..
..
o kurana anlam verirken herhangi birisi olarak anlam vermiyor ehli tezekkür olarak ulul elbab olarak zikir ehli birisi olarak anlam veriyor vede meselelerin girift yanlarını bu özelliklerin sahibi olduğu için çözüyor en başta en çok itiraz edilen resulve vahiy kavramları hep beraber bakalım
1) Son peygamber, yani son nebi Peygamber Efendimiz SAV’dir. Peygamber Efendimiz SAV, Ahzab Suresi 40. ayete göre nebilerin sonuncusudur.
2) Peygamber Efendimiz SAV, Ahzab Suresi 40. ayete göre nebilerin sonuncusudur. Resul kavramını güvendiğiniz arapça bilen biriyle Kur'an-ı Kerim'den tetkik ediniz! Her resulun peygamber olmadığını öğreniniz ve bu konudaki yanlış bilgilerinizi düzeltiniz! Aksi taktirde yanlış yönlendirdiğiniz insanların vebalini de yüklenirsiniz!Ancak resullerin sonuncusu değildir. Bunu da izah ettiler konferansta ama siz isitmediniz!Idrak etmediniz! Hemde ayetler vererek!!! Sizin elinizde ise 1 tane iddialarinizi destekleyecek ayet yok.
Size tekrar yazili veriyorum ayetleri:
Kur’an tefsirlerinde bugüne kadar her resul kelimesi geçen yere parantez açılıp “peygamber” yazılmıştır. “Resul, eşittir peygamber” şeklini almıştır. Bu da hepimize öğretilen bir yanlıştır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’deki resul kavramını yansıtmamaktadır. Her resul, peygamber değildir.
Kur’an-ı Kerim, peygamber olmayan, sıradan bir haberci için bile “resul” kelimesini kullanmaktadır. Yusuf Suresi 50. ayette, Firavun’un Yusuf AS’a gönderdiği haberci ve Neml Suresi 35. ayette henüz iman etmiş olmayan Sab’a Melikesinin Hz. Süleyman’a gönderdiği elçi, Kur’an’da resul adıyla yer almıştır. Bunlar, peygamberlikle ilgisi olmayan resullerdir.
Yine Kur’an-ı Kerim, Enam Suresi 130. ayette cin-resullerden, Hac Suresi. 75. ayette melek-resullerden söz etmektedir. Bunlar da peygamber olmayan resullerdir.
Kuşkusuz Allahu Teala, Kur’an’da peygamberler, yani nebiler için de “resul” kelimesini kullanmıştır. Ancak bugün insanlardan saklanan, örtbas edilmeye çalışılan gerçek şudur ki, Allah’ın peygamber olmayan, ama her devirde, her ülkede ve her zamanda, Allah’ın kendilerine görev verdiği evliya resulleri vardır. Peygamber resullerle evliya resuller, bir başka ifade ile “nebi-resullerle” “veli-resuller” arasındaki başlıca farklar şunlardır:
1- Peygamberler arasında yüzlerce yıllık zaman farkı vardır. Ancak evliya resuller, her ülkede ve birbiri arkasından vazifeli kılınır. Müminun Suresi 44. ayet ve Bakara Suresi 87. ayette Allahu Teala “resullerimizi ardarda göndeririz”, diyor.
2- Peygamberler, İsrailoğullarının ve Arap kavminin içinden seçilmiştir. Ama evliya resuller, Fatır Suresi 24. ve Nahl Suresi 36. ayete göre, her kavimde, her ümmette ve her zaman diliminde mevcutttur.
3- Her kavimdeki bu resuller, İbrahim Suresi 4. ayete göre o kavmin lisanı ile görev yapmaktadırlar.
4- Nübüvvet, yani peygamberlik Ahzab Suresi 40. ayete göre Peygamber Efendimiz SAV ile son bulmuştur. Ama risalet, yani evliya resuller, bugüne kadar varolduğu gibi, kıyamete kadar da varolmaya devam edecektir.(Bakara 87, Müminun 44, İsra 15)
Düne kadar biz de akaide göre “resuller, kendisine kitap verilen peygamberlerdir; nebiler, kitap verilmeyen peygamberlerdir” diye biliyorduk. Halbuki Allah, Alî İmran Suresi 81. ayette sadece “nebilere” kitap verdiğini söylüyor.
“Kendini peygamber ilan ediyor”diye iftira atmak; bir fitnedir. “Her resul peygamberdir” demek, Kur’an-ı bilmemektir. Bu, bir cehalet itirafıdır. İnsanların hidayetine engel olmak için bir tuzaktır. Allah’ın nurunu ağzı ile söndürmeye çalışmaktır!!!
3) "Kur'an da 3 bin ayet vardır'. Bunu da söylemedi!!! O konferansta dediler ki ayet sayısını toplamak lazım! Şu an bunu yapacak imkanım yok. 3 binden fazla ayet vardır dediler. 3 bin ayet değil. Bu konuyu da çarpıttınız! Bilerek iftira attınız! Bu konferansın kayıtları bilgisayarda mihr.com sayfasında mevcut. Sizin yalan söylediğiniz ortada.
4) 'Allah ile konuşuyor!' Evet doğru!
Kur'an-ı Kerime aykırı şekilde bizlere öğretilen bir kavram da vahiy konusu.
Allah peygambelerinin dışında pek çok evliyasıyla şeriat hükmü taşımıyan konuşma yapmıştır ve yapmaktadır.
Kur'an-ı Kerimde Allah'ın peygamberlerinden başkasına vahyetmediğine dair bir ayet gösterebilirmisiniz??? Gösteremezsiniz!Ama ben size bu konu ile ilgili Kur'an ayetleri vereceğim:
Allah Peygamberlerden Başkasına Da Vahyeder.
· Şura Suresi 51. ayete göre “Allah’ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır ancak vahy ile.”
Vahiy, Allah’ın, kişinin kalp kulağını açarak o kişi ile konuşmasıdır. Kalp kulağı herkeste vardır. Ancak kalp kulağı, kişinin Ali İmran Suresi 190- 191. ve Nisa Suresi 103. ayetlere göre daimi zikre ulaşması ve nefsin kalbinin karanlıklardan, (cehalet, cimrilik, dedikodu, fitne ve fesat, haset, hırs, isyan, iptilalar, kin ve düşmanlık, kibir, küfür, mürayilik, nankörlük, öfke ve gayz, vefasızlık, sabırsızlık, yalan, zan ve zulüm) tamamen temizlenmesi ile çalışır duruma gelir. Allah dilerse, daha önce de kişinin kalp kulağını hediye olarak açabilir.
· Nahl Suresi 68. ayete göre Allah bal arısına vahyediyor.
· Zilzal Suresi 5. ayete göre Allah yere vahyediyor.
· Maide Suresi 111. ayete göre Allah havarilere vahyetmiştir.
· Tahâ Suresi 38. ayete göre Hz. Musa’nın annesine vahyetmiştir.
· Araf Suresi 175. âyette Allahû Tealâ, peygamberlerden başkasına, bırakınız Allah’ın bir evliyasına, sonradan şeytana uyacak olan bir takım insanlara bile ayet verdiğini söylüyor. „Habibim sen o kişiden bahset ki onlara, biz ona ayetler vermiştik de, sonra o şeytana uymuş ve sapıklardan olmuştu“
Vahiy denince biz sadece Allah’ın peygamberlerine verdiği kitapları ve sayfaları anlıyoruz. Bunlar vahyin bir bölümünü, tilavet edilen vahyi, yani “vahy-i metlû”yu oluşturur. Herkesi ilgilendiren Allah’ın emir ve yasaklarını içerir.
Bir de Allah’ın kalp kulağını açtığı kişi ile olan konuşması vardır. Şura Suresi 51. ayete göre bu da vahiydir. Ancak tilavet edilmeyen vahiy, yani “vahy-i gayrimetlû”dur. Başka insanları bağlayan hükümler içermez. Allah’ın, sadece o kişi ile yaptığı konuşmadır. Allah’ın pekçok evliyası ise bu vahiyden kitaplarında şöyle bahsediyorlar:
· Abdülkadir Geylâni Hazretleri’nin “sohbetler” kitabı 578. sayfa: “Allah’ın verdiği şeylerden kopup O’na yönelen ve meleklerle ünsiyeti neticesi onların sözlerini işitmeye ve muhtelif suretlerde kendilerini görmeye başlayan kişi meleklerin sözlerine iyice alıştığı ve yüzlerini görmeye iştiyak duyduğu anda kendisi ile onlar arasında perde kaldırılır. Kalp bu safhaya geldikten sonra tekrar Allahû Tealâ onu perdeler. Kendi yakınlarının durumuna getirir. Burada ise suhuttan sonra olanlar olur. Allah onun kalbine vahyedeceğini vahyeder. Tıpkı Musa (A.S)’ın annesine vahyettiği gibi.”
Demek ki Abdülkadir Geylani Hazretleri’ne göre de Allah’ın sözlerini işitmek, emir almak sadece peygamberlere has bir olgu değildir.
· Eşref Rumi Hazretleri:
“Ol dost sultandır, ben ona kul/ Her dem yeni yeni nüzul”
(Her an Allahû Tealâ’dan inen, nüzul eden yeni şeyler)
“Andandır bu cümle usul” / “Ondandır her bahsimiz”
Görülüyor ki, Allahû Tealâ her an söylediklerini bu büyük veliye işittiriyor ve ondan inen, Allah’tan inen, nüzul eden bu sözler bir esas, usul oluşturuyor. Ve bu usul ile Eşref Rumi Hazretleri, “Divan”ını vücuda getiriyor. Yani Divan’ın esası, hep Allah’tan nüzul eden, indirilen sözler.
· Yunus Emre:
“Çalaptır (yani Allah’tır) söylettirir /Yunus bilmez kendi hal
Düşmüş idik Hak kaldırdı, birliğini bize bildirdi.”
Allah bize söylettiriyor, “Allah bize birliğini bildirdi.” Diyor.
· Ahmet Yesevi Hazretleri:
“Garip, fakir, yetimleri kıl sen şamdan / Parçalayıp aziz canın eyle kurban
Yiyecek bulsan cemil ile kıl sen ihsan / Hak’tan işitip bu sözleri dedim işte.”
Bunların hepsini Allah’tan işittiğini söylüyor Ahmet Yesevi Hazretleri.
Demek ki Allah’ın sözlerini işitmek, Allah’tan emir almak sadece peygamberlere has bir olgu değildir. Allah’ın velileri de böyle söylüyor. Kur’ân-ı Kerim de böyle söylüyor. Secde Suresi 24. ayette Allahû Tealâ, Allah’tan emir alan ve bu emirle insanları hidayete erdiren imamlardan söz ediyor.
“Onlardan, insanlardan imamlar kıldık, emrimizle (yani Allah’tan alacağı emirlerle) insanları hidayete erdirsinler diye, sabrın sahibi olmalarından ve ayetlerimize yakin hasıl etmelerinden dolayı.”
Yunus Suresi 2. ayete göre insanlara, kendi yaşadıkları zaman diliminde Allah’ın bir başkasını, kalp kulağını açarak, ona vahyederek görevlendirdiğini kabullenmek, her devirde zor gelmiştir.
“Onlardan bir adama insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenleri), müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi?”
“Resul” kavramı gibi “vahiy” kavramı da bugün, Kur’an’daki muhtevasını kaybetmiş kavramlardan bir tanesidir. “Allah peygamberlerden başkasına vahyetmez” demek, Allah’ın her devirde vazifeli kıldığı evliya resullerinin Allah’tan aldığı emir ve yetkiyi ortadan kaldırmak ve insanları hidayetten alıkoymak demektir!