kliniği kapatalım
kliniği kapatalım
Mutezille
Islam Ve Kadin
--------------------------------------------------------------------------------
KADININ KOCA ÜZERİNDEKİ HAKKI-HADİSLERDEN
3276 - Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir eyeği kemiğinden yaratılmıştır. Eyeği kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara hayırhah olun."
Buhari, Nikah 79, Enbiya 1, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, Rada 65, (1468); Tirmizi, Talak 12, (1188).
3277 - Amr İbnu'I-Ahvas (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda esirler gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler. Eğer işlerlerse yatakta yalnız bırakın ve şiddetli olmayacak şekilde dövün. Size itaat ederlerse haklarında aşırı gitmeye bahane aramayın. Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir. İstemediklerinizi evlerinize almamalarıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır.''
Tirmizi, Tefsir Tevbe, (3087).
3278 - Hakim İbnu Mu'âviye babası Mu'âviye (R.a)'den anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü! dedim, bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?''
"Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbîh etmemen, evin içi hariç onu terketmemen."
(Ebu Dâvud, Nikâh 42, (2142, 2143, 2144).
KOCANIN KADIN ÜSTÜNDEKİ HAKKI
6529 - Hz. Aişe (R.a) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Eğer bir kimsenin bir başkasına secde etmesini emretseydim, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim ve eğer bir erkek karısına kırmızı bir dağdan siyah bir dağa ve siyah bir dağdan kırmızı bir dağa taş taşımayı emretseydi, uygun olan, kadının bu emri yerine getirmesidir."
6530 - Abdullah İbnu Ebi Evfa (S.a.v) anlatıyor: "Hz. Muaz Şam'dan dönünce Resulullah aleyhissalatu vesselam'a secde etmişti. Aleyhissalatu vesselam hayretle : "Ey Muaz! Bu da ne?" dedi. O açıkladı: "Şam'a gitmiştim, onların reislerine ve patriklerine secde ettiklerine rastladım. İçimden, aynı şeyi size yapmak arzusu geçti." Aleyhissalatu vesselam, bunun üzerine: "Bunu yapmayın! Zira, şayet ben, bir kimseye, Allah'tan başkasına secde etmeyi emretseydim, kadına kocasına secde etmesini emrederdim. Muhammed'in nefsi elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin ederim ki, bir kadın, kocasının hakkını eda etmedikçe Rabbinin hakkını da eda edemez. Kadın (deve sırtındaki) semere binmiş iken kocası nefsini talep edecek olsa, kadın bu isteğe mani olamaz."
(KAYNAK Kütub-u Sitte)
'KURANDAN KADINI YÜCELTEN(?) AYETLER'
''Erkeklere kazandıklarından bir pay, kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır''. Nisa 32. (Yeryüzünün en doğal gerçeğini- bir ayetle Kurana sokma gayretkeşliği)
''Kadın, erkek inanmış olarak kim iyi iş işlerse, onu temiz bir hayatla ihya eder ve yaşatırız'' Nahl 97. (Yani kadınları cennetden mahrum etmeyiz. Ama o kadının cennete alınması için son söz kocaya aittir. 'Kocasının rızasını almayan kadın cennete ASLA giremez')
''Allah mümin erkek ve kadınlara.. Adn cennetlerinde hoş meskenler vadetmiştir'' Tevbe suresi 72 (Tek problem -kadınlar açısından- bize Rahman 50-57 ile Vakıa 11-40 'ta bildirilen diğer durumdur:'' Cennetlerde erkekler yakut gözlü kızlarla ve ceylan gözlü bakirelerle ve bakışlarını erkekler çevirmiş daha önce ne insan ne cinlerin dokunmuş olduğu eşlerle ve kara gözlü hurilerle olacaklardır'' Bu cennet ortamında kocasıyla buluşmayı hayal eden kadın doğaldırki büyük bir sükut-u hayale uğrayacaktır.
''Kadınları boşadığınızda..onları..güzellikle bırakın'' Bakara, 231. (Erkeklerinizi boşadığınızda ... diye bir ayet yoktur. Boşanma hakkı yalnız erkeklere münhasırdır. Talak sistemi vakıası ile yaşamak zorunda olan kadındır.Taadütül zevcat ile de kadın yaşamak zorundadır.)
Epey bir kaynak taramama rağmen kadınların haklarını koruyan-teslim eden ayetlere ulaşmakta çok zorluk çektim. Hizbul-tahrir'den Caferilere kadar; tefsirlerden meallere kadar çok kaynak taradım ama bulabildikle- rim bu kadar. İnternet mekanizmalarını daha iyi kullanarak bu ayetlerin sayısı arttırılabiliyor mu? Kadınlar için daha güzel, hakkaniyet, eşitlik, ada-
let dolu bir dünya vaadeden, kadınlık onurunu yücelten ayetler tezahür ediyor mu? Kadını 'doğur-emzir-namusunu koru' üçgeninin ötesinde özgür bir birey olarak görmek; Onunda şehvet ve cinselliğe EN AZ erkek kadar hakkı olduğu gerçeğini teslim etmek- İslamda caiz bir yaklaşım değil
ne yazık ki. Erkeğin de nefsine güvenemediğinden kadını namahreme göstermemeyi marifet saymış, İslam. 'El zinası-göz zinası-ses zinası' Muhammedin bizzat sünnetidir. Kendine saygısı olan bir kadın bu zulme zaten katlanmaz.Ancak kadına ayetlerde 'Nac'e' koyun diye seslenen bir tanrı zaten onun Onurunu düşünecek olsaydı; erkeklerin onun üzerinde hakim olduğunu (Nisa 34); erkeklerin üstündereceleri olduğunu (Bakara 228); Erkeğin payının 2 dişinin payı kadar olduğunu (Nisa 11 ve 176);İki kadının tanıklığının bir erkeğin tanıklığına bedel olduğunu (Bakara 282) İtaatsizlik, hırçınlık (İFFETSİZLİK DEĞİL /saptırarak çeviren dostlar var) etmelerinden ENDİŞELENDİĞİNİZ (daha hırçınlık ya da itaatsizlik etmemiş bile) kadınları dövün) Nisa 34 vb ayetleri Kurana allah kelamı diye koymazdı.
Umarım Dinin İhyası minvalinde sevgili ''oksijenli su'' nun beklediği katkıları yapı-
yorumdur gerçekten; Fakat burada fikir teatisi yaparken arkadaşlar ne yazık ki
''Müminin El Kitabı''; ''Çocuklara dini Masallar''; ''Diyanet'in Sesi'' düzeyinde tevatür ve rivayete dayalı laflar yerine: ADAMAKILLI s a h i h & mütevatır hadis vb kaynakları göstererek kelam ederlerse onlara kulak verirken site sakinleride -benim gibi- sıkılmazlar diye düşünüyorum.
Mu'tezille'nin Akl-ı cüz'üne...
--------------------------------------------------------------------------------
Kadın ile erkeğin eşit olmadığını görmemek için görme özürlü olmaktan başka çâre yoktur.
İnsânlıkta müşterek olan kadın ve erkek, herkesin bildiği ve gördüğü gibi farklı husûsiyyetlerle mütemeyyizdirler.
Kadını erkekten ayıran ve yaratılışından kaynaklanan en belirgin husûsiyyeti edilginlik, teslimiyyet ve itâattir. Erkeği kadından ayıran, yaratılışından kaynaklanan en belirgin husûsiyyeti de etkinlik ve (adalet ile) hükmetmek ve nüfûz etmektir.
Kadının yaratılışına ve yaratılışına münâsip tabîatına en uygun fiil, teslîmiyyet ve itâattir. Kadınların cismânî güzelliği, aslında bedenlerine yansımış olan teslîmiyyet ve itâatin derecesini gösterir.
Kadınlar için teslîmiyyet ve itâatte en doğru yol; önce Allah'a (c.c.) sonra da Allah'ın (c.c.) emirlerine bağlı kalmaya söz vererek îmân etmiş olan kocasına teslîm olması ve itâat etmesidir.
Şimdi böyle uzun uzun cevaplar verecek olursak sabaha kadar bitmez bu mesele ... Verdiğin âyetlerden bazılarından öyle abuk subuk sonuçlar çıkartmışsın ki bunları düzeltme çabası yerine biz de anladığımız sonuçları yazalım...
Kadının cennete alınması için son söz kocaya ait değildir. Allah'a (c.c.) âiddir. Fakat Allah'a (c.c.) itâat eden müslüman kocanın karısına karşı rızâsı, gerçekten de Allah'ın (c.c.) o kadından rızâsına bir aynadır. Kadın için cennete girmenin en büyük anahtarı, Allah'ın (c.c.) sınırları dâhilinde kocasının rızâsıdır. Eğer koca, Allah'ın (c.c.) sınırlarını aşan ve hattâ tanımayan birisiyse bu formül tabîi ki değişir.
Bu cennet ortamında kocasıyla buluşmayı hayal eden kadın doğaldırki büyük bir sükut-u hayale uğrayacaktır sonucu çıkartılmış...
Tabîi ki sükût-u hayâle uğramayacaktır... Bir cennet hûrisinin saçının bir teli, en güzel Dünyâ kadınlarının hepsine bedeldir. Ama cennetlik olmuş bir tek müslümân hanım bütün cennet hûrilerinden daha güzeldir ve Allah indinde hepsinden kıymetlidir... Âhiret ve cennet vatanı, dünyâ vatanından daha üstün bir vatandır. Rü'yâ vatanı ile dünyâ vatanı arasında ontolojik olarak ne kadar fark varsa, dünyâ hayâtı ile âhiret hayâtı arasında da o derece hattâ daha fazla fark vardır. Dünyâda mümkün olmayan bir çok şey o vatanda mümkündür. Cennette hayâl edilen her şey ânında yaratılır (Bizim hayâlimizde her şeyi yaratabilmemiz gibi...). Bilâkis Orada hayâl edilemeyen ikrâmlar vardır. Cennetlik olmuş mü'min kadınların, ontolojik olarak kocasından ayrı olmayan hizmetçileri (gılmanlar) de vardır.
"Boşanma hakkı yalnız erkeklere münhasırdır. Talak sistemi vakıası ile yaşamak zorunda olan kadındır.Taadütül zevcat ile de kadın yaşamak zorundadır" çıkarımı yapılmış...
Boşanma hakkı yalnız erkeklere münhasır değildir, kadın da boşanma hakkına sâhiptir. İslâm hukuk sistemini bir kaç âyet-i kerîmeden ibâret mi zannediyorsun... İslâmda çok eşlilik meselesi, evlilik dışı ilişkiyi doğal görenler müstesnâ, tafsîlâtlı açıklamalarla her aklın tasdîk edeceği bir mes'eledir. Müslümân hanımın rızâsı olmadan ikinci bir evlilik yapılması da pek mümkün değildir. Ve Ayrıca hiç bir erkek karısına zorla sâhip olamaz (tecâvüz edemez). Hadîs-i şerîflerde kadına yönelik bu yöndeki teşvîk tavsiye niteliğindedir. Durum ve şartlar çeşitlendikçe kadının tavrı da çeşitlenebilir. Her hâl ve şartta kadın erkeğe teslîm olmak zorundadır diye bir çıkarım yapılamaz.
Müslüman kadının cennete ulaşmak gibi bir hedefi vardır. Cennet ve cehennemi kabûl bile etmeyen birisi nasıl olur da mü'min kadınlara öğüt verebilir ki... Senin aklın almasa bile hangi kadınların daha çok saygı değer olduğunu hep birlikte müşâhede ediyoruz...
Baştan da söylediğimiz gibi, Evren ve kendisi hakkında bilinmesi gerekenlerin milyonda birinin bilgisine bile daha ulaşmmamış olan çağdaş akıl, bir sonuç çıkartmış ve demiş ki kadın ile erkek eşittir. Sen de bunu kabullenmişsin. Evet, kadın ile erkek eşitse İslâmî emirler çok saçma... Hattâ cennet ve cehennem de yoksa, bu kadar baskı altına girmek, çalışmak ve çabalamak çok akılsızca, eğer böyleyse siz çok akıllısınız, yolunuz çok akıllıca...
Kadın ile erkeğin eşit olmadığını görmemek için akıl yobazı olmak gerekir heralde. İnsânlıkta eşit fakat birçok husûsta farklı tabîatlara sâhip olan kadın ve erkeğin cennet hedeflerine ulaşmak için en akılcı olarak nasıl gitmeleri gerektiğinin mü'minler farkındadır.
Kendinden daha üstün olanlara akıl veremiyeceğini bilmen lâzım. Ve hiç bir zamân da bu çabandan netîce alamadığını müşâhede ediyorsundur. Sana göre bu kadar akılsızca olan bir dînin mensuplarının hep artmasına aklın hayret etmiyor mu?