Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ABD’deki CFR Toplantısı

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
ABD’deki CFR Toplantısı

Afet Ilgaz
[email protected]
10.02.2008


Bu CFR’yi hâlâ bilmeyen okurlarımız varsa kısaca söyleyelim. CFR, ABD’deki “dış ilişkiler konseyi” anlamına gelen bir kuruluştur. CFR başkanı en üst düzeyde eğitim almış ve Amerika ile dünyanın çeşitli ülkelerinde en üst düzeyde görevler yapmış 10’u açık, 27’si gizli Yahudi, Mason olan, 37 üyesinin en az otuzunun oyu ile seçilir ve ömür boyu başkanlık yapar. İsrail devletinin kuruluşundan dört beş yıl sonra faaliyete geçirilen CFR’nin ilk başkanı Alberth Melami 17, ikinci başkanı Disraeli Valey 10 yıl başkanlık yapmış, üçüncü ve şimdiki başkan ise 29 yıldır başkanlık yapmaktadır. Bir de benden ilave: CFR dünyayı idare etmek iddiasındadır. Bunun Avrupa teşkilâtı Bilderberg’dir.

***

Toplantı gündeminde bir tek madde vardı: ABD-İsrail ikilisinin Ortadoğu’daki çıkarlarını sağlama almak ve Ortadoğu’da kurulu ülkelerin sınırlarını bu amaca uygun bir biçimde şekillendirmek adına dizayn edilmiş olan BOP ile BİP projesinin gerçekleştirilmesi önündeki engellerin ivedilikle ortadan kaldırılması adına nelerin yapılması gerektiğinin tespitiydi.

“CFR Başkanı Harvey’le, Bush arasında geçen tartışmalı bir konuşmadan sonra İsrail Cumhurbaşkanı’na söz verilir. İsrail Cumhurbaşkanı şimdiye kadar ki bütün ABD “terörizmle mücadele (!)” hareketlerinde onun yanında olduklarını söyleyerek, Yahudilerin istediği tek şeyin, “Kutsal kitapları Tevrat’ın onlara işaret ettiği Nil ile Fırat arasındaki topraklarda bir İsrail imparatorluğu kurmak ve bu imparatorluğun gereksinimlerini karşılayacak su kaynaklarına sahip olmak” diye açıklar.

Bush, birçok stratejik açıklamadan sonra şunları söyler cevap olarak:

“İçtenlikle ortaya koymak gerekirse yaşanan Wietnam, Afganistan ve Irak savaşlarının ardından ortaya çıkan birtakım gerçeklerden sonra yönetimimizde ABD’nin dış ilişkileri ile savaş stratejisinde çok köklü değişiklikler yapılması gerektiği inancı ön plana çıktı ve sıcak savaş yerine, “hedef alınan ülke ekonomilerini bize bağımlı hale getirme” stratejisine ivedilikle işlerlik kazandırılması kabul gördüğü. Esasen bu taktik asırlardan beri uygulanmış ve emperyal güçler ile bankacı süper zengin Yahudi dostlarımıza son derece zararlı olmuştur. Bu aşamada yapmaya karar verdiğimiz şey de bu taktiğe öncelik verilmesi oldu.”

“Anladığımız ve bildiğimiz kadarıyla, dostumuz İsrail’in istekleri Nil, Fırat ve Dicle arasındaki kutsal toprakları ele geçirip büyük İsrail kurma ile sınırlı değil. Kurulacak imparatorluğa yetecek su kaynaklarına da ihtiyaç var.”

Kısa bir süre önce Türkiye ile bir “Ortak Vizyon Belgesi” imzaladık. Kuşkunuz olmasın ki bu anlaşma BOPile Bİ imparatorluğu projesinin önündeki engelleri önemli ölçüde ortadan kaldıracak ve İran dışındaki Ortadoğu ülkelerinin dirençlerini nerde ise sıfırlayarak ABD ile İsrail’e büyük katkılar sağlayacaktır.”

Yarın devam inşaallah.
............

selametle...
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Olan Antiemperyalist Cepheye Oldu

Olan Antiemperyalist Cepheye Oldu

Olan Antiemperyalist Cepheye Oldu

Afet Ilgaz
[email protected]
11.02.2008

“Sağcı solcu yok, millî gayr-i millî var” diyerek ve doğruyu söyleyerek Hak ve Batılı ayırmaya çalışıyorduk. Başörtüsü hadiseleriyle güya bir çözüm getirecekken, Kıbrıs hadisesinde olduğu gibi, işleri karıştırdılar. Nasıl barış içinde yaşayıp giden Kıbrıs’a yanlış çözümler önerildiyse başörtüsü de yanlış bir çözüme sürüklendi. Miting alanlarında yanlış sloganlar atıldı, yanlış analizler yapıldı. Müslüman halk için en yaralayıcı olan da İslâm şeriatına yapılan haksızlıktı. Bunu gayr-i millî Sebataistler boşuna başlatmamışlar... Müslüman kadınlar bile (başörtülü diyecektim), “Şeriat istemiyoruz” diyorlar. İyi de bir Müslüman olarak yapıp ettiklerin, şeriatın uygulamaları!

Onların korktukları, şer’i kanunla idare edilen bir devlet! Bilmiyorlar ki Kur’ân’da şer’i devlet önerisi yoktur. Hocaefendilerden özür dileyerek söylüyorum, derin bir bilgim yok bu konuda ama İslâm Şeriati’nin imân, ahlâk ve ibadet tarzları hakkındaki bilgi, emir ve tavsiyelerinin arasında şer’i kanunlara göre kurulması emredilen bir devlet nizamı yoktur. Lâikliği vurgulayanların “şeriat” derken ne dediklerini bilmeleri, dindarların da Cumhuriyet ilkelerine inanmaları gerekir. Bunu bize ****en senedir yaptırmıyorlar. Sürekli, devletle milletin arasını açık, milletle ordusunun arasını gergin tutmak, işin en kötüsü de milletle milletin arasını düşmanlıklarla doldurmak politikalarına ara vermiyorlar. Çünkü beş bin senedir bir karınca sabrıyla geliştirdileri strateji, bu! Dünkü yazımda birazını anlatabildiğim, kalanını gene öbür yazıya bırakacağım CFR toplantılarında konuşulanlar bunun isbatıdır.

***

Ah kardeşlerim görmüyor musunuz ki, Brüksel, gecekondularımıza, Sulukule’ye bile karışıyor. Eskiden Sulukule’ye bazı zenginlerin eğlenmek için gittiklerini duyardık. Şimdi gazetelerde tüylerimi ürperten bir resim ve açıklama var:

“Lejandik Sulukule’de!”

Müslümanlar, başı açıklar da, başı örtülüler de, bu endişeyi iliklerinde hissetmeliler.

“Sulukule’ye Brüksel desteği!”

Lejandik’in ve Brüksel’in ne işi var Sulukule’de? İstanbulumuz ve bütün şehirlerimizi, hayatımızı, siyasetimizi bu iki merkeze havale etmişiz. Türban olayı denilen başörtüsü yasağına tepki gösteren profesörlerin başında Soros vakıflarına bağlı olanlar geliyor ve “biz onlarla iftihar ediyoruz!” Erbakan Hoca boşuna ısrarla söylemiyor:

“Müslümanlık bilinç işidir.”

***

Vakıflar Yasası denilen tehlikenin farkında değil misiniz? Başı örtülüler ve açıklar, birleşip, neden bu yasayı protesto eden mitingler yapmıyorlar? Fener RumPatrikhanesi’nin Vatikan’dan daha büyük ve aldıkları topraklarla iyice büyümüş bir arazisi olduğunu bilmiyor musunuz? Suriçi denilen bölgede Vakıflar Yasası’nın, bütün sınırlarını kaldırdığı Hıristiyan tesislerin, alacakları topraklarla bunlara dışardan gelen yardım ve akıtılan fonlarla, zaten hukuken “ekümenik”leşmiş bir kilisenin ayrı bir devlet olarak karşımıza çıkacağını bilmiyor musunuz? Türk patrikhanesi basıldı ve “kül yutmayan” bir elemanı hapse tıkıldı. İsmailağa cemaatinin o bölgeyi koruduğu söylenir. Onun başı da cinayetlerle, suikastlerle dertten hiç kurtulmuyor. Adamlar daha ne kadar söylesinler “Destek Brüksel’den diye?”

***

İşte bunun isbatı olan bir paragraf (İsmet Elçioğlu’nun kitabından.)

Kitabın adı “Hedefteki Türk Silâhlı Kuvvetleri.” Ama bana sorarsanız buna, başlık doğru olmakla birlikte bir şey daha eklenebilir: Hedefteki gücün Türk halkının birbirini sevmesi, anlamasıdır. İşte bunu dinamitlemeye çalışıyorlar.

CFR Başkanı Harvey’in Bush’a sorusu:

“Peki SayınBush, Türk iktidar yetkilileri Türkiye’de tırmanışa geçen milliyetçilik ve ulusalcılık akımlarını görmüyorlar mı?”

“Elbette görüyorlar ama ben bu akımların Türkiye’de etkili olabileceklerini sanmıyorum.Beni gerçek anlamda tedirgin eden şey TSK’nın taviz vermez yapısıdır.”

Konuşma böyle devam ediyor.İşte, Sulukule’ye Brüksel’den destek anlamı da aşağı yukarı budur. Brüksel’in ve Washington’un, karar mercii haline gelmesi!

......................

selametle..
 
Üst Alt