EHLÝ-SUNNET
New member
Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Salat ve selam efendimiz Muhammed aleyhisselamın üzerine olsun.
Allah'u Teala EI-Haşr Suresi 18.Ayette;
Anlamı; "İman edenler,Allah'tan hakkıyla korkun! Herkes ahireti için ne hazırladığına baksın. "Hazret-i Ali bu Ayeti şu şekilde açıklamıştır. "Bugün iş ve am el günüdür, yarın ise hesap günüdür. "
Konumuz Allah'tan korkmak ve Allah'ı sevmek.Allah'ı duygusal bir varlık olarak düşünen, Allah'ı doğru tanıyamamıştır. Korku ve sevgi kullarda kullanıldığı üzere Allah'a isnat edilemez. Allah'tan korkmayı ise insanlardan korkma ile eşanlamlı kullanamayız. Allah korkusu demek: Allah'ı hakkıyla tanımak demek. Hakkıyla tanımak ise Allah-u Teala'nın sıfatlarının manalarını ehlinden öğrenmek ile olur.Bir insan Allah'ın sıfatlarını hakkıyla bilir ise,gündelik hayatında, fiillerinde veya ibadetlerinde Allah-u Teala'ya yakışmayacak, mahlükata (yaratılmışlara) ait olan fiilleri ona yakıştırmaz (benzetmez).İşte bunu yapan insan Allah'tan hakkıyla korkmuş demektir. O insan Allah'a hakkıyla ibadet eden kul konumuna gelmiş demektir.Çünkü Allah'a ibadet etmenin birincisi onu herşeyden tenzih etmektir. Ondan sonra Onu tesbih etmektir.
Bugünkü dersimizde ise Allah'ın üzerimizdeki en büyük hakkını öğrenip yerine getireceğiz.Allah-u Tealayı sevmek işte böyle olur.Nedir Allah'ın kulları üzerindeki en büyük hakkı? "Kulların Allah'a ortak koşmamaları. Yani kulların Ona şirk koşmamalarıdır. Birşeyleri Ona benzetmemeleridir."
Kimki Allah-u Tealaya ortak koşar, benzerlik isnat eder, şirk isnat eder,Allah-u Teala'nın hakkını yerine getirmediğinden dolayı, Allah'ın, bütün Meleklerin ve bütün mü'minlerin laneti bu kişinin üzerinde olur.
Bunu Allah Kur'an da bildirmiştir. Demek ki en aşağı mahlük bunu yapan kişidir. İnsan yaratılmışların en şereflisi olduğu halde, Allah'ın en büyük hakkını yerine getirmediğinden dolayı en aşağı varlık olmuştur.
Bu kişi, bütün Peygamberler, bütün Melekler ve bütün salih kullar tarafından lanetlenmiştir. Bunun ne manaya geldiğini ancak ahiret'te hakkıyla müşahede edeceğiz. Dünyadaki ilim ehli de şirk koşanları diliyle söylemesede, kalbinde lanetliyor. Onların mevcut halini lanetliyor. Gelecek halini değiL.Burası önemli. İleride şirkli bırakıp Müslüman olursa bu lanetlik kalkar, onun dostu olunur.
Çünkü Allah tövbe edenleri sever. Allah'ın sevmesi bizimki gibi değildir.
Bizim eşimizi,dostumuzu sevmemize benzemez. Bizimki dünyevidir.Bizim sevgimizin bir hali vardır,bir infiali (meydana geliş sebebi) vardır. Allah-u Teala'nın ki buna benzemez.Şekil değildir.Bir hissiyat değildir.
Nedir Allah'ın sevgisi? Kulun onun rızasına uygun bir inanca sahip olmasıdır. (Buda Allah'ın lutfuyladır elbette.Allah ona hidayet nasip ettiği için Allahlın sevgili kulu olmuştur)
Allah’a şirk koşan bu hal üzere ölür ise, ahirette ebedi azabı hak etmiştir. İşte bütün lanetler bu insanın üzerindedir.Hatta diğer mahlukatların bile laneti onun üzerindedir. Yediği yemek bile ona lanet eder.Kendisini Müslüman zannedip Kuran okusa, Kuran ona lanet okur. Namaz kılsa, namaz ona lanet eder. Hepsi onun aleyhine şahitlik ederler. Neden? Çünkü Allah-u Teala'nın hakkını hakkıyla yerine getirmemiştir. Bu ilimden mahrum olmuştur. Allah'a olan inancı lafta kalmıştır. Kalbindeki inancı fiillerine yansıdığında, başkaları tarafından uyarıldığı halde inat etmesiyle, onu uyaran insanlarında küfrüne şahit olmasına sebep olmuştur. İnsanların kalbini sadece Allah bilir. Biz bilemeyiz. Avrupa ülkelerine hristiyan ülkesi, İsrail' e yahudi ülkesi, Çin, Japonya ve Hindistan'a putperest ülkesi diyoruz. Çünkü o ülkelerdeki insanların çoğunluğu bu inançlara sahipler. Oradaki Müslümanlar azınlıkta oldukları için bizim tarafımızdan anılmıyorlar. Kim ki oralarda Allah'ın en büyük hakkını yerine getirirse o Müslüman'dır. O bizim bu genellememizin içine girmez
Allah'ın rahmeti büyüktür. Biz küfür üzere olan insanları hakka çağırınz.
Fakat küfür üzere olduğunu bildiğimiz kimseye, Müslüman olana kadar 'Müslüman' gözüyle bakamayız. Müslüman olmaz ise ve biz onun Müslüman¬ olmadığına şahit isek veya Müslüman iken Dinden çıktığına şahit olduysak. tekrar Müslüman olduğuna da şahit olmadıysak, onun için Müslüman öldü diyemez ve cenaze namazını kılamayız.
Çünkü Müslüman olmayanın cenaze namazını kılmak haramdır.Bunu yapmak ise küfürdür. "Canım oda Allah'ın kuludur" deyip vesveselerle kendi imanınızı tehlikeye atmayın.
İnsanların vesvese yoluyla kendi imanını bozma tehlikesi vardır. Bunlan ancak ilim yoluyla çözebiliriz.
En-Nisa Suresinin 48.A.yetinde
Allah-u Teala, onun hakkını yerine getirmeyenler için açıkça şöyle bildiriyor:
Anlamı: "Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimse için bağışlar. "
Buradaki 'bağışlamaz' kelimesi ahir et içindir.Kıyameti görmeyen kurtulduğunu sanmasın.Her insanın Kıyameti ölümüyle başlar. Müslüman olmadan öleni Allah-u Teala asla bağışlamayacak. Bu Ayet'ten şek ve şüphesi olanda Müslüman değildir. Çünkü bu Ayet muhkem (manası açık) bir Ayettir.
Taklidi İman:
Bir çocuğa imanı sorulduğunda alacağımız cevap nedir?
"Benimannem babam Müslümandır, bende Müslümanım" der. İşte bu taklidi imandır. Peki ya taklit ettiği iman batıl ise ne olacak? Anamı, babamı taklit ettim demesi onu kurtaracakmıdır? Demek ki taklidi iman caizdir fakat kalbindeki imanın hakkaniyetini öğrenmesi de Müslümanın birinci vazifesidir. Din dersinin en birincisi Allah-u Teala'yl hakkıyla tanımak ve onu herşeyden tenzih etmektir.
" .. Bunun dışındaki günahları dilediği için bağışlar"
Bu ikinci kısmıda anlamamız önemli. İlk kısımda ne demiştik? Allah'a şirk koşmak, yani Müslümanlık dışı bir hal üzere olanları bağışlamaz. Ama bunun dışında aklınıza hangi günah gelirse gelsin Allah dilerse affeder. Demek ki şirk en büyük günah.
Bir çok büyük günah var. Mesela: Namaz kılmamak, oruç tutmamak, kumar oynamak, zina etmek, haksız yere adam öldürmek. Düşününki bir kısım insan hayatı boyunca bu günahları yapıyor. Ama değiImi ki o kimseler Müslüman;işte onlardan dilediğini Allah bağışlar. Yani Allah lutfuyla, keremiyle dilerse onları affeder Cennetine nasip eder, dilersede onlara dilediği kadar azap nasip eder, Cehennemde onları bir müddet azaplandırır. Bu azap kabir azabıyla başlar. Bazı büyük günah işleyen Müslümanlar kabirde ve mahşerde azap çekerler.
Yeniden dirildikleri zaman Arş'ın gölgesinde değilde, güneşin hararetinde kalırlar. Cehennemde yanabilirler, ama sonunda mutlaka Cennete girerler.
Hrıstiyan, putperest dedik. Birde mürted var. Mürted Müslümanken Dinden çıkana denir. Oda kafir'dir. Hatta onun kafirliği hrıstiyan ve yahudi'ninkinden daha beterdir. Neden? çünkü onda Müslümanlık nimeti varken onu kendinde muhafaza etmedi, kıymetini bilmedi. Bu sebepten dolayı onun azabı daha büyüktür. (Tabi bu hal üzere ölürse. Yeniden Müslüman olmaz ise.)
Mürted olmanın sebeplerinden biride yukarda saydığımız büyük günahlardan birini helal saymaktır. Çünkü Allah'ın Kur'an'da yasakladığı bir şeyi, Peygamberin getirmiş olduğu şeriatı yalanlamış olur. Yalanladığı için de Allah'a isyan edilmiş o lur. Çünkü Din Allah'ın Dinidir.Bu Dinin kuralları vardır. Allah'ın en büyük hakkını yerine getirenler, bu kuralları uygulamakla mükelleftirIer.
Bunun için de Allah buyuruyor: "Bunun dışındaki günahları Allah dilediği kimse için bağışlar. "
Eğer burada bu Ayet olmasaydı, yani şirk dışındaki günahların hepsini Allah bağışlar olarak bilseydik, o zaman namaz kılanla kılmayanın, oruç tutanla tutmayanın, adam öldürenle öldürmeyenin hiç bir farkı kalmazdı. Hem dünyada hem ahirette.
Bu durumda Müslümanın birinci korkusu ne olmalı? Peygamber efendimiz bir Hadis-i Şerifinde mana olarak şöyle bildiriyor: "İlmi talep etmek kadın erkek her müslümanın üzerine farzdır. "
Alimler icma ile bu ilmi talep etmenin farz-ı ayn olduğunu bildirdiler. Yani "bilmiyorum" demek mazeret değildir. Bu bilgiler en önemli, ilk Din bilgilerdir farzlardır. Bu bilgiler ibadetten de önce gelir. Neden?
İmam-ı Gazali dediki: "Rabbini hakkıyla tanımayanın ibadetleri doğru değildir. "Çünkü gerçekte ibadete layık olan Allah'a değil, hayalinde, zihnin de canlandırmış olduğu bir varlığa ibadet etmiş olabilir. İbadetler nelerdir. Namaz kılmak, oruç tutmak, okul yaptırmak, hayır hasenat yapmak v.s. İşte bunların hiçbiri makbul olmaz. Çünkü o bu ibadetleri Allah için yaptığını söyleyecek fakat daha Allah'ı tanıyamamış. Madem ki bir ibadet yapıyoruz, o ibadeti yaptığımız, Allah'ı teala’yı tanımamız gerekiyor. Tanımak nedir? Onun sıfatlarının manalarını hakkıyla öğrenmek demektir. Bunları öğrenmeyen bir insanın bir ayağı çukurdadır.
Çünkü, ibadete layık olan Allah'a değil, hayalinde canlandırmış olduğu bir varlığa ibadet etmiş olma tehlikesi vardır.
Demek ki herkesin 'Allah inancı' farklı olabiliyor. Mesela, hristiyanlar kilisede, yahudiler ağlama duvarında Allah'a ibadet ettiklerini sanıyorlar. Halbuki o yaptıklarıyla Allah'a şirk koşuyorlar, çünkü Allah'ı hakkıyla tanımıyorlar. Hrıstiyan İsa aleyhisselamın Allah'ın oğlu olduğunu söylüyor. Yahudi ne diyor? Uzeyr'in Allah'ın oğlu olduğunu, Allah'ın yer yüzünü altı günde yarattığını, yedinci gün ise Arş'ın üstünde yatıp dinlendiğini söylüyor. Bunun için de cumartesiyi tatil ettiler. Tevrat denilen kitaplarda böyle yazıyor. Ne yapmış oluyor yahudi? Allah'a yorgunluk sıfatı ve mekan isnat etmiş oluyor. Yorulmak, dinlenmek, istirahat etmek ve bir mekana yerleşmek mahlük sıfatıdır.
Halbuki melekler ne yerler, ne içerler, ne de dinlenirler.Arş'ı taşıyan, doğ olaylarını harekete geçiren,bu kainatı harekete geçiren Melekler var. Öyle Melekler var ki, bir kısmı yaratılalı beri rüküda, bir kısmı secdede, bir kıs~ ayakta; bunlar yorulmadığı halde Allah'a yorgunluk isnat eden yahudiler, Allah'ı meleklerden aşağı bir varlık durumuna düşürüyorlarda farkında değiller-
Saffat Suresi'nin II.Ayetin de Allah-u Teala kafirler için şöyle buyuruyor:
Manası: "Onlara sor yaratılışca kendilerimi-daha çetindir (kuvetli), yoksa
Bizim yarattıklarımızmıı? Şüphesizki biz onları bir çamurdan yarattık. " Çamurdan yaratıldıklarını kabul ederler fakat, Saffat Suresi'nin 13.Ayetinde şöyle bildiriliyor:
Manası: "Onlara Kur/an ile öğüt verdiğin zaman ,düşünüpte öğüt kabul etmezler. "
Biz de onları (kafirleri) davet ederiz. Kabul ederlerse kendilerini kurtarırlar.
Biz de sevaba gireriz. Ama kabul etmezler ise biz günaha girmeyiz, bilakis görevimizi yerine getirmiş oluruz. Ama onlar, kabul etmedikleri gibi, kendilerine delilleri ile anlatıldığı halde, hatta mucizeleri (Ayetleri) gördükleri halde, Saffat Suresi 14.Ayet'inde bildirilen kafirler gibi Müslümanları eğlenceye alıyorlar, Müslümanlarla alay ediyorlar. Bunların canlı örneklerini televizyondaki bazı ilahiyatçı Profösörler ile papazların aralarında geçen canlı yayın tartışmalarında görüyoruz. Gayri müslimler ile konuşulduğunda onlara ancak akli deliller ile gerçekleri anlatabiliriz. "La ilahe illallah" diyen bunun akabinde onun temsilcisini de diyecektir. Kimdir bu temsilci? Peygamberdir. Kur'an indikten sonra söylenecek tek kelime"La ilahe illallah" dır.Çünkü Kur'an İsa'yı da Musa'yı da tasdik ediyor.Musa (a.s)i da Muhammed'i (a.s.v)i tasdik
ediyor. Akıl bunu kabul ediyor.
Herkesin Müslüman olması kolaydır. Çünkü Dinin mükellefiyetinin en birinci şartı akıllı olmaktır. Bir insanı ister Din işlerinde, ister dünya işlerinde sorumlu tutmak için ilk şart nedir? Akıllı olmasıdır. Akıllı olmayan mükellef değildir.Deliyi sorumlu tutuyormuyuz? Hayır. Akıllılardır hapishaneleri dolduranlar. Çünkü aklı var ve buna rağmen suç işledi. İslam Dininde mükellef olmanın ikinci şartı ise baliğ olmaktır. Yani o akıl on beş senelik bir ömre sahip olacak. Kanunlarda da bu yaş on sekizdir. Üçüncü şart ise 'İslam davetini duymuş olmaktır' .İslam davetini duymuş olmak,'la ilahe illallah' sözünü duymak demektir. Peki bunu Arapça, Türkçe veya herhangi bir dilde duymayan varmı?
Desin ki biri "Ben duymadım" .Ona ne deriz?"İşte şimdi duydun" deriz. Allah nasip etti.
"Ve sallallahu ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ve sellim."
KELİME-İ ŞEHADETİN MANASı
.Alemlerin Rabbi olan Allah' a hamd olsun. Salat ve selam efendimiz Muhammed aleyhisselamın üzerine olsun.
Allah'ın kulları üzerindeki hakkını yerine getirebilmek için Kelime-i Şehadet'in manasını hakkıyla öğrenmek gerekir. Bu manayı hakkıyla öğrenmeyen insan bu Kelime-i Şehadetlere zıt düşebilecek bir duruma düşebilir. “Eşheduenla ilahe illallah" kelimesinin kısaca manası: "Dilimle ikrar kalbimle tasdik ederim ki gerçek manada ibadete layık olan yalnız Allah 'tır. "
Aynı zamanda "Eşheduenla ilahe illallah" ın manası:"Ben şahadet ediyorum; Allah’tan başka hakkıyla ibadet edilecek ilah yoktur. edinilen varlıklar, ibadet edilmeye layık değildir." Hazret-i Adem aleyhisselam'dan Peygamber efendimize kadar bütün Peygamberlere evvela "La ilah e illallah" Kelime-i tevhidini bildirmiştir.
Yani Allah Adem aleyhisselamın yaratılmasından sonra onun neslinden, Allah'tan başka varlıklara ibadet edenlerin geleceğini bildiği için, Peygamberlere de ilk bu uyarıyla emretmiştir. Peygamberlerde ilk önce, Allah'tan almış oldukları bu emri insanlara öğretmişlerdir.
Bu hangi kaideyi ortaya koyar? Mahluk, yani yaratılmış oldukları halde ilah olarak kabul edilen varlıklar vardır. Fakat biz bunları reddediyoruz. İbadete layık tek ilah Allah-u Teala' dır.Tam kelime anlamı olarak ne diyoruz? "La",yani "Hayır. Bu ilahlar ilah edinmeye ve ibadete layık değiL"
Allah-u Teala' dan başka ilahların (edinilen ilahların) mevcudiyeti, Kur'an da bildirilmiştir. İbadete layık ilah ise ancak ve ancak Allah'tır.
.
Demek ki edinilen ilahlar var, ama ilah edinmeye ve ibadete layık değiL.
Türkçe de ki: "Allah 'tan başka ilah yoktur" mealine şöyle bir tevil
getirilir:.Bunlara ibadet etmekten vazgeçin, Allah-u Teala ya ibadet edin ilah olarak sadece Allah 'ı tanıyın. " Allah-u Teala böyle emrediyor.
"Eşheduenne Muhammedur RasululIah"
Buda aynı şekilde: "dilimle” itiraf ediyor ve kalbimle inanıyorum ki efendimiz aleyhisselatu vesselam, Allah-u teala tarafindan insanlara, cinlere ve bütün alemlere Peygamber olarak gönderilmiştir. " "Muhammedurresulullah" - manası:-"Muhammed Allah 'in Resuludur " Resulun görevi ise: İnsanların peşinden gitmeleri için Allah'ın onlara bildirdiklerini insanlara tebliğ etmek. Peygamberler ne getirdiyseler, ne yaptıysalar ve ne söylediyseler haktır, gerçektir, doğrudur. İşte biz Peygamberimize böyle itaat ediyoruz.
Allah-u Teala'nın da varlığını ,ibadete layık yegane varlık olarak bilmiş isek, Kelime-i ŞehadetIerin manalarını hem dilimizle söyleyerek, hem de bu inancı kalbimizde besleyerek ancak yerine getirmiş oluruz. Müslüman olmak için muhakkak Muhammed aleyhisselatu vesselama inanmak gereklidir Farz-ı ay-ndır, yani farzdır
Allah'u Teala EI-Haşr Suresi 18.Ayette;
Anlamı; "İman edenler,Allah'tan hakkıyla korkun! Herkes ahireti için ne hazırladığına baksın. "Hazret-i Ali bu Ayeti şu şekilde açıklamıştır. "Bugün iş ve am el günüdür, yarın ise hesap günüdür. "
Konumuz Allah'tan korkmak ve Allah'ı sevmek.Allah'ı duygusal bir varlık olarak düşünen, Allah'ı doğru tanıyamamıştır. Korku ve sevgi kullarda kullanıldığı üzere Allah'a isnat edilemez. Allah'tan korkmayı ise insanlardan korkma ile eşanlamlı kullanamayız. Allah korkusu demek: Allah'ı hakkıyla tanımak demek. Hakkıyla tanımak ise Allah-u Teala'nın sıfatlarının manalarını ehlinden öğrenmek ile olur.Bir insan Allah'ın sıfatlarını hakkıyla bilir ise,gündelik hayatında, fiillerinde veya ibadetlerinde Allah-u Teala'ya yakışmayacak, mahlükata (yaratılmışlara) ait olan fiilleri ona yakıştırmaz (benzetmez).İşte bunu yapan insan Allah'tan hakkıyla korkmuş demektir. O insan Allah'a hakkıyla ibadet eden kul konumuna gelmiş demektir.Çünkü Allah'a ibadet etmenin birincisi onu herşeyden tenzih etmektir. Ondan sonra Onu tesbih etmektir.
Bugünkü dersimizde ise Allah'ın üzerimizdeki en büyük hakkını öğrenip yerine getireceğiz.Allah-u Tealayı sevmek işte böyle olur.Nedir Allah'ın kulları üzerindeki en büyük hakkı? "Kulların Allah'a ortak koşmamaları. Yani kulların Ona şirk koşmamalarıdır. Birşeyleri Ona benzetmemeleridir."
Kimki Allah-u Tealaya ortak koşar, benzerlik isnat eder, şirk isnat eder,Allah-u Teala'nın hakkını yerine getirmediğinden dolayı, Allah'ın, bütün Meleklerin ve bütün mü'minlerin laneti bu kişinin üzerinde olur.
Bunu Allah Kur'an da bildirmiştir. Demek ki en aşağı mahlük bunu yapan kişidir. İnsan yaratılmışların en şereflisi olduğu halde, Allah'ın en büyük hakkını yerine getirmediğinden dolayı en aşağı varlık olmuştur.
Bu kişi, bütün Peygamberler, bütün Melekler ve bütün salih kullar tarafından lanetlenmiştir. Bunun ne manaya geldiğini ancak ahiret'te hakkıyla müşahede edeceğiz. Dünyadaki ilim ehli de şirk koşanları diliyle söylemesede, kalbinde lanetliyor. Onların mevcut halini lanetliyor. Gelecek halini değiL.Burası önemli. İleride şirkli bırakıp Müslüman olursa bu lanetlik kalkar, onun dostu olunur.
Çünkü Allah tövbe edenleri sever. Allah'ın sevmesi bizimki gibi değildir.
Bizim eşimizi,dostumuzu sevmemize benzemez. Bizimki dünyevidir.Bizim sevgimizin bir hali vardır,bir infiali (meydana geliş sebebi) vardır. Allah-u Teala'nın ki buna benzemez.Şekil değildir.Bir hissiyat değildir.
Nedir Allah'ın sevgisi? Kulun onun rızasına uygun bir inanca sahip olmasıdır. (Buda Allah'ın lutfuyladır elbette.Allah ona hidayet nasip ettiği için Allahlın sevgili kulu olmuştur)
Allah’a şirk koşan bu hal üzere ölür ise, ahirette ebedi azabı hak etmiştir. İşte bütün lanetler bu insanın üzerindedir.Hatta diğer mahlukatların bile laneti onun üzerindedir. Yediği yemek bile ona lanet eder.Kendisini Müslüman zannedip Kuran okusa, Kuran ona lanet okur. Namaz kılsa, namaz ona lanet eder. Hepsi onun aleyhine şahitlik ederler. Neden? Çünkü Allah-u Teala'nın hakkını hakkıyla yerine getirmemiştir. Bu ilimden mahrum olmuştur. Allah'a olan inancı lafta kalmıştır. Kalbindeki inancı fiillerine yansıdığında, başkaları tarafından uyarıldığı halde inat etmesiyle, onu uyaran insanlarında küfrüne şahit olmasına sebep olmuştur. İnsanların kalbini sadece Allah bilir. Biz bilemeyiz. Avrupa ülkelerine hristiyan ülkesi, İsrail' e yahudi ülkesi, Çin, Japonya ve Hindistan'a putperest ülkesi diyoruz. Çünkü o ülkelerdeki insanların çoğunluğu bu inançlara sahipler. Oradaki Müslümanlar azınlıkta oldukları için bizim tarafımızdan anılmıyorlar. Kim ki oralarda Allah'ın en büyük hakkını yerine getirirse o Müslüman'dır. O bizim bu genellememizin içine girmez
Allah'ın rahmeti büyüktür. Biz küfür üzere olan insanları hakka çağırınz.
Fakat küfür üzere olduğunu bildiğimiz kimseye, Müslüman olana kadar 'Müslüman' gözüyle bakamayız. Müslüman olmaz ise ve biz onun Müslüman¬ olmadığına şahit isek veya Müslüman iken Dinden çıktığına şahit olduysak. tekrar Müslüman olduğuna da şahit olmadıysak, onun için Müslüman öldü diyemez ve cenaze namazını kılamayız.
Çünkü Müslüman olmayanın cenaze namazını kılmak haramdır.Bunu yapmak ise küfürdür. "Canım oda Allah'ın kuludur" deyip vesveselerle kendi imanınızı tehlikeye atmayın.
İnsanların vesvese yoluyla kendi imanını bozma tehlikesi vardır. Bunlan ancak ilim yoluyla çözebiliriz.
En-Nisa Suresinin 48.A.yetinde
Allah-u Teala, onun hakkını yerine getirmeyenler için açıkça şöyle bildiriyor:
Anlamı: "Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimse için bağışlar. "
Buradaki 'bağışlamaz' kelimesi ahir et içindir.Kıyameti görmeyen kurtulduğunu sanmasın.Her insanın Kıyameti ölümüyle başlar. Müslüman olmadan öleni Allah-u Teala asla bağışlamayacak. Bu Ayet'ten şek ve şüphesi olanda Müslüman değildir. Çünkü bu Ayet muhkem (manası açık) bir Ayettir.
Taklidi İman:
Bir çocuğa imanı sorulduğunda alacağımız cevap nedir?
"Benimannem babam Müslümandır, bende Müslümanım" der. İşte bu taklidi imandır. Peki ya taklit ettiği iman batıl ise ne olacak? Anamı, babamı taklit ettim demesi onu kurtaracakmıdır? Demek ki taklidi iman caizdir fakat kalbindeki imanın hakkaniyetini öğrenmesi de Müslümanın birinci vazifesidir. Din dersinin en birincisi Allah-u Teala'yl hakkıyla tanımak ve onu herşeyden tenzih etmektir.
" .. Bunun dışındaki günahları dilediği için bağışlar"
Bu ikinci kısmıda anlamamız önemli. İlk kısımda ne demiştik? Allah'a şirk koşmak, yani Müslümanlık dışı bir hal üzere olanları bağışlamaz. Ama bunun dışında aklınıza hangi günah gelirse gelsin Allah dilerse affeder. Demek ki şirk en büyük günah.
Bir çok büyük günah var. Mesela: Namaz kılmamak, oruç tutmamak, kumar oynamak, zina etmek, haksız yere adam öldürmek. Düşününki bir kısım insan hayatı boyunca bu günahları yapıyor. Ama değiImi ki o kimseler Müslüman;işte onlardan dilediğini Allah bağışlar. Yani Allah lutfuyla, keremiyle dilerse onları affeder Cennetine nasip eder, dilersede onlara dilediği kadar azap nasip eder, Cehennemde onları bir müddet azaplandırır. Bu azap kabir azabıyla başlar. Bazı büyük günah işleyen Müslümanlar kabirde ve mahşerde azap çekerler.
Yeniden dirildikleri zaman Arş'ın gölgesinde değilde, güneşin hararetinde kalırlar. Cehennemde yanabilirler, ama sonunda mutlaka Cennete girerler.
Hrıstiyan, putperest dedik. Birde mürted var. Mürted Müslümanken Dinden çıkana denir. Oda kafir'dir. Hatta onun kafirliği hrıstiyan ve yahudi'ninkinden daha beterdir. Neden? çünkü onda Müslümanlık nimeti varken onu kendinde muhafaza etmedi, kıymetini bilmedi. Bu sebepten dolayı onun azabı daha büyüktür. (Tabi bu hal üzere ölürse. Yeniden Müslüman olmaz ise.)
Mürted olmanın sebeplerinden biride yukarda saydığımız büyük günahlardan birini helal saymaktır. Çünkü Allah'ın Kur'an'da yasakladığı bir şeyi, Peygamberin getirmiş olduğu şeriatı yalanlamış olur. Yalanladığı için de Allah'a isyan edilmiş o lur. Çünkü Din Allah'ın Dinidir.Bu Dinin kuralları vardır. Allah'ın en büyük hakkını yerine getirenler, bu kuralları uygulamakla mükelleftirIer.
Bunun için de Allah buyuruyor: "Bunun dışındaki günahları Allah dilediği kimse için bağışlar. "
Eğer burada bu Ayet olmasaydı, yani şirk dışındaki günahların hepsini Allah bağışlar olarak bilseydik, o zaman namaz kılanla kılmayanın, oruç tutanla tutmayanın, adam öldürenle öldürmeyenin hiç bir farkı kalmazdı. Hem dünyada hem ahirette.
Bu durumda Müslümanın birinci korkusu ne olmalı? Peygamber efendimiz bir Hadis-i Şerifinde mana olarak şöyle bildiriyor: "İlmi talep etmek kadın erkek her müslümanın üzerine farzdır. "
Alimler icma ile bu ilmi talep etmenin farz-ı ayn olduğunu bildirdiler. Yani "bilmiyorum" demek mazeret değildir. Bu bilgiler en önemli, ilk Din bilgilerdir farzlardır. Bu bilgiler ibadetten de önce gelir. Neden?
İmam-ı Gazali dediki: "Rabbini hakkıyla tanımayanın ibadetleri doğru değildir. "Çünkü gerçekte ibadete layık olan Allah'a değil, hayalinde, zihnin de canlandırmış olduğu bir varlığa ibadet etmiş olabilir. İbadetler nelerdir. Namaz kılmak, oruç tutmak, okul yaptırmak, hayır hasenat yapmak v.s. İşte bunların hiçbiri makbul olmaz. Çünkü o bu ibadetleri Allah için yaptığını söyleyecek fakat daha Allah'ı tanıyamamış. Madem ki bir ibadet yapıyoruz, o ibadeti yaptığımız, Allah'ı teala’yı tanımamız gerekiyor. Tanımak nedir? Onun sıfatlarının manalarını hakkıyla öğrenmek demektir. Bunları öğrenmeyen bir insanın bir ayağı çukurdadır.
Çünkü, ibadete layık olan Allah'a değil, hayalinde canlandırmış olduğu bir varlığa ibadet etmiş olma tehlikesi vardır.
Demek ki herkesin 'Allah inancı' farklı olabiliyor. Mesela, hristiyanlar kilisede, yahudiler ağlama duvarında Allah'a ibadet ettiklerini sanıyorlar. Halbuki o yaptıklarıyla Allah'a şirk koşuyorlar, çünkü Allah'ı hakkıyla tanımıyorlar. Hrıstiyan İsa aleyhisselamın Allah'ın oğlu olduğunu söylüyor. Yahudi ne diyor? Uzeyr'in Allah'ın oğlu olduğunu, Allah'ın yer yüzünü altı günde yarattığını, yedinci gün ise Arş'ın üstünde yatıp dinlendiğini söylüyor. Bunun için de cumartesiyi tatil ettiler. Tevrat denilen kitaplarda böyle yazıyor. Ne yapmış oluyor yahudi? Allah'a yorgunluk sıfatı ve mekan isnat etmiş oluyor. Yorulmak, dinlenmek, istirahat etmek ve bir mekana yerleşmek mahlük sıfatıdır.
Halbuki melekler ne yerler, ne içerler, ne de dinlenirler.Arş'ı taşıyan, doğ olaylarını harekete geçiren,bu kainatı harekete geçiren Melekler var. Öyle Melekler var ki, bir kısmı yaratılalı beri rüküda, bir kısmı secdede, bir kıs~ ayakta; bunlar yorulmadığı halde Allah'a yorgunluk isnat eden yahudiler, Allah'ı meleklerden aşağı bir varlık durumuna düşürüyorlarda farkında değiller-
Saffat Suresi'nin II.Ayetin de Allah-u Teala kafirler için şöyle buyuruyor:
Manası: "Onlara sor yaratılışca kendilerimi-daha çetindir (kuvetli), yoksa
Bizim yarattıklarımızmıı? Şüphesizki biz onları bir çamurdan yarattık. " Çamurdan yaratıldıklarını kabul ederler fakat, Saffat Suresi'nin 13.Ayetinde şöyle bildiriliyor:
Manası: "Onlara Kur/an ile öğüt verdiğin zaman ,düşünüpte öğüt kabul etmezler. "
Biz de onları (kafirleri) davet ederiz. Kabul ederlerse kendilerini kurtarırlar.
Biz de sevaba gireriz. Ama kabul etmezler ise biz günaha girmeyiz, bilakis görevimizi yerine getirmiş oluruz. Ama onlar, kabul etmedikleri gibi, kendilerine delilleri ile anlatıldığı halde, hatta mucizeleri (Ayetleri) gördükleri halde, Saffat Suresi 14.Ayet'inde bildirilen kafirler gibi Müslümanları eğlenceye alıyorlar, Müslümanlarla alay ediyorlar. Bunların canlı örneklerini televizyondaki bazı ilahiyatçı Profösörler ile papazların aralarında geçen canlı yayın tartışmalarında görüyoruz. Gayri müslimler ile konuşulduğunda onlara ancak akli deliller ile gerçekleri anlatabiliriz. "La ilahe illallah" diyen bunun akabinde onun temsilcisini de diyecektir. Kimdir bu temsilci? Peygamberdir. Kur'an indikten sonra söylenecek tek kelime"La ilahe illallah" dır.Çünkü Kur'an İsa'yı da Musa'yı da tasdik ediyor.Musa (a.s)i da Muhammed'i (a.s.v)i tasdik
ediyor. Akıl bunu kabul ediyor.
Herkesin Müslüman olması kolaydır. Çünkü Dinin mükellefiyetinin en birinci şartı akıllı olmaktır. Bir insanı ister Din işlerinde, ister dünya işlerinde sorumlu tutmak için ilk şart nedir? Akıllı olmasıdır. Akıllı olmayan mükellef değildir.Deliyi sorumlu tutuyormuyuz? Hayır. Akıllılardır hapishaneleri dolduranlar. Çünkü aklı var ve buna rağmen suç işledi. İslam Dininde mükellef olmanın ikinci şartı ise baliğ olmaktır. Yani o akıl on beş senelik bir ömre sahip olacak. Kanunlarda da bu yaş on sekizdir. Üçüncü şart ise 'İslam davetini duymuş olmaktır' .İslam davetini duymuş olmak,'la ilahe illallah' sözünü duymak demektir. Peki bunu Arapça, Türkçe veya herhangi bir dilde duymayan varmı?
Desin ki biri "Ben duymadım" .Ona ne deriz?"İşte şimdi duydun" deriz. Allah nasip etti.
"Ve sallallahu ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ve sellim."
KELİME-İ ŞEHADETİN MANASı
.Alemlerin Rabbi olan Allah' a hamd olsun. Salat ve selam efendimiz Muhammed aleyhisselamın üzerine olsun.
Allah'ın kulları üzerindeki hakkını yerine getirebilmek için Kelime-i Şehadet'in manasını hakkıyla öğrenmek gerekir. Bu manayı hakkıyla öğrenmeyen insan bu Kelime-i Şehadetlere zıt düşebilecek bir duruma düşebilir. “Eşheduenla ilahe illallah" kelimesinin kısaca manası: "Dilimle ikrar kalbimle tasdik ederim ki gerçek manada ibadete layık olan yalnız Allah 'tır. "
Aynı zamanda "Eşheduenla ilahe illallah" ın manası:"Ben şahadet ediyorum; Allah’tan başka hakkıyla ibadet edilecek ilah yoktur. edinilen varlıklar, ibadet edilmeye layık değildir." Hazret-i Adem aleyhisselam'dan Peygamber efendimize kadar bütün Peygamberlere evvela "La ilah e illallah" Kelime-i tevhidini bildirmiştir.
Yani Allah Adem aleyhisselamın yaratılmasından sonra onun neslinden, Allah'tan başka varlıklara ibadet edenlerin geleceğini bildiği için, Peygamberlere de ilk bu uyarıyla emretmiştir. Peygamberlerde ilk önce, Allah'tan almış oldukları bu emri insanlara öğretmişlerdir.
Bu hangi kaideyi ortaya koyar? Mahluk, yani yaratılmış oldukları halde ilah olarak kabul edilen varlıklar vardır. Fakat biz bunları reddediyoruz. İbadete layık tek ilah Allah-u Teala' dır.Tam kelime anlamı olarak ne diyoruz? "La",yani "Hayır. Bu ilahlar ilah edinmeye ve ibadete layık değiL"
Allah-u Teala' dan başka ilahların (edinilen ilahların) mevcudiyeti, Kur'an da bildirilmiştir. İbadete layık ilah ise ancak ve ancak Allah'tır.
.
Demek ki edinilen ilahlar var, ama ilah edinmeye ve ibadete layık değiL.
Türkçe de ki: "Allah 'tan başka ilah yoktur" mealine şöyle bir tevil
getirilir:.Bunlara ibadet etmekten vazgeçin, Allah-u Teala ya ibadet edin ilah olarak sadece Allah 'ı tanıyın. " Allah-u Teala böyle emrediyor.
"Eşheduenne Muhammedur RasululIah"
Buda aynı şekilde: "dilimle” itiraf ediyor ve kalbimle inanıyorum ki efendimiz aleyhisselatu vesselam, Allah-u teala tarafindan insanlara, cinlere ve bütün alemlere Peygamber olarak gönderilmiştir. " "Muhammedurresulullah" - manası:-"Muhammed Allah 'in Resuludur " Resulun görevi ise: İnsanların peşinden gitmeleri için Allah'ın onlara bildirdiklerini insanlara tebliğ etmek. Peygamberler ne getirdiyseler, ne yaptıysalar ve ne söylediyseler haktır, gerçektir, doğrudur. İşte biz Peygamberimize böyle itaat ediyoruz.
Allah-u Teala'nın da varlığını ,ibadete layık yegane varlık olarak bilmiş isek, Kelime-i ŞehadetIerin manalarını hem dilimizle söyleyerek, hem de bu inancı kalbimizde besleyerek ancak yerine getirmiş oluruz. Müslüman olmak için muhakkak Muhammed aleyhisselatu vesselama inanmak gereklidir Farz-ı ay-ndır, yani farzdır