alptraum
New member
- Katılım
- 1 Ocak 2005
- Mesajlar
- 2,908
- Tepkime puanı
- 166
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- Aþk`dan
- Web sitesi
- www.muhakeme.net
Temel hükümler bütün hak dinlerde aynıdır; değişmez, nesholmaz. Meselâ, imanın rükünleri bütün hak dinlerde aynıdır ve ibadet bunların hepsinde vardır. İbadetin şekli, vakti, kıblenin yönü gibi hükümlerde değişiklik söz konusu olmuştur. Bunlar ibadete ait fer’î hükümlerdirler.
Cenâb-ı Hakk beşere ihsan ettiği maddî ve manevî terakkilere paralel olarak, bu fer’î hükümlerin bir kısmını nesh etmiş, yerine başkalarını emretmiştir.
Mesela Hz. İsa (as) kavmine şöyle der:
“Ben size, daha önceden haram kılınmış bazı şeyleri helal kılmak için geldim…” (Al-i İmran, 50)
Bilindiği gibi, normal zamanlarda uygulanan kanunlarla olağanüstü hallerde kullanılan kanunlar aynı değildir. Olağanüstü hallerde kanunlar daha sıkı olur. Bu hal sona erdiğinde ise, normal kanunlara geçilir. Hz. İsa’nın üstteki ifadelerine bu açıdan bakabiliriz.
“İşte bu gün, sizin için, dininizi kemâle erdirdim; üzerinizdeki nimetimi tamamladım.” (Mâide, 3) ayeti ise dinin artık tamamlandığını bildirir.
Bundan böyle ne namazın vakitlerinde, ne kıblede, ne helâl ve haram hükümlerinde, ne orucun tutulacağı ayda hiçbir değişme olamaz, olmamıştır da.
Ancak, şeriatın teferruatı sayılacak bazı hükümlerde içtihat yapılmıştır. Meselâ, vitir namazı her mezhepte üç rekâttır. Ama bunun aralıksız üç rekât kılınması yahut önce iki rekât daha sonra ayrıca bir rekât kılınması fer’î bir meseledir. Dinin temel hükümlerine ilişmeyen bu gibi hükümler içtihada konu olmuştur.
Cenâb-ı Hakk beşere ihsan ettiği maddî ve manevî terakkilere paralel olarak, bu fer’î hükümlerin bir kısmını nesh etmiş, yerine başkalarını emretmiştir.
Mesela Hz. İsa (as) kavmine şöyle der:
“Ben size, daha önceden haram kılınmış bazı şeyleri helal kılmak için geldim…” (Al-i İmran, 50)
Bilindiği gibi, normal zamanlarda uygulanan kanunlarla olağanüstü hallerde kullanılan kanunlar aynı değildir. Olağanüstü hallerde kanunlar daha sıkı olur. Bu hal sona erdiğinde ise, normal kanunlara geçilir. Hz. İsa’nın üstteki ifadelerine bu açıdan bakabiliriz.
“İşte bu gün, sizin için, dininizi kemâle erdirdim; üzerinizdeki nimetimi tamamladım.” (Mâide, 3) ayeti ise dinin artık tamamlandığını bildirir.
Bundan böyle ne namazın vakitlerinde, ne kıblede, ne helâl ve haram hükümlerinde, ne orucun tutulacağı ayda hiçbir değişme olamaz, olmamıştır da.
Ancak, şeriatın teferruatı sayılacak bazı hükümlerde içtihat yapılmıştır. Meselâ, vitir namazı her mezhepte üç rekâttır. Ama bunun aralıksız üç rekât kılınması yahut önce iki rekât daha sonra ayrıca bir rekât kılınması fer’î bir meseledir. Dinin temel hükümlerine ilişmeyen bu gibi hükümler içtihada konu olmuştur.