür, entel ve materyalist Öyle de olmayinca isyan ettiler. Örtündügü ve inanclarin yasadigi icin ailesi tarafindan reddedilen bu kizin hikayesi, beni cok etkilemisti. Son bir cözüm olarak, devreye ben girdim ve babasini telefonla aradim. Kizinin okulla ilgili bir sikintisi oldugunu, mutlaka görüsmemiz gerektigini anlattim. Niyetim babasini cagirarak, kizini savunmak ve aralarinda bir uzlasma aramakti. Nitekim cok sürmeden babasi geldi ve misafir ettim. Konuyu da sabaha kadar tartistik. Ne yazik ki ögrencinin babasi, kararliydi. Örtünemsini bir türlü kabullenemiyordu:
- Ya eski haliyle bize döner. Ya da hersey bitmistir, diyerek kestirip atti. Bütün ipler kopmustu. Kizcagiz yeni kesfettigi hayatin henüz huzurunu yasamadan, bir baska huzursuzlukla karsilasmisti. Ögrenciyi kendisi gibi yasayan arkadaslarinin yanina yerlestirdik. Ama anne baba hasretini söküp atamiyordu. Onlara kavusmak, ellerini öpmek, cevresine ve evine ulasmak istiyordu. Tabii ki olmasi gereken de buydu. Ramazan Bayramin´dan iki gün önce, son sansini denemek üzere memleketine gitti. Belki anne babasinin sefkati galip gelir, kendisini kabul edebilirlerdi. Dua ettik, ugurladik. Aradan cok gecemeden otobüsün kaza yapip, kendisininden rahmetli oldugu haberi ulasti. Bu haber, bizi adeta yikti gecti. Sanki Cenab-i Hak o sevdigi kulunu, daha fazla hirpalatmamak icin, ruhunu kabzetmisti. Cünkü o da Rabb´ini cok seviyordu. Kendisine Oku da getir diye verdigim kitaba su notu düsmüstü:
YA RAB! BIZI SENDEN VE HAKIKATLARDAN AYIRMA.
Mekani Cennet olsun.
Sabahleyin erkenden okula gitmistim. Derse girmeden önce yapacaklarim vardi. Ögretmenlik anlayasim geregi, girecegim dersi cok iyi bilsem de, yeniden gözden gecirir, planimi yapar ve yeterince hazirlanirim. Bu bana kuvvet verir ve sinifta kendimi cok güclü hissetmemi saglardi. Odamda derslerimle mesgulken kapi caldi. Iceriye bir kiz ögrenci girdi. Kapali, heyecanli ve tedirgindi:
- Hocam, beni tanidiniz mi? dedi.
Taniyamamistim.
- Size gecen hafta Persembe günü iki arkadasimla ugramistik. Bazi sorularim olmustu. Uzunca bir süre konustuk. Bizlere kitap tavsiye etmistiniz. Okuyun sonra görüselim, demistiniz. Hatirlamakta gecikince:
- Hocam, dedi ögrenci.
- Hatirlayamamaktan dolayi haklisiniz. Cünkü o zaman aciktim ve agir makyaj yapmistim. Bazi materyalist sorularim olmustu. Evet, hem hatirladim, hem de sasirmistim. Hicbir seye inanmiyorum ben, demisti. Insani rahat be özgür biraksinlar. Neden dolu dolu yasamamiza karisiyorlar. Bizleri günahla, hesapla ve Cehennemle korkutuyorlar. Biz istedigimiz gibi yasamak istiyoruz. Istersem Avrupali gibi, istersem hayvan gibi... Cok heyecanli ve atesli bir sekilde sorularini ve itirazlarini siralayan ögrenciye:
- Heyecanlanma, tek tek sor. Sorularin en önemlisinden basla, sonar birlikte degerlendirelim, demistim. Sorularini sormustu. Cevaplarinida beraber degerlendik ve uzun bir sohbet olmustu.
- Ilk defa bir sohbette huzurluydum hocam, demisti.
- Hele dini sohbetleri hic sevmezdim. Nasil oldu da böylesine doydu ve huzur buldu? Tavsiye ettiginiz kitaplar beni cok etkiledi. Örtündüm ve namaza basladim.
- Hocam bu huzuru bulmak icin, bu kadar aci cekmek zorunda miydim? 20 yillik ömründe hep celiskeler, sorumsuzluklar, isyan ve nefret yasadim. Kendime küs, cevreme küs ve hayata küs bir insan... Buna nasil dayanmistim? Karsimdaki masum yüzlü ögrencim, bütün heyacanla icindeki huzurunu ve kesfettigi hayatin lezzetini anlatiyordu. Inanmayan, inkar eden bir gencin, namaza baslamasi, tevbe etmesi, bizi daha fazla heyecanlandirmisti.
- Ama, hocam sikintim bitmedi. Belki de yeni ve daha büyük bir sikinti basladi, dedi. Merakla sordum:
- Daha ne sikintisindan bahsediyorsun? Sen en büyük sikintiyi yenip, en büyük huzuru buldun.
- Aileme bu durumu hissetirmek isteyince, annem babam isyan ettiler, Eger seni kapali olarak karsimizda göreceksek, dinci bir kiz olarak kapimizi calacaksan, sakin gelme. Simdikten evlatliktan reddedildigini bil dediler. Simdi hocam ben ne yapacagim?
Adeta sok oldum. Bir anne baba düsünün ki, kizlarinin kapali ve ibadetlerini yapiyor olmasini, evlatliktan reddedebilmek icin yeterli bir sebep olarak görüyor. Bunu izah etmek söyle dursun, duymak bile, insani düsürüyor ve ürkütüyor.
- Nasil olur? diye sordum.
- Bizim evde din inanc adina hicbir sey yasanmamistir. Yasayanlarada hep öcü, yobaz ve gerici gözüyle bakmislardir. Ben ailenin tek cocugu oldugum icin, beni kendi kafalarindaki en ideal bir insan olarak yetistirmek istiyorlardi. Sinirsiz, özgür, entel ve materyalist Öyle de olmayinca isyan ettiler. Örtündügü ve inanclarin yasadigi icin ailesi tarafindan reddedilen bu kizin hikayesi, beni cok etkilemisti. Son bir cözüm olarak, devreye ben girdim ve babasini telefonla aradim. Kizinin okulla ilgili bir sikintisi oldugunu, mutlaka görüsmemiz gerektigini anlattim. Niyetim babasini cagirarak, kizini savunmak ve aralarinda bir uzlasma aramakti. Nitekim cok sürmeden babasi geldi ve misafir ettim. Konuyu da sabaha kadar tartistik. Ne yazik ki ögrencinin babasi, kararliydi. Örtünemsini bir türlü kabullenemiyordu:
- Ya eski haliyle bize döner. Ya da hersey bitmistir, diyerek kestirip atti. Bütün ipler kopmustu. Kizcagiz yeni kesfettigi hayatin henüz huzurunu yasamadan, bir baska huzursuzlukla karsilasmisti. Ögrenciyi kendisi gibi yasayan arkadaslarinin yanina yerlestirdik. Ama anne baba hasretini söküp atamiyordu. Onlara kavusmak, ellerini öpmek, cevresine ve evine ulasmak istiyordu. Tabii ki olmasi gereken de buydu. Ramazan Bayramin´dan iki gün önce, son sansini denemek üzere memleketine gitti. Belki anne babasinin sefkati galip gelir, kendisini kabul edebilirlerdi. Dua ettik, ugurladik. Aradan cok gecemeden otobüsün kaza yapip, kendisininden rahmetli oldugu haberi ulasti. Bu haber, bizi adeta yikti gecti. Sanki Cenab-i Hak o sevdigi kulunu, daha fazla hirpalatmamak icin, ruhunu kabzetmisti. Cünkü o da Rabb´ini cok seviyordu. Kendisine Oku da getir diye verdigim kitaba su notu düsmüstü:
YA RAB! BIZI SENDEN VE HAKIKATLARDAN AYIRMA.
Mekani Cennet olsun.